'Oğlumun ölümünde FETÖ'nün parmağı var'

Adalet Bakanlığı, Tunceli'nin Hozat İlçesi'nin Sarıtaş Jandarma Karakolu'nda 8 yıl önce intihar ettiği açıklanan er Murat Oktay Can'ın ölümünün yeniden soruşturulmasını talep etti.

'Oğlumun ölümünde FETÖ'nün parmağı var'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Tunceli Hozat 51. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı'nda askerlik görevini yaparken geçici görevle gönderildiği Hozat İlçesine bağlı Sarıtaş Jandarma Karakolu'nda 5 Ekim 2009'da nöbet tuttuğu kulübede ölü bulunan ve intihar ettiği açıklanan piyade er Murat Oktay Can'ın babası Oktay Can, oğlunun ölümünde FETÖ/PDY soruşturması kapsamında yargılanan bazı komutanların ve savcıların parmağı olduğunu iddia ederek konunun soruşturulması için Adalet Bakanlığına dilekçe ile başvuruda bulundu.

Başvuru üzerine Adalet Bakanlığı, konuyla ilgili Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına olayın yeniden soruşturulması için yazı gönderdi. Bu gelişmenin ardından baba Can, davet edildiği savcılığa konuyla ilgili ifade verdi.

FETÖ ÖLDÜRDÜ

Piyade er Murat Oktay Can'ın babası Oktay Can, oğlunun FETÖ/PDY üyesi komutanlar tarafından öldürüldüğünü ve ölümüne ilişkin delillerin yine örgüt üyesi savcılar ve hakimler tarafından karartılarak soruşturmanın kapatıldığını söyledi.

Oğlunun ölümüyle ilgili birçok şüpheli durumun ortaya çıkması üzerine kesin ölüm sebebinin anlaşılması için 2009'dan beri hukuk mücadelesi verdiğini ifade eden Can, bu kapsamda açılan davalarda ya takipsizlik kararı verildiğini ya da tam bir soruşturma yapılmadan dosyanın kapatıldığını anlattı.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında oğlunun askerlik yaptığı Hozat 51. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığında görevli bazı komutanlar ile davaya bakan askeri savcı ve hakimlerin tutuklandığına ve görevden ihraç edildiğine dikkati çeken Can, şöyle konuştu:

"15 Temmuz olaylarından sonra oğlumun ölümü ile ilişkili komutanların, askeri savcı ve hakimlerin tutuklandığını fark ettik. O dönem soruşturmayı yapan 8. Kolordu Komutanlığı askeri savcısı Binbaşı Ali Müjdat Eski de tutuklandı. Böyle bir terör örgütünde bulunan hakim ve savcıların verdiği kararların yok hükmünde sayılmasını ve hiçbir delilin üzerine gidilmemesinden dolayı Adalet Bakanlığına dilekçe verdim. Sağ olsun Adalet Bakanlığımız bu konuyu dikkate alarak ifademin tekrar alınması için Elazığ Cumhuriyet savcılığına talimat verdi."

"HEPSİNDE FETÖ PARMAĞI VAR"

Oğlunun evin tek erkek çocuğu olduğunu ve kesinlikle intihar edecek bir yapıda olmadığını dile getiren Can, olaydan saatler önce oğluyla telefonda görüştüğünü ve yakın zamanda izne ayrılacağı için kendisine "Baba birkaç haftaya geliyorum, mangalı hazır et." dediğini aktardı.

Tek dileğinin oğlunun şüpheli ölümü üzerindeki sis perdesinin aralanması ve gerçeğin gün yüzüne çıkması olduğunu ifade eden Can, şunları söyledi:

"Cumhuriyet savcılarımız bu olaya el attılar. Bu aşamadan sonra davanın en ince ayrıntılarına girilip oğlumun ölümüne ilişkin gerçeğin gün yüzüne çıkacağına inanıyorum. Tabii ki Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımızdan Allah razı olsun, FETÖ'nün üzerine gittiler. Türkiye'deki bu tür olayların hepsinde FETÖ parmağı var."

Can, başlattığı yargı sürecinde oğlunun ölümü ile ilgili birçok çelişkili durumla karşılaştığını ve davayla ilgili bazı komutanların, savcıların ve hakimlerin olayın üstünün kapanması yönünde adımlar attıklarına inandığını belirtti.

