Selçuk Baysal

Yeşil Bir Türkiye, Yeşil Bir Elazığ

Selçuk Baysal

Geçtiğimiz hafta hem ülkemizde hem de ilimizde çok güzel bir gelişme yaşandı.

Cumhurbaşkanımızın teşvikiyle “11 Milyon Ağaç” dikildi ülkemize.

Bizler de gerek sertifikamızın gerek diktiğimiz ağaçların fotoğraflarını haklı bir gururla paylaştık sosyal medya hesabınızdan. Ümit ediyorum ki bu kampanya mutlu bir son değil de güzel bir başlangıç olur.

Peki ağaç, yeşillik, orman vs.  Neden bu kadar önemli?

Yıllarca Balakgazi’de çay içerken karşımda gördüğüm o çıplak dağları hep kıyasladım Manisa’da, İzmir’de, Bursa’da gördüğüm dağlarla.

“Acaba hangi dağlar daha fazla huzur veriyor?” diye düşünüp dururdum.  İlkokulda öğrendiğimiz o şarkıdaki gibi gidilip de derdin unutulduğu o dağlar derdim elbette.

Derken ‘’neden?’’ diye sorardım kendi kendime. Kitaplar hep ormanların, ağaçların erozyonu önlediğini yazıp duruyordu. Acaba Elazığ’ımızın toprakları erozyona daha mı layıktı?

Kitaplar yine yazıp durdu yetişkin bir çamın  bir saatte kırk kişinin havaya verdiği karbondioksiti yine bir saatte oksijene çevirdiğini. Acaba şehrim insanı mı oksijene layık değildi?

Haydi geçtim hepsini ormanların küresel ısınmayı önlediğini yazan kitaplar acaba Elazığ‘ımızı muaf mı tutmuştu bundan?

Hayır. Ne toprağımız erozyona layıktı ne de insanımız oksijensizliğe.

Ama görüyorum ki belli başlı ağaçlandırma çalışma çalışmaları yapılan bölgeler dışında durum pek de iç açıcı değil. Şehrin merkezinden görünen dağlar hala çıplak.

Yerel ve genel seçimler oluyor. Adaylarımız şehrin park sorunundan, trafik sorunundan ya da işsizlikten veya sanayileşme sorunundan hep bahsedip duruyorlar. Ama gönlüm ister ki biraz da “ormansızlıktan”  bahsedilseydi.

Çünkü ormanlar insanlara eğlenme, dinlenme boş zamanlarını değerlendirme imkânı tanıyarak ruh ve beden sağlığı üzerinde pozitif etki bırakır. Düşünün. Hangimiz en basiti mesire yerinde stres atmıyoruz ki? Çevre kirliliği, gürültü kirliliği var deyip duruyoruz ama ormanların gürültüyü emdiğini ve de hava kirliliğine birebir geldiğini hep unutuyoruz. Sanayiydi işsizlikti derken boya, kozmetik vb. sanayinin hammaddelerinin ormanlardaki ağaç ve köklerinden elde edildiğini ve de ormanların, orman içinde ve dışında yaşayan birçok insana iş imkânı sağladığını ise yine düşünemedik.

Naçizane Bir Fikir:

Meğerse Peygamber Efendimiz (S.A.V) ‘’Kıyametin kopma anında dahi olsa elinizdeki fidanı dikin ‘’ derken çok haklıymış. Ama peki ne yapılabiliriz diye şöyle bir düşündüm.

Madem paranın her şeyi yönettiği bir devirde yaşıyoruz. Madem devir sponsor olma devri. Öyleyse şehrin herhangi bir dağına ya da Hazar gölüne bakan dağlara veya Keban baraj gölünün dağlarına... Tıpkı stadyumlarda olduğu gibi ya bir beyaz eşya firmasının ya da bir GSM operatörü firmasının ya da başka bir firmanın adı verilebilir.

Mesela Hazar Gölü Sondakika23.com Ormanları gibi. Ve buradan gelen sponsor desteğiyle hem ağaçlandırma yapılır hem de ağaçların bakımlarını yapmak üzere insanlara yeni iş imkânları sağlanır.

Belki de bunu dünya çapında bir marka duyar onlar destek olur ve bizler de ‘’KÜRESEL ISINMAYA ELAZIĞ’DA TOKAT’’ sloganıyla  adımızı dünyaya duyururuz.

Sizce de güzel olmaz mı?

Yazarın Diğer Yazıları