Yanlış diyet kurbanı olmayın
Uzman Diyetisyen Bengi Çetiner, yanlış diyetle kilo vermek yerine kilo alındığını söyledi.
Uzman Diyetisyen Bengi Çetiner, yanlış diyetle kilo vermek yerine kilo alındığını söyledi.
Endorfin Estetik ve Yaşam Merkezi'nden Uzman Diyetisyen Bengi Çetiner, 'Merkezlerimize başvuran kişilere sadece diyet vermeyip, aynı zamanda kombine uygulamalar ile kilo verme sürecince yardımcı oluyoruz. Kişilerin kişiliğine göre beden yapısı ve analize göre, bölgesel yağlanma problemine göre, besin toleransı testi ve yeme bağımlılıklarına göre kombine uygulamalar tercih ediyoruz. Pilates, EMS fit, radyofrekans ve lazer lipolizişlemleri ve hipnoterapi ile zayıflama seçenekler bulunuyor' dedi.
Düşük kalorili ve genellikle tek tip beslenmeye dayalı diyetlerin faturasının oldukça ağır olduğunu ifade eden Çetiner, 'Kalp damar hastalıklarından osteoporoza, sinir sisteminin hasara uğramasından böbrek fonksiyonlarında geri dönüşümlü ya da dönüşümsüz pek çok hastalık, bu diyetlerin yol açtığı sorunlardan sadece bir kaçıdır. Tıp dilinde şok diyetlerin diğer adı ketojenik diyetlerdir. Bunlar çok düşük kalorili olup protein oranı yüksek diyetlerdir. Vücut dokularından kayıp ile kilo vermeyi sağlayan bu diyetler kişinin kas ve su kaybetmesine, vücut yağının yükselmesine neden olur. Karbonhidratı düşük protein oranı yüksek diyetler vücut metabolizmasının dengesini bozar. Başlangıçta bir günlük karbonhidrat tüketimini 20 grama kadar sınırlar. Oysa yetişkin bir kişinin günde en az 120-130 gram kadar karbonhidrat alması gerekir. Diyet çoğu tahılı, baklagil, meyve, ekmek, pirinç, patates, makarna ve nişastalı besini karbonhidrat kaynakları oldukları için diyete dahil etmez fakat et, yumurta, peynir, tereyağı ve kremayı istediğiniz kadar tüketirsiniz' diye konuştu.
Günlük karbonhidrat alımını fazlaca sınırlanırsa vücut önce depolanmış olan karbonhidratı enerji olarak kullanacağını kaydeden Çetiner, 'Böylece vücudunuz karaciğer ve kaslardaki depo karbonhidratları kullanır (glikojen) su atar ve hızla kilo verirsiniz. Vücudunuz aynı zamanda biraz da yağ yakmaya başlar ama karbonhidratlar olmadan yakılan yağlar, kan dolaşımınızda asit yüklü 'keton cisimleri' yağmuruna neden olur. Bu 'asit yüklü yağmurlar' vücudunuzun asit yükünü artırır. İştahınızı baskılar. Kısacası siz kilo verirsiniz ama bir süre sonra kaslarınız eriyip yanmaya yani yağ yerine kas kaybetmeye başlarsınız' ifadelerini kullandı.
Bu tür diyetleri uygulayan kişilerin bir süre sonra kolesterolleri yükselmeye, ürik asitleri artmaya, karaciğerleri bozulmaya, kalp damarlarının tıkanmaya başladığını vurgulayan Çetiner, 'Yorgunluk, baş ağrısı, bulantı, halsizlik ve bitkinlik de hissedilir. Araştırmalar, bu diyetleri sık sık deneyenlerin kansere ve kemik erimesi sorununa(Osteoporoz) yakalanma olasılıklarının arttığını gösteriyor. Besin öğeleri yetersizliğinden dolayı çeşitli minerallerin kaybı ölümle sonuçlanabilir. Bu tarz diyetleri yapmadan önce bir kez daha düşünün ve yanlış diyet kurbanı olmayın! Unutmayın sağlıklı ve dengeli beslenme yaşam ömrünüzü uzatır' şeklinde konuştu.
Endorfin Estetik ve Yaşam Merkezi'nden Uzman Diyetisyen Bengi Çetiner, 'Merkezlerimize başvuran kişilere sadece diyet vermeyip, aynı zamanda kombine uygulamalar ile kilo verme sürecince yardımcı oluyoruz. Kişilerin kişiliğine göre beden yapısı ve analize göre, bölgesel yağlanma problemine göre, besin toleransı testi ve yeme bağımlılıklarına göre kombine uygulamalar tercih ediyoruz. Pilates, EMS fit, radyofrekans ve lazer lipolizişlemleri ve hipnoterapi ile zayıflama seçenekler bulunuyor' dedi.
Düşük kalorili ve genellikle tek tip beslenmeye dayalı diyetlerin faturasının oldukça ağır olduğunu ifade eden Çetiner, 'Kalp damar hastalıklarından osteoporoza, sinir sisteminin hasara uğramasından böbrek fonksiyonlarında geri dönüşümlü ya da dönüşümsüz pek çok hastalık, bu diyetlerin yol açtığı sorunlardan sadece bir kaçıdır. Tıp dilinde şok diyetlerin diğer adı ketojenik diyetlerdir. Bunlar çok düşük kalorili olup protein oranı yüksek diyetlerdir. Vücut dokularından kayıp ile kilo vermeyi sağlayan bu diyetler kişinin kas ve su kaybetmesine, vücut yağının yükselmesine neden olur. Karbonhidratı düşük protein oranı yüksek diyetler vücut metabolizmasının dengesini bozar. Başlangıçta bir günlük karbonhidrat tüketimini 20 grama kadar sınırlar. Oysa yetişkin bir kişinin günde en az 120-130 gram kadar karbonhidrat alması gerekir. Diyet çoğu tahılı, baklagil, meyve, ekmek, pirinç, patates, makarna ve nişastalı besini karbonhidrat kaynakları oldukları için diyete dahil etmez fakat et, yumurta, peynir, tereyağı ve kremayı istediğiniz kadar tüketirsiniz' diye konuştu.
Günlük karbonhidrat alımını fazlaca sınırlanırsa vücut önce depolanmış olan karbonhidratı enerji olarak kullanacağını kaydeden Çetiner, 'Böylece vücudunuz karaciğer ve kaslardaki depo karbonhidratları kullanır (glikojen) su atar ve hızla kilo verirsiniz. Vücudunuz aynı zamanda biraz da yağ yakmaya başlar ama karbonhidratlar olmadan yakılan yağlar, kan dolaşımınızda asit yüklü 'keton cisimleri' yağmuruna neden olur. Bu 'asit yüklü yağmurlar' vücudunuzun asit yükünü artırır. İştahınızı baskılar. Kısacası siz kilo verirsiniz ama bir süre sonra kaslarınız eriyip yanmaya yani yağ yerine kas kaybetmeye başlarsınız' ifadelerini kullandı.
Bu tür diyetleri uygulayan kişilerin bir süre sonra kolesterolleri yükselmeye, ürik asitleri artmaya, karaciğerleri bozulmaya, kalp damarlarının tıkanmaya başladığını vurgulayan Çetiner, 'Yorgunluk, baş ağrısı, bulantı, halsizlik ve bitkinlik de hissedilir. Araştırmalar, bu diyetleri sık sık deneyenlerin kansere ve kemik erimesi sorununa(Osteoporoz) yakalanma olasılıklarının arttığını gösteriyor. Besin öğeleri yetersizliğinden dolayı çeşitli minerallerin kaybı ölümle sonuçlanabilir. Bu tarz diyetleri yapmadan önce bir kez daha düşünün ve yanlış diyet kurbanı olmayın! Unutmayın sağlıklı ve dengeli beslenme yaşam ömrünüzü uzatır' şeklinde konuştu.