Hukuk mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğini vurgulayan Can, şöyle konuştu:

"Olaydan 4 saat sonra askeri savcı Ali Müjdat Eski gidiyor ve o anda fotoğraflıyorlar. Tüfek Murat Oktay Can'ın sol elinde arpacık amilinden tutar vaziyette duruyor. Bunu kamuoyuyla paylaşmak istiyorum, 4 kilo 250 gram silah duvara dayalı oturur vaziyette elinde bulunuyor. Otopsi raporlarında 'silah anlına düz ve dik tutulmuş.' Ayrıca bacakları da açık bu silah nasıl elinden düşmedi. Oğlum kapalı bir alanda vuruluyor, 1 metre kalınlığındaki taş duvar, mermi çekirdeği kafadan çıkmış, mermi çekirdeği kaybedilmiş. Askeri savcı Ali Müjdat Eski, karakol komutanı Musa Üsteğmen'e talimat vererek hem kanları yıkamışlar hem de sabahleyin nöbet kulübesini yıkmışlar. Bu delillerin karartılması demektir."

TEHDİT EDİLMİŞ

Can, 2009 yılında askeri savcılığa suç duyurusunda bulunmak için girişimde bulunması üzerine Hozat 51. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığından arayan bazı komutanlarca tehdit edildiğini ileri sürdü.

Dönemin askeri savcılığına bu telefon görüşmelerinin de ortaya çıkarılması için de talepte bulunduğa işaret eden Can, şu değerlendirmeyi yaptı:

"10 Ekim 2009'da Elazığ'da askeri savcıya suç duyurusunda bulunacağım vakit içeri girişte cep telefonumu ve kimliğimi aldılar. Savcılıktan evrakları aldıktan sonra çıkışta telefonumu da aldım. O anda savcılıktan kim haber vermişse Hozat'taki Başçavuş Bülent Sertkaya beni aradı ve 'Seni Elazığ'dan çıkarmayacağız, seni de çocuğun gibi öldüreceğiz.' dedi. Bu telefon görüşmesinin ortaya çıkarılmasını istedim, ne yazık ki askeri mahkeme bunu da kabul etmedi."

KAFATASI RÖNTGEN FİLMİ KAYBEDİLMİŞ

Yaptığı her araştırmada önüne çıkan delil ve şüphelerin oğlunun öldürülmüş olduğu iddiasını daha da kuvvetlendirdiğini anlatan Can, otopsinin de Fırat Üniversitesi Hastanesi'nde askeri savcıların baskısı altında yapıldığını iddia etti.

"Otopsi raporunda boynunda darp izleri bulunduğu belirtilmişti. Bunu ne doktorlar ne de askeri savcı açıklayabildi. Doktorlar hakkında da suç duyurusunda bulunduk. Yine Murat Oktay Can'ın 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığından özel eşyaları geliyor, Antalya Kepez İlçe Emniyet Müdürlüğüne. Listedeki kafatası röntgen filminin zarfı vardı ama içinde röntgen filmi yoktu. Tutanak altında bize teslim edilmişti. Ben de bu röntgen filminin ortaya çıkarılması için 8. Kolordu Komutanlığı Savcılığına suç duyurusunda bulundum, ne yazık ki onu da kapattılar. Neden kapatıldı? Çünkü oğlumun iki mermi ile vurulduğu tespit edilecekti."

Oğlunun ölümünün üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen ilk gün yaşadığı ızdırabı hala yüreğinde taşıdığını belirten Can, tüm hakikatin gün yüzüne çıkmasını istediğini dile getirdi.

Can, oğlunun olay yeri fotoğraflarının daha sonradan eline geçtiğine dikkati çekerek şöyle devam etti:

"Olay yeri inceleme fotoğraflarında oğlumun yüzünde iki mermi girişi olduğu görünüyor. Biri alnından, diğeri ise burun kenarında, ne yazık ki bu da Fırat Üniversitesi Hastanesi'nde otopsi yapıldığı zaman sadece alnındaki yarayı gördük ancak burun kenarındaki yara estetikle kapatılmış durumdaydı. 2 mermi girişi olduğu tespit edilmesi için mezarın açılmasını istedim ancak askeri mahkeme mezarın açılmasını da reddetti."

Şüpheli ölümünün sivil yargıya taşınmasıyla tüm gerçeklerin gün yüzüne çıkacağına inandığını vurgulayan Can, şunları kaydetti:

"Oğlumun mezarının açılıp otopsinin yeniden yapılmasını ve ikinci mermi girişi olup olmadığının tespit edilmesini istiyorum. Oğlumun ölümünde FETÖ'nün parmağı var. Tabii ki savcılar olsun, vuran komutanlar olsun inşallah adalet önünde yargılanacak ve hak yerini bulacak."