Selçuk Baysal

Arefe Günü Elazığ'a bir şiir

Selçuk Baysal

Belki bir bayram değildi seni görmem

Ama olacağını hayal etmek 

Arefe günüydü sanki

Bayramsa sana kavuşmak olacaktı 

İçimdeki o heyecan o hengâme

Arefe günündeki kapalı çarşı gibiydi

Sanki her tezgâhta şeker vardı

Kahve makinasının çanı 

Nasıl şenlendiriyorsa kapalı çarşıyı

O heyecan da beni öyle eğlendiriyordu

Ve sonrasında gelen kahve kokusunu

Çeker gibi çekiyordum içimi

Belli bir saati yoktu seni düşünmenin

Nöbetler düzensizdi

Bazen ‘’kazan gevrek simiiit’’ diye bağıran

Simitçi gibi

İlk saatlerinde sabahın

Bazen de ramazan davulcusu gibi

Bir saatinde gecenin

Tıpkı maçın durduğu bir anda

Davul klarnetin çayda çıra çalıp

Taraftarı coşturması gibiydi

Unutmuşken aklıma gelmen

Tam da o günlerde

Okula gelmeden önce

Cumhuriyet bayramı için 

Ay yıldızlı bayraklarla süslenen

Gazi caddesi misali 

Senin için  süslenirdim

O zamanlar çift yöndü Gazi Caddesi

Çok da farkım yoktu Gazi Cadde'sinden

Onun gibi süslüydüm ama

Orada arabalar tıkardı trafiği

Kafamdaki trafiği ise

Soruların cevapsızlığı

Sana açılamamak, okul ve gelecek

Bu üçgen içindeydi aklım

Vedat Yıldız’ın 

Geometri soru bankasındaki üçgenlerden

Daha karmaşıktı bu üçgen

Dikme mi inmeliydi tam ortasına  

Yoksa açılardan mı gitmeliydi

Bilmiyordum.

Sana açılabilmek

Seko mahallesine girmek kadar çılgıncaydı

Fevzi Çakmak’ta oruç bozmaktı

Kaçamak Bakışlarım

İnmezdi hayalin gözümden

Ne Balakgazi’de çay içerken

Ne de Amca’da kebap  fiyatına köfte yerken

Bir tarafta heyecan bir tarafta kaygı

Duygularım köfteciler sokağı kadar kalabalık

Ve hayat bir köfte gibi karışıktı

Yağı-salçası bol, domatesi fazlaydı.

Ve bazen salçası da yanardı.

Öğrencinin sofrasıydı köfteciler sokağı

Hemen üstündeydi Abdullahpaşa minibüs durağı

İşte orasıydı gönlümün son durağı

Bizim ev Nail beyde, sizin Abdullahpaşa daydı

Hayattı işte, adı buydu

Yalnız bir senin adın belli değildi

Sevda mıydın Arkadaşlık mı?

Her şey miydin, hiçbir şey mi?

Buzluk mağarası kadar derin ve soğuk

Orcik bulamacı kadar ekşi ve tatlı

Peynirli ekmekte peynir ve şekerin kaynaşması kadar garip

Ve ‘’Hangi takımlısın’’ sorusuna

‘’Hırhırikspor’’ diyecek kadar komikti

Bir arayıştı cevapsız sorulara cevap aramak

Sırtında baltasıyla 

Sokaklarda ‘’Baltacı’’ diye bağıran adamın

Ekmeğini aramasıydı bu

Kâğıtların tam ortasına adını yazıp

Altına ‘’benimsin’’ yazmam

Ne kadar mantıklıydı bilmiyordum

Bir yanılıştı aslında

Zafranlı Deli İsmail’in

Kendini Cüneyt Arkın sanmasındaki yanılışın

Ta kendisiydi seni benim sanmam

Gazi Caddesi tek yöndü artık

Ve okul bitti,

Arefenin bayramı gelmedi

Emmioğlu kuruyemiş kapandı

Coşkun Usta vefat etti

Yoktu  artık  kapalı çarşıdaki

Beyaz pala bıyıklı  yaşlı küfeci amca 

Belki badem şekeri yine olacak

Belki çiğköftenin tadı hep aynı kalacak

Ama tattığım her badem şekerinde Emmioğlu kuruyemiş,

Her çiğköftede de Coşkun Usta 

Hep gelecek aklıma

Aşk dendiğinde de sen

Şimdi buldum işte adını

Sen ‘’İlksin’’

Ve her ilk gibi aklımda kalacaksın

Ege’den Elazığ’a yazılmış

Bir şiirsin sen.

Selçuk  Baysal'ın Elazığ'a ve Elazığlılara armağanıdır.

"Kurban Bayramınız mübarek olsun"

Yazarın Diğer Yazıları