Coşkun Bulut

Kar izi

Coşkun Bulut

Merhaba sevgili okurlarım, bugün davranışlarımıza yüklediğimiz anlamlar üzerine bir hasbihal etmek arzusundayım. Tabi sadece bizim davranışlarımız değil, insanların da davranışlarını konuşmamız gerekiyor konunun anlaşılması için. İnsanlar kendi davranışlarına anlam yükledikleri gibi başka insanların davranışlarına da kendilerince bir anlam yüklerler. Arada bir fark vardır: insanların karakterleri… Örneklerle yazımıza devam edelim.

“Adamın biri bir gün yoğun kar yağışının olduğu, yerde bir buçuk metre karın tabakalandığı alanda dağ mezrasına çıkmak için yola koyulur. Düzlüğü henüz bitiren adam bu ıssız yolda insanlara yol göstermek için her ayak bastığı yere ikinci kez basarak derin iz bırakır. Ta ki bu hızla ilerleyerek bir saatlik yolu bir buçuk saatte alır. İkinci bir adam ise aynı ıssız yola koyularak aynı yaşam alanına doğru ilerlemeye çalışır. Yolda yürürken derin açılmış ayak izlerine rastlar. O izleri takip eder, her adım attıkça geriye döner ve ayak izlerini siler. Issız yolda yabani hayvanların izleri takip ederek yolda yürüyen insanlara zarar vermelerini engellemek ister. Bu iki adam ikamet yerlerine varırlar ve orada muhtarın yanında soluklanırlar. Muhtar onlara su ikram eder ve onlar da yolda gelirken yaptıklarını anlatır. Muhtarın yanındaki adam söze karışır. Birinci adama dönerek kızgın bir biçimde “sen insanları bildikleri yoldan şaşırttın ve onların yolunu uzattın değil mi?” ifadesiyle suçlar. İkinci adama da dönerek daha sert bir yüz ifadesiyle “insanların ıssız yolda kaybolmalarını mı murat edersin?” şeklinde çıkışır. Muhtar, yirmi yılını bu yaşam alanında geçirmiş ve koşulları çok iyi bilen biri olarak konuşulanları dinledikten sonra gülümseyerek lafa karışır.  Birinci adama hitaben “sen insanların kaybolmaması, en kısa zamanda evlerine varmaları, doğru yöne gitmeleri için onlara yol gösterdin, öyle mi?”  Söyler. İkinci adamla yüz yüze gelince hafif gülümser ve “sen de kurtlar insanları bulup onlara zarar vermesin diye izleri kaybettirdin doğru mu?” diye ikisinin de niyetini tastamam anlar. Muhtarın yanındaki adam anlatılanlara inanmayarak kaşları çatık vaziyette oradan ayrılır. Bu duruma anlam veremeyen iki adam muhtara dönerek bu hâlin sebebini sorarlar. Muhtarın verdiği cevap tüyleri ürpertir. “Arkadaşlar güzel gören, güzel düşünür. O adam hayatı boyunca insanların niyetlerini hep kötüye yordu. İnsanları kıskanç, bencil, kindar gibi kötü duygularla özdeşleştirdi. Aslında olanı söyleyeyim mi? O adam hayatı boyunca insanlara atfettiği duyguların esiri oldu. Yani hiç güzel bakmadığı için hiç güzel göremedi. Siz ise güzel gördünüz ve güzel gördüğünüzü yaptınız. Kısaca güzel hasletleriniz olduğu için güzel işleri arzuladınız. O da kötü duygularının esiri olduğu için bütün insanları da kendi gibi gördü.””

Evet dostlarım gördüğünüz gibi güzel yaşayalım ki güzel görelim. Belki bu hâl üzere olursak hâlimiz çevremize de sirayet eder. Unutmayalım ki: “dünyaya bakışımız dünyamızı oluşturur.” Saygılarımı sunarım.

Yazarın Diğer Yazıları