Mehmet Güleç

Benim oğlum bina okur döner döner bi daha okur

Mehmet Güleç

Milletimizin her biri, birer kitaplık dolusu kitaba sığmayacak enginlik ve derinlikte mesajlar içeren özdeyişi ve sözlerinden biri de : "BENİM OĞLUM BİNÂ OLUR ; DÖNER DÖNER Bİ DAHA OKUR.." şeklinde olanıdır. "Binâ", dîni tedrisatta Arapça grameri ile ilgili olarak okutulan bir ders adıdır.

İşte, benim Ülkemde  sosyal sıkıntılarımızın kaynağı ve çözümü hususunda izlenen yol da aynen budur! Okuduğunu hafızasına yerleştirmeyen çocuğun, ha bire ve dönüm dolaşıp aynı cümleleri okuması, bir daha okuması ve buna rağmen kafasına yerleştiremediği için tekrar tekrar okuması misâlidir.

En büyük sıkıntılarımızdan biri de ; Cemiyetimizdeki sosyal, ahlâkî ve esasen insânî mes'elelerimizin (sorunlarımızın) maalesef 200 yılın ve hattâ 350 yılın birikimi sonucu, her geçen gün artan bir ivme ile çoğalması ve devâsa boyutlara ulaşmış vaziyete gelmişliğidir.

Artık nerede ise haber dinlemekten nefret eder hâle geldik. Çok eskilere gitmeye gerek yok : Osmanlı Dönemimizde 500 yıl boyunca 50 defa vuku' bulmamış bir çirkinlik ve vahşiyâne bir suçu, bugün 1 haftada ikmal eder duruma düşürülmüşüz.

Her gün çocuk istismarı ile ilgili, her gün en vahşîce ve cânîce işlenen  cinayetler ile ilgili haberler dinliyor, konuyla ilgili yapılan açıklamaları duyuyoruz. Bu korkunç gidişatın önce durdurulması, sonra da önlenmesi için, cezaların artırımı - caydırıcı hâle getirilmesi teklifleri ve tâbiri câizse lafazanlıkları dışında ele avuca geen ve gelmiş bir şey yok. Cezalar artacak, taciz diye bir şey kalmayacak. Cezalar artacak, bir ana 5 yaşındaki oğlunun gözleri önünde 48 yerinden doğranarak katledilmesi önlenecek. Cezalar artacak, virüs salgınına tedbir maksatlı konan maske takma kuralını ihlal ettiği için ikaz edilince, kendini ikaz edene pompalı tüfekle saldırı ve benzeri pervâsızlıklar sona erecek.

Cezaların caydırıcılığı elbette önemli. Ancak, öncelikle bu "sivrisinekler"i üreten ortamın, bataklığın ıslahı çok daha önemli.

Kültür erozyonuna ve tahrîbâtına uğrayan bir neslin tamiri öyle kolay bir iş değildir. Adam, 2550 yıl önce insan yetiştirmek için 100 yıla ihtiyaç olduğunu söylüyor. Biz, MİLLÎ MUTABAKAT ile bu çok önemli iş için tâmirat ve ıslaha hemen, şimdi başlasak dahî ne zaman sonuç alırız acaba ?

Eğitimimiz ; bir asrı aşan süreden beri ilkesiz... Nesilleri, manevî ve millî değerlerine, yani ; bizi büyük ve şanlı kılmış olan zaferlerimize ilham kaynağı olmuş ne kadar değerimiz varsa, onlara düşman eden, Seküler ve Materyalist nesiller yetiştiren, ezelî ve ebedî düşmanlarımızın kurgusu ile Milletimizin başına geçirilmiş bir deli gömleği...

Çocuklarımız okullara eğitilmek için değil de diploma almak için gidiyor. Tek gâye, yüksek bir maaş, rahat bir koltuk,  etkileyici bir etiket, hiç bitmeyecek bir konfor...

Netîce itibariyle ; " Din ayrı, dünya ayrı.." imiş !?

