AB vazgeçilmezimiz değil
Avrupa Birliği (AB) ilerleme raporunda terör yasalarında iyileştirilme yapılması gibi bir önerinin Türkiye tarafından kabul edilebilir bir durum olmadığını belirten AK Parti Elazığ Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Ömer Serdar, AB'nin vazgeçilmez bir olgu olmadığını söyledi.
AK Parti Elazığ Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Ömer Serdar, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kayyum atanan il ve ilçelerde kısa süre içerisinde yerel hizmetlerin çok daha sağlıklı yürüdüğünü aktaran Serdar, kayyumların orada kalıcı olmadığını ifade etti. AB’nin 19. ilerleme raporuna bakıldığında kabul edilemeyecek durumların söz konusu olduğunu belirten Serdar, "Özellikle tespitlere baktığınızda Türkiye, 15 Temmuz gibi çok dramatik ve hain bir darbe girişimi ile karşı karşıya kalmış olmasına rağmen burada raporda yeterince vurgulanmadığını görüyoruz. Rapordaki bu noktadaki tespit iyi niyet ölçülerinde sorgulanmalıdır. FETÖ'ye raporun hiçbir kısmında terör örgütü nitelemesi yok. Gülen hareketi olarak değerlendirme yapılmış. Dolayısıyla bu onların bizim açımızdan kabul edilemez bakış açısını ortaya koymuştur. Bunun yanında Türkiye, ciddi anlamda ulusal güvenlik kaygıları içerisinde birtakım terör örgütlerinin hedefi haline gelmişken ve gerek içeride, gerek dışarıda birçok cephede mücadele ederken ilerleme raporunda terör yasalarında iyileştirilme yapılması gibi bir öneri de bizim tarafımızdan kabul edilebilir bir şey değil. Türkiye uluslararası standartta terörle nasıl ve hangi konseptte mücadele edilmesi gerekiyorsa onu yapıyor. Yasaları da aynı şekilde uluslararası standartlardadır. Avrupa Birliği bizim 50 yıllık perspektifimiz. Ancak bu vazgeçilmezimiz de değil. Bu konuda Türkiye’de yaşayan insanlar buna karar vereceklerdir" dedi.
"CHP’NİN TUTUMU ANLAŞILMIŞ DEĞİL"
Bütün siyasi partilerin seçim beyannamelerine bakıldığında anayasa değişikliklerinin seçim taahhütleri arasında olduğunu vurgulayan Serdar, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ancak gerek biz 24. dönemde, gerekse 26. dönemde bütün olarak bir anayasa değişikliğini gerçekleştirme irademizi ortaya koyduk. Bu konuda Anayasa Uzlaşma Komisyonu bir komisyon oluşturdu. Komisyonda Mecliste sayısal çoğunluğumuz olmasına rağmen eşit üye vermek suretiyle topluma yeni bir anayasa sunmak istedik. Ancak bunlar akamete uğradı. Fakat, bizim özellikle geçmişte kriz olan cumhurbaşkanlığı seçimini halk oylaması şeklinde anayasa değişikliği yaparak, referanduma da götürerek anayasa değişikliği ile birlikte Cumhurbaşkanımızı artık halkın oyuyla seçtik. Bu bir sistem değişikliğiydi aslında. Sistem değişikliğinin birtakım sonuçları vardı. Yürüyen bir sistem var. Özellikle Cumhurbaşkanına yetki veren ama sorumluluk vermeyen cari bir sistem var. Bu uygulamayla sorun yaratır duruma gelmişti. Biz fiilen oluşan sistem değişikliğinin anayasal değişikliğini, daha sonraki süreçte yasal değişikliklerin de yapılması yönünde her zaman irade ortaya koyduk. Biliyorsunuz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu fiili durumla teorik durumun bağdaştırılması yönündeki çağrısı partimiz tarafından da karşılık bