Selçuk Baysal

'Arıcak'ı herkese anlat müdürüm'

Selçuk Baysal

Onlar hakkında ters lale ve çatışma haberleri dışında çok da bilgim yoktu açıkçası.

Bir gün hayat şartları ‘’oraya gideceksin’’ dedi. O şartlara yapmayın etmeyin diye ne kadar itiraz edip ne kadar dirensem de fayda etmedi.

Bir perşembeyi bir cumaya bağlayan günün sabah 5.30’un da uyanıp 6.00 minibüsü ile koyulduk yollara. Yazıkonak, İçme, Yolüstü köylerinin ardından Gülüşkür köprüsüne gelmeden döndük Baltaşı’na doğru. Sularbaşı, Sori mevkii derken bir yol ayrımında bulduk kendimizi. Alacakaya’ya giden yokuşa hiç bulaşmadan döndük sola.

Nihayetinde Erimli beldesiyle birlikte bir yeşillik karşıladı bizi. Yıllardan beri Elazığ’ın dağlarının çıplaklığından şikâyet eden ben, aradığım yeşilliği bulmuştum sonunda. Güneşin sarı ışınları meşe ormanlarının üstünden bir karakovan balı gibi daha organik doğuyordu sanki.

Yeşillikler size eşlik ededursun az ileride bir tepede bir manzara karşılar sizi. Aralarında 2-3 km belirli aralıklar bulunan küme halinde üç ayrı mevki. Minibüs şoförü Bedri abi (Namı-diğer: ilk Müslüman) ‘’İşte Arıcak’’ dedi.

Üç bölgeden oluşmaktaymış. Karşımıza ilk çıkan ve ters lale heykelinin olduğu bölge Arıcak Merkez. Az yukarıda bütün devlet dairelerinin ve kaymakamlığın olduğu ‘’Mendüş’’ mevkii. Oradan da sonrası Gümüşyaka.

Evet. Dürüstçe söylüyorum; önyargılarla gittim oraya.

Neler mi gördüm Arıcak’ta? Yazımın başında çatışma haberlerinden söz ettim. Oradan devam edeyim.

Yıllardan beri Elazığ’ı doğuda olduğu için terör bölgesi olarak bilen batılıya, Karadenizliye araştırmadan konuştukları için kızan ben, meğerse kendimin hiç aynaya bakmadığımı fark ettim.

Efendim, Elazığ merkezde kolay tabi teröre lanet okumak. Ama terörün şiddetli olduğu, halkın terör karşısında çaresiz kaldığı eski dönemlerde, bir Cumhuriyet Bayramında Türk bayrağını sırtına alıp da ‘’kahrolsun terör!’’ diye yürüyecek kadar cesur bir Mehmet Ali GÖKALP ağabeyimi tanıdım.

Mesela Kayahisar köyünün şehrimizin ilk gönüllü korucu köyü olduğunu öğrendim. Bir ağabeyinin ve amcasının oğlunun şehit olduğu Kayahisarlı Ahmet ağabeyi tanıdım. Ve Kendisi henüz kundaktayken babası şehit olan nice gençlerden tutun da terör örgütü tarafından rehin alınıp, günlerce dağda gezdirilen Karakaş köyünden Sabri amcama kadar daha niceleri.

İşte orada baktım aynaya ve dedim ki kendi kendime: hangimiz daha vatanperver?

‘’Adliyesi olmayan ilçe olur mu?’’ diye bir soru sorsam size ne cevap verirsiniz bilmiyorum ama Arıcak’ta gerçekten yok.  Ha zamanında varmış. Amma velakin asayiş olayları yok denecek kadar az olduğu için (maşallah diyelim) kaldırılmış.

İşte bahsettiğim yer, böylesi güzel insanların yaşadığı bir yer.

Bal akar Akdağ’ın dağından. Evet, bal akar. En usta arıcılar oradadır çünkü.

Rize’nin Anzer balına kafa tutar Hakan Dilmen müdürümün balı. Hayır hayır iltifat etmiyorum. Analiz raporları mevcut.

Yine bir o kadar değerlidir Ali Bakşi amcanın, Bozçavuşlu Mehmet Ceylan, Yaylabaşı köyünden Ramazan Ülgen ve de Gümüşyakalı Selahattin beyin balları. Merak ettiniz değil mi? Buyurunuz Arıcak’ta hepsi sizi bekler. Emiz olun pişman olmayacaksınız.

İki lokanta vardır Mendüş mevkiinde. Biri Ali Usta diğeri Eşref Usta. Ali usta Perşembe günü döner çıkarır, Cuma günü kavurma. Her ikisini de tattıktan sonra o güne kadar yediğiniz en iyi diye nitelediğiniz o eski kavurma ve dönerler tarihe karışmıştır artık. Eşref ustaysa her sabah o güzel çorbasına muhakkak sevgisini de güler yüzünü de katar.

İştahınızı açmaya devam edeyim öyleyse. Akdağ’ın balı Anzere rakip olur da Saman mahallesinin pestili Harput’a rakip olmaz mı?

Normal şartlar altında hamur işi yiyecekler alt üst eder midemi. Ancak Arıcak’ın değirmeninde eski usul yöntemler ile üretilen undan, fırınlarda öyle pasta gibi ekmekler, öyle yağlı katmerler çıkar ki mide ağrısı nedir bilmedim.

Bir de kasap İsa’dan veya Kasap Tevfik’ten bir et alırsınız. Et gibi ettir o et.

Yediğimiz yemekler Çiçek Ali’nin çay bahçesinde sindirilir. O bahçeyi kaplayan mis gibi ağaç kokuları içinde hava güzelse eğer bir de dondurma yersiniz ki dünyanın malına değer.

Hala devam eden samimi komşulukları ve arkadaşlıklarıyla Yeşilçam filmlerini hatırlatır Gümüşyaka Mahallesi. Hem Feyzi abinin hem Faruk abinin çayı sıcaklık katar o samimiyete. Belediyeden Tahir abinin, halk eğitimden Ahmet müdürün, yeşil sahaların yıldızı Ali hocanın ve Salih kardeşimizin sohbeti ise şeker olur o çaylara.

Derken bir öğretmen atanır ilçeye. İnsanlığı ve kişiliğiyle bambaşka biri olan Hacı Yıldız müdürüm bir abi gibi yardımcı olur gelen yabancıya. Yabancı artık yabancı hissetmez kendisini.

Nüfus müdürü Bilal Beyin, Abdullah müdürün, maliye müdürü Ahmet beyin farkı yoktur ne kapı komşunuzdan ne akrabanızdan. Bir de Cumali Yazar gibi buram buram insanlık kokan, ağzındaki her kelimeyi bir şiir kalitesinde telaffuz eden, ‘’dünyada kaldı mı böyle insan?’’ dedirtecek türden bir dostunuz olur. İşte o zaman tadından yenmez Arıcak.

Bir sözüm vardı o güzel insanlara. ‘’Siz de bizi yanlış tanıyormuşsunuz. Doğruyu gördünüz madem. O halde bizi herkese anlatın müdürüm’’ dediler bana. Bu yazımda elimden geldiğince anlatmaya çalıştım ben de. Ve buradan bütün dünyaya tekrar haykırıyorum: anlattıklarımın hepsi ve daha fazlası buyurunuz sizi bekler Arıcak’ta. Emin olun pişman olmayacaksınız.

Yazarın Diğer Yazıları