İlk işimiz ; Eğitim Sistemimizin, bu sığ ve kafası kalın cendereden kurtarılarak millileştirmek için öze dönmek olmalı. Aksi halde, her seferinde gider duvara toslamaya devam edeceğiz. Korkarız ki, fazla pişmiş patetes misâli darmadağın olacağız.!.

Bir ülkede kitap hiç okunmayan seviyede iken; bir nevi cinsel tacizin ve ahlâksızlığın, sosyal değerleri iğvâ ve iğfal etme atölyeleri gibi çalışan ve hiç okumayan kitleler düzeyindeki milyonlarca izleyicisi bulunan TV. dizileri, Millî bir mutabakat (uzlaşı) ile kontrol altına alınmalıdır. Aziz Milletimiz, bu uzlaşıdan kaçanı da görmelidir. Çünkü, bu dizilerde toplumu çürüten ahlâksızlıklar, şiddet, yalan, hile, hırsızlık,  uğursuzluk...ne ararsanız hepsi fazlasıyla mevcut.

Öğrenciye örnek olması gereken ve fakat cinsel teşhirciliği ön plana alan öğreticiler... Her ne gözünüze çarpıyorsa, Şef Devrinin kalıntıları... İçkiye, sigaraya ve her türlü kötü alışkanlıklara özendiren bir sosyal yapı. Çocukları böylesi ortamlardan uzak tutmalıymışız. Nasıl olacak bu iş ?

Hangi ortam var ki, diğer ortamı aratmıyor ? En basitinden, çok yakın dostlarımızın ve ailelerin düğünlerine bile iştirak etmekte tereddüt eder hâle geldik. Rezalet su gibi akıyor ; kirli dere iyice taştı...

200 yıldır bizi bizden eden "Batılılaşma" manyaklığı ve daha sonra  topluma zoraki dayatılan "... TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR"a benzetilme operasyonlarının getirdiği çürüme ve kokuşma son deminde. Artık bu sahada mızrak çuvala sığmıyor.!. Gecekondu misâli , ne kadar tamir etsek yine de gecekondu.

Çok âcilen eğitimde kökten bir devrim... Merhum Necip Fazıl'ın, bu konuyla ilgili bir mısrası vardı ; lâkin, şimdi çıkaramadım...

Fakat, Merhum Erbakan hocanın deyişiyle : "Önce ahlâk ve maneviyat.." Aksi hâlde, ahlakın da, maneviyatın da son bakiyesi bile ayağımızın altından kayıp gidiyor.

Tarihî ve kültür yapımıza uygun aile eğitimi seferberliği başlatılmadığı müddetçe, bu sosyal çöküşü ve dağılmayı önleyeceğiz diye boşuna karakol kurup durmayalım.

Bir asra yaklaşan süreden beri nesilleri robotlaştırmak ve Mankurtlaştırmak için yalan, iftira ve beyin yıkama maksatlı uyduruktan dersler var da, Aile Eğitimi, Terbiye, Âdâbı Muaşeret dersi neden yok ? Halbuki

aileler, çocuklarına neler öğretildiğine bakmalılar. Lâkin, ailelerde de o duyarlılık "re'setlenmiş" vaziyette. KONFİÇYUS, işte bunun için 100 yıla ihtiyaç duymuş. Bugünkü iletişim ve teknoloji ile 3 nesil (50-60 yıl) ...

Cezaları ağırlaştırdıkça cinsel istismarlar önlenecekse kolay. Fakat bu kâfî gelmeyecek. Buna bir çarpıcı örnek : 1980 yılından bugüne kadar İran'da onbinlerce uyuşturucu taciri ve bağımlısı şehir meydanlarında vinçlere asılarak itlaf edildi. Peki, bitti mi ? Hayır..!..

Hâsılı, câmisinde yarım kalmış bir İslâmî ansiklopediyi çeyrek asırdan beri tamamlamayan mevcut Diyânet ve öğrencisine örnek olmaktan çok uzak mevcut Millî Eğitim..vs.. kadrolarını, topbala misâli torbadan çekmeye devam ettikçe, "BEKÂ SORUNUMUZ" daha da korkutucu bir hâl alacak...

Ves-selâm...!...

Yazarın Diğer Yazıları