Mehmet Güleç

Üniversite öğrencilerimizdeki 'özgürlük sapması'

Mehmet Güleç

Yüksek öğretime ilk adımını atan yüz binlerce genç için bunun anlamı çok daha farklı: Ailesinin yanından ilk kez ayrılıp kendi ayakları üzerinde durmak. Biz, her ne kadar böyle tanımlasak da onlar üniversite hayatına ‘özgürlüğe ilk adım' demeyi daha çok seviyor. Tüm hayâlleri; okuyacağı bölümden mezun olduktan sonra ne yapacağını hesaplamaktan ziyade, gûyâ ‘özgürleşince' ne yapacakları üzerine kuruluyor. Ne yazıktır ki; özgürlük planları ve serüveni içinde kaybolan gençler, mezuniyet gelip çattığında hâlâ ne yapmak istediğini bilmiyor. Son sınıfa geldiğinde üniversitenin kariyer planlama merkezine koşan öğrenciler, burada da sihirli bir değnek olmadığını anlayınca henüz mezun olmadan ‘diplomalı işsiz bunalımı"na giriyor.

Psikolog Hüseyin Kaçın, gençlerin bu halini ‘özgürlük şoku' olarak tanımlıyor. Yani ; üniversite çağına kadar birey olmayı başaramamış ve kimlik arayışını sürdüren gençlerin bir anda kendi başına kalması. Özellikle yüksel tahsil için ailesinin yaşadığı şehrin dışını tercih edenler için özgürlüğün başladığını anlatan Kaçın, gençlerle ilgili gözlemlerini şöyle anlatıyor: “Özgürlük başlıyor ama okuyacağı şehre gittiğinde ne yapacağını bilmiyor. Bir süre sonra hiçbir şey yapmak istemiyor. Yatınca kalkmamak, kalkınca yorgun hissetmek gibi bir ruh hâli. Çünkü ; hedeflerinden sapmış, sahiplendiği bir kimliğin ve buna yönelik planların henüz bulunmadığı bir hayat eşiği. Bunun önüne geçmenin en önemli yolu, henüz çocukken kimlik arayışının sağlıklı ilerlemesidir. Başka bir deyişle ; iki yaşından itibaren birey olma çabası veren çocuğa ailenin bu ortamı sağlamasıdır. Aksi takdirde gençlerin kafasındaki özgürlük temasının altında onları başarıya ulaştıramayacak ve yanlışa sürükleyecek hevesler varlığını sürdürecektir.”

Üniversitelilik Dönemi, gençlerimize özgür bir ortam sağlarken, bu dönemin gençlik çağı açısından kimlik arayışına denk geldiği herkesin mâlûmu. İşte bu süreç, özgürlük şokunu getiriyor. Disipline edilmediği takdirde ise, öğrenciler yeteneklerinin gelişimine yönelik sağlıklı hedefler koymakta zorluk çekiyor. Ailenin denetiminden uzak olduğu için istediği her şeyi yapabileceğini düşünen gençler, özgürlük şokunun etkisiyle aşırılıklara bile kaçabiliyor. Sadece gençlerimiz değil, yurttaşlarımızın bir çoğu, ünlü Fransız düşünürü J. J. Rousseau'nun : “ Özgürlük ; insanın istediği her şeyi yapabilmesi değil,  istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda kalmamasıdır.”  sözünü hiç hatırlamıyor. Yeni ve “özgür bir hayata” geçen gençlerimizin bunu daha erken idrak etmesi gerekiyor; lâkin bu bir anda olacak şey değil. Bunun için daha küçük yaşlardan itibaren ailenin yardımıyla bu bilinci kazanması gerekiyor ve kazanmalıdır.

Öğrencinin kimlik arayışı sürerken ve gittiği üniversitede okumayı sürdürürken sürekli olarak zihninde bölümüyle ilgili şüpheler olur. Kendisini seçtiği mesleğe ait hissedememe, kendisini ortaya koyamama, hattâ; dünya içindeki varlığından utanma, küçük düşme ve rezil olma kaygıları vardır. Yargılanmaktan korkar, yargıladıklarının çoğu, aslında kendinin de kabul edemediği kendi yönleridir.

Alkol, uyuşturucu, farklı dini inançlar, yetiştiği toplumun tüm değer yargılarını reddetmek vs. özgürlük kapsamında değerlendirilmemelidir. Bu belirtiler, gencin ‘özgürlük şoku' yaşadığının göstergesidir. Şiddet ve terör eylemlerine katılan gençler, topluma meydan okuyarak kimlik sorunlarını aşmaya çalışır. Gençlerin kimlik karmaşaları, bu durumu fırsata çevirmek isteyen bazı tahrip edici "YAPILAR"ın istismarı ile sıkıntılı kimlikler daha da pekiştirilmiş olur.

Kimlik bunalımı yaşayan kişi, içselleştirdiği her ne ise ona tutunmak zorundadır. Bu durum ise, gençleri üniversite çağlarında anarşist gruplara iten en büyük etkenlerden sayılmaktadır.

KİMLİK BUNALIMI NEDEN UZUN SÜRER?

Ergenlikteki kimlik arayışının ilerleyen yaşa rağmen devam etmesinin temelinde, bebeklikte anne ile güvenli bağlanma duygusu kazanamama yatıyor. Her bebek, dünyadaki ilk yılından itibaren annesiyle bağını azaltıp kendi başına bir şeyler yapabileceğini fark eder. Çocuklar o dönemde engellenmişse, hayatın geri kalanında birtakım kısır döngülere girer.

Çocuğun 1-3 yaş arasındayken seçimlerini yapma ve tercihlerini ortaya koyma denemelerinin engellenmesi, 3 - 5 yaş dönemine gelince de kendi başına girişimlerini gerçekleştirememesi şekline dönüşür. Yaşı büyüdükçe seçim yapması gereken yerlerde takılan çocuk, bütün kararlarında aileye bağımlı olur. Ve maalesef bağımsız birey olmayı öğrenemeyen genç, kimlik arayışında da kendini sürekli baskı altında hisseder. Sonunda da; ideallerini, istek ve karar belirlemede çevrenin onayı birinci etken olur.

“Netçe itibariyle”  ve her şeye rağmen :   200 yıldan beri, okumuşlarımız tarafından iyi anlaşılamadığı için Ülkemizi ve devletimizi parçalamak isteyen düşmanlarımızın, çeyrek aydınlarımızın eline “HÜRRİYET”,  şimdilerde ise “ÖZGÜRLÜK” adıyla kamufle edip pimi çekilmiş bomba olarak tutuşturduğu bu saygın kavramın bilinçli, çok dikkatli olarak yerinde ve zamanında kullanılması OLMAZSA OLMAZIMIZ olmak zorundadır.

Ves-selâm..!..

Yazarın Diğer Yazıları