Düşünür Koleji Diyarbakır Kampüsü'nün tanıtım toplantısını yaptı

Önümüzdeki eğitim ve öğretim sezonunda 11'inci kampüsünü Diyarbakır'da açacak olan Düşünür Koleji, kampüsün tanıtım toplantısını yaptı. Kolej Kurucusu ve CEO'su Behçet Yavuz, çocukların kişiliğinin 0-6 yaş arası dönemde şekillendiğine dikkat çekerek, bunun için çocukların 3 yaşından itibaren anaokuluna verilmesi gerektiğini ifade etti.

Düşünür Koleji Diyarbakır Kampüsü'nün tanıtım toplantısını yaptı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Önümüzdeki eğitim ve öğretim sezonunda 11’inci kampüsünü Diyarbakır’da açacak olan Düşünür Koleji, kampüsün tanıtım toplantısını yaptı. Kolej Kurucusu ve CEO’su Behçet Yavuz, çocukların kişiliğinin 0-6 yaş arası dönemde şekillendiğine dikkat çekerek, bunun için çocukların 3 yaşından itibaren anaokuluna verilmesi gerektiğini ifade etti.

Bir otelde düzenlenen lansman toplantısına Kolej Kurucusu ve CEO’su Behçet Yavuz, Eğitimden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fatih Karadağlı, Doğu ve Güneydoğu Bölge Koordinatörü Ahmet Özmen, Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, Milli Eğitim Müdürlüğü kurum müdürleri, eğitimciler, öğrenciler, aileler ve bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Kokteyl ile başlayan lansman toplantı ile devam etti.

Toplantının açılış konuşmasını Düşünür Koleji Doğu ve Güneydoğu Bölge Koordinatörü Ahmet Özmen toplantının açılış konuşmasını yaptı. Özmen’in ardından koleji tercih eden öğrencilerden Sefa Ak ve Havin Demirel birer konuşma yaptı. Öğrencilerin konuşmalarını takiben Düşünür Koleji Eğitimden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fatih Karadağlı, slayt eşliğinde kolejlerinde uygulanan öğrenme sistemi üzerine tanıtım ve bilgilendirmede bulundu.

“İyi sistem nitelikli kadrolarla hayat bulur”

Sunuma geçmeden önce kolejlerinin yönetim ekibini tanıtan Karadağlı, Diyarbakır kampüsünün 11’inci kampüsleri olacağını vurguladı. Kolejlerinin eğitim sisteminin en üstünde Düşünür Öğretmen Gelişim Akademisi’nin (DÖGA) bulunduğunu anlatan Karadağlı, “Sisteminiz ne kadar gelişkin olursa olsun eğer öğretmeniniz iyi olursa o sistemi bir adım ileriye taşır ve öğrenme süreçleri başarıya ulaşır. Çünkü ülkemizin her yerinde çocuklarımıza dokunacak öğretmenlerin gelişimi bizler için son derece önemli” dedi.

“Her öğrencinin öğrenme stili farklı”

Düşünür Eğitim Sistemini (DES) anlatan Karadağlı, bunun öğrenciyi tanımayla başladığına değinerek, toplantıya katılım sağlayanlara sağ beyin ve sol beyin ayrımı üzerinden öğrenciyi tanımaya dikkat çekti. Her öğrencinin parmak izi gibi farklı olduğunu ve her öğrencinin öğrenme stillerinin farklı olduğunu belirten Karadağlı, bunu görsel, işitsel ve kinestetik olarak üçe ayırdıklarını belirterek, “Öğrencileri serbest bırakıyoruz ve sınıfta oturduğu yerlere göre farklılıklarını keşfediyoruz. Öğrenci eğer en öne oturuyorsa işitseldir. Çünkü öğretmeni daha iyi duyup öyle öğrenme eğilimindedir. Eğer en arkaya oturuyorsa görseldir, bütün öğeleri görmek istiyordur ve tamamıyla resmin bütününü görmek ister. Eğer kenarlara oturuyorsa kinestetiktir ve sıkılırsam dersten kaçarım mesajını veriyor. Yani, bir konuyu kinestetik öğrencilere farklı anlatmanız gerekiyor, görsele farklı, işitsele farklı. İşte, sol beyin sağ beyin, işitsel, görsel, kinestetik ve hatta bunun daha pek çok ayrım noktaları var, kimi çocuk sıcak ortamlarda çalışmayı sever kimi serin, kimi karanlık ortamda kimi aydınlık ortamda çalışmayı sever. Bütün bunların hepsinin bilimsel yolları var ve bunların her biri öğrenme haritasını oluşturur. Eğer öğrencinin bu öğrenme haritasını çözebilirsek o zaman o öğrenciye ulaşmış oluruz. Düşünür Kolejinde öğrenemeyen öğrenci yoktur, çünkü biz onun parmak izi kadar benzersiz olan öğrenme haritasını çıkartıyoruz ve ona göre eğitim öğretimimizi yönlendiriyoruz. Her öğrencimizi Eylül ayında bir envantere tabi tutuyoruz ve bahsettiğimiz bütün bu kriterleri tek tek saptıyoruz. Bunu da hem öğretmeniyle hem ailesiyle hem de öğrenci ile paylaşıyoruz. Öğrenciyi tanıdıktan sonra DÖGA’da vermiş olduğumuz bu tip eğitimlerle öğrenciye hangi metotlarla nasıl yaklaşılacağı üzerinden bilgi ve beceri odaklı öğrenmeyi gerçekleştiriyoruz ve en sonda da bir ölçme değerlendirme yapıyoruz. Bu ölçme ve değerlendirme sonunda çocuk başarılı olmuşsa hedefe ulaşılmış demektir. Eğer yeterli başarı sağlanamadıysa da bütün bu süreçleri tekrar gözden geçirip öğrenci için doğru yolun hangisi olduğunu saptamaya çalışıyoruz” diye konuştu.

