Mehmet Güleç

Rekabet ekonomisinin yerini fırsatçılar ekonomisi aldı

Mehmet Güleç

Neyleyeyim ki, bazı tuhaflıklar karşısında hayretimiz, bazı beyin tembellerine karşı da gayretimiz mağdur. Zaman zaman kendi kendime: “Boşa kürek çekiyorsun, boşa!..” 

Dediğimiz oluyor.  

Merhum Turgut ÖZAL, 1989 yılında yeni Cumhurbaşkanı olduğu günlerde şöyle bir ÖZELEŞTİRİ (nefis muhasebesi) yapmıştı: 

“Yurttaşımıza büyük ve alternatifli düşünme yollarını öğretmeden Serbest Piyasa Ekonomisini (Liberal ekonomiyi Rekabet Ekonomisini) öğretmeye kalkıştık. Bu büyük bir hata oldu...”   

Elbette ki; Türk Milleti gibi, Devlet kültürü ve Devlete saygısı en çok kutsanmış kültürlerden biri olunca, bunun böyle olacağı bilinmeliydi. İşte bu yüzden Ülkemize iyi ki Sosyalist bir rejim gelmedi. Yoksa Kuzey Kore'den daha granit ve daha bir dikta ülkesi olarak kalırdık.

Esasen, merhum Özal, bizzat kendi oğlunu kullanarak; kendi insanına çok yönlü düşünmeyi öğretme, alternatif üretme ve Devletin tekelinden, zorlamasından, diktesinden, kısacası: 

Devleti bir şekilde ele geçirmişlerin tasallutundan kurtarma adına, tarihimizde ilk defa yurt dışından yayın yapan televizyon-radyo istasyonu kurdurmuştu. Bunu daha erken yapmak kendi elinde değildi. Bunun içindir ki o tarihe kadar gecikmiş bir hamle idi. Zira: büyük kitlelerin zihin dünyaları ve kalıplaşmış anlayışları öyle birkaç ayda, birkaç yılda değiştirilemezdi. 

Ayrıca; her ne kadar Vesayet Odaklarının kontrolündeki Devlet Radyo ve Televizyonlarına başka rakipler de gelmeye başladıysa da, Milletin daha çok rağbet ettiği bu görsel medya kulvarında karışık sesler o kadar çoğaldı ki, artık ‘Milli Aydınlanma’ya dair iyi niyetli gayret ve hamlelerin aşılanması mümkün olmadı.

Meselâ, Merhum Özal’ın:

“MİLLETE SESLENİŞ” 

proğramı yayına geçince ya Tv.ler kapatılıyor veya başka kanala geçiliyordu. Zaten, hâlâ öyle değil mi?

Rekabet Ekonomisi; 

Tüketiciye saygının, tüketiciye karşı sorumlu olmanın, titiz, temiz ve kaliteli bir şekilde verilen hizmetin karşılığı olarak TÜKETİCİ tarafından tercih edilerek ödüllendirilmenin kendiliğinden yürüdüğü ekonomik sistemin adıdır.

Gel gör ki bu iş; hangi, nasıl ve ne gibi tüketici ile olacak? Bu ancak, nefsinden ve zevkinden hiç olmaz ise bir kaç hafta feragat edebilecek, iradesini rabt-ı zapt altına alabilecek koca yürekli yurttaşlardan oluşan büyük toplumsal kitleler ile olabilir...

Adâlet ve vicdan duygusunu ve erdemlerini sağlam ve sağlıklı muhafaza etmek için sıkı sıkı giyinmek lâzım. İşin doğrusu, adalet ve vicdan duygularınızın başka yüreklerde de yaşanmadığına ya da çok az yaşandığına tanık oldukça, soğuktan daha fazla titriyorsunuz. 

Olan şu ki:         

Fırsatçı zihniyetin ve bunların payandalarının istediği gibi davranacaksınız ve onlar gibi ahlâka ve Allah korkusuna yabancı olacaksınız. Onların istediği gibi arsız ve tutarsız olacaksınız. Geçmişiniz olmayacak, arşiv yapmayacaksınız. Milleti “Millet” yapan değerlere her fırsatta küfredeceksiniz. Neden mi? Çünkü bu yıkım ve hatta ihanet çizgisine savrulmuş Kültür Emperyalizminin Mankurtlarının kalpleri atmaz, vicdanları pas tuttuğu için kitlenmiştir. 

Onların bildiklerinin yabancısı olursanız cahilsiniz. Onların duyduklarının sağırıysanız yobazsınız. Onların zevk ve giyim kuşamının uzağındaysanız gericisiniz. Onlar gibi yaşamıyorsanız tarihin derinlerinde kalmış bir ölüsünüz. 

Baktılar ki leş mühendisliklerinin, sıska planlarıyla cüsseli tuzak kurma fikirleri dağılıyor; hemen Okyanus Ötesinin salyalarıyla gözlük camlarını silerek soğan cücüğüne fiyat biçme zavallılığına soyunurlar. Eski ve bayat taktiklerle hırdavatçılıktan, zırcahil zerzevatçılığa terfi ederler.       

Bizim toprağın patlıcanı, domatesi, patatesi bunların hainlik mönüsüne meze olmuş vaziyette. Aşık Veysel’imizin “sadık yârinden” aldıklarını, hallerde biriktirip ihânetin kabz-ı malı olarak satmaya kalkıyorlar. Fakat, millet saf değil, bu fırsatçı tezgâhtarların “hal”inin hâlinden iyi anlıyor. Bir gün mutlaka gereğini yapacağı inancımı ve ümidimi koruyorum. 

Ticaret Bakanı: “5 ildeki hallerde yapılan eş zamanlı operasyonlarda, sebze ve meyvelerin alış ve satış fiyatlarında %800'lere varan fahiş fiyat artışları tespit ettiklerini belirterek, ilk verilere göre, fahiş fiyat uygulayan 88 firma hakkında 2 milyon liranın üzerinde idari para cezası uygulanması için Bakanlığımızca idarî işlem başlattık." ifadesini kullandı. 

Halleri denetleyen müfettişleri neden dövmeye kalkarlar,  şimdi anladınız mı? Ecdadın ticaret ahlâkını, simsarların sefilliğine bırakmayacak olan millet, toprağın halini de biliyor, bu fırsatçı ahlâk yoksullarının hâline de acıyarak bakıyor.

Ayçiçek rekoltesinin kuraklık sebebiyle %80 azalmasından kaynaklanan %110’ları aşan zamlar için de hiç olmaz ise bir (1) ay boyunca satın almamaya, direnmeye, kan içip kızılcık şerbeti diye katlanmaya hazırlanıyor. 

Hâsılı: 

Bütün kapılar bilinçli yurttaşa, sorumlu ve uzak ufuklu vatandaşa açılıyor. Elbette ve her şeyden önce ise; baktığını gören siyasî YÜRÜTME’ye ve yürütmenin Uç Beylerine... 

Ve-selâm…  

Yazarın Diğer Yazıları