“Dünya dillerini öğreniyoruz”

Karadağlı, sunumunu sınavlara hazırlık süreçleri üzerinden devam etti. Kolejlerinin öğrencilere doğru düşünmeyi öğretmeyi amaçladığına vurgu yapan Karadağlı, İngilizce dışında, İspanyolca, Fransızca ve Almanca seçmeli ders verdiklerini dile getirdi. Öğrencilere üç ayrı kodlama dili öğrettiklerini ifade eden Karadağlı, Techzone 4.0, D-STEAM eğitimi, Maker eğitimi, kodlama eğitimi ve robotik eğitimi atölyeleri ile öğrencilere değişen teknolojiye uyum sağlayacak altyapı eğitimi verdiklerini söyledi.

“İnsanlık değerlerine bağlı bir teknolojik üretim”

Öğrencilerinin teknolojinin her alanında ürettikleri ürünleri, insanlığın faydasına olacak şekilde etik değerlere bağlı olduğunu belirten Karadağlı, Kolejlerinin öğrenme anlayışı içerisinde “öğretme” kavramını kullanmadıklarına dikkat çekti. Karadağlı, Düşünme Becerileri Akademisin ile ilgili de değerlendirmelerde bulunarak, şunları söyledi:

“Öğrencilerimize 3’üncü yaştan 7’inci sınıfa kadar Düşünme Becerileri Geliştirme eğitiminin temelini veriyoruz. Analitik düşünme becerisi, problem çözme becerisi. Bütün bunlar birleştiğinde ise yaşam becerilerine gidiyor. Yani, düşünme becerilerinde olduğu kadar yaşam ve iletişim becerilerinde de ön plana çıkıyor. Cambridge Üniversitesinin yaşam becerilerini Türkiye’de uygulayan tek okul biziz. Birlikte bir program geliştiriyoruz. Ayrıca her öğrencimiz senenin sonunda en az bir sosyal sorumluluk projesi yapar. Örneğin kodlama dersinde yapılan bir oyuncağın dezavantajlı bölgelerdeki bir köy okuluna götürülerek o öğrencilerle paylaşılması, öğrencilerimizin yaşama dokunması bizler için çok değerlidir. Yine sanat ve spor alanında da öğrencilerimize iyi bir eğitim sunuyoruz. Düşünür’deki her öğrenci en az bir müzik aleti çalar ve sporun en az bir dalıyla ilgilenir.”

“Eğitim geleceğe yapılan bir yatırımdır”

Düşünür Koleji kurucusu ve CEO’su Behçet Yavuz ise, eğitimin geleceğe yapılan bir yatırım olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:

“Yeni kuşak yeni bir öğrenim sisteminin içine doğdu. Artık değişimin hızı çok arttı. Eskiden olduğu gibi nesiller 50-60 yılda bir değişmiyor. On yılda çok ciddi değişimler gerçekleşiyor. Değişimin önünde durabilme şansınız yok. Yapılan araştırmalara göre15 yıl sonra Avrupa’da mesleklerin yüzde 45’i, ABD’de yüzde 40’ı yok oluyor. Yani, bundan 20 yıl sonra bugünkü mesleklerin yarısı yok olacak ve onların yerine yeni meslekler gelecek. Çünkü teknolojinin, sosyal yaşamın değişmesiyle beraber mesleklerde yok oluyor ve yeni biçimlere göre uyarlanıyor. Örneğin tıp alanında ciddi değişimler var. Birçok operasyon robotlarla yapılmaya başlandı, organlar üretiliyor. Değişimin sonu yok ama çocuklarımızı gelecekte neyin beklediğini öngörerek onları bu gelişimlere uygun bir şekilde donatmak için öngörülü olmak gerek. Biz Düşünür Koleji olarak eğitim sistemimizi tasarlarken ve dünyadaki bilimsel teknolojik gelişmelere göre sürekli bir şekilde güncelliyoruz.”

Teknoloji kullanan nesiller değil teknoloji üreten nesiller yetiştirmeyi amaçladıklarını belirten Yavuz, “Bizim bugün dünya ile yarışabilmemiz için teknoloji üreten nesiller yetiştirmemiz lazım. Onun için de çocuklarımızın fark yaratacağı uygulamaları onlara şimdiden öğretmemiz lazım. Bunun yolu da düşünme becerilerinin geliştirilmesinden geçiyor. Düşünen, sorgulayan olayların bağıntıları arasında neden sonuç ilişkileri kurabilen nesiller yetiştirmeliyiz. Sadece bilimsel teknolojik üretimin yapılabilmesi değil, bu üretimin insanlığın faydasına kullanılabilmesidir asıl olan. Atom muhteşem bir buluştur ama atom bombası insanlığın faydasına değildir. Biz atomu enerjide, insanlığın yararına olan alanlarda kullanabilmeliyiz. Yani, ahlaki online kararlar alabilen çocuklar yetiştirmeliyiz” ifadelerinde bulundu.

“Diyarbakır’a ezber bozmaya geldik”

Eğitimin geleneksel yapısını değiştirmek için Diyarbakır’da önderlik yapacaklarını ifade eden Yavuz, son olarak “Hem sınavlarda hem de hayatta başarılı öğrenciler yetiştireceğiz” dedi.

Düşünür Kolejlerinin misyonu ve eğitim sistemi hakkında değerlendirmelerde bulunan Yavuz, Diyarbakır’a eğitimde ezber bozmaya geldiklerini söyledi. Çocukları hayata hazırlamak yerine sınavlara hazırlayan geleneksel eğitimin ezberini bozacaklarını belirten Yavuz, “Biz başarıyı her şeyden önce hayat başarısı olarak algılıyoruz. Çünkü biz çocukları hayata hazırlıyoruz. Sınavlar birer araçtır asla araç değildir. Günümüz eğitiminde geleneksel olarak kısa vadede sonuç almayı esas alıyor. Oysa bütün araştırmalar gösteriyor ki, sınav başarısının yüksek olması hayat başarısının da yüksek olacağı anlamına gelmiyor. Matematikte bütün soruları çözebilirsiniz ama bu hayatın içine atıldığınızda bütün sorunları çözeceğiniz anlamına gelmez. O yüzden biz şunu iddia ediyoruz; insanın düşünme becerilerinin gelişmiş olması hayattaki birçok alanda da başarı sağlayacaktır. Buna sınav başarısı da dahildir. Önünüze konan bir soruyu doğru ve hızlı bir şekilde okuyabiliyorsanız, düşünme becerileriniz gelişmişse doğru yanıta ulaşmanız daha kısa bir sürede gerçekleşir. Düşünme becerilerini geliştirdiğiniz zaman bu hem sınavda bir başarı hem de hayatta karşılaşılan bütün problemlerde bir başarı sağlayacaktır. Burada temel olan doğru düşünmeyi öğrenmektir” diye konuştu.

“Mesele sadece meslek edinmek değil”

Teknolojinin gelişimiyle beraber bilgiye erişim noktasında kolaylık sağlandığına işaret eden Yavuz, önemli olanın ulaşılan bilgiyi test edebilecek becerilere sahip olup olduğunu söyledi. Düşünür Kariyer Merkezi ile çocukların yetenek, beceri, eğilim ve yönelimlerine göre en uygun mesleği ailelerin de bu süreçlere dahil edilmesiyle belirlendiğine işaret eden Yavuz, “Çocuğun kendi özellikleri o mesleğe uygun mu değil mi, bunun için çeşitli testler yapılıyor. Her meslekte başarı farklı özellikler gerektiriyor. Mesele sadece bir meslek edinmek değil o meslekte çok iyi bir noktaya gelebilmektir” dedi.

Eğitimin bir ayağını da ailelerin oluşturduğuna dikkat çeken ve kolej olarak ailelerin de öğrencilerin eğitim süreçlerine katılımı konusunda ailelere de farkındalık kazandırma çabaları olduğunu ifade eden Yavuz, “Hikayesi farklı aileler ile benzer hikayesi olan aileleri ayrı grupta değerlendirmek gerek. Çünkü ailelerin dertleri, sorunları, yapıları farklılık gösterecektir. Nasıl ki Düşünür’de her öğrenci farklı ise her aile de farklıdır” ifadelerini kullandı.

“3 yaşından itibaren çocukların anaokuluna verilmesi gerekiyor’

0-6 yaş arası dönemde çocukların kişiliğinin şekillendiğine vurgu yapan Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunun için de 3 yaşından itibaren çocukların anaokuluna verilmesi gerekiyor. En az üç dört yılını çocuğun okul ortamında geçirmesi onun kişiliğinin gelişimine muazzam katkısı olacaktır. Dünyadaki bütün araştırmalarda erken çocukluk eğitimi almış çocukların gelecekteki hayat başarılarının çok yüksek olduğu görülmektedir. Türkiye’deki Y kuşağı artık bu gerçeğin farkındadır.”

Lansman toplantısı düşünür koleji eğitimcilerinin akşam yemeği ile devam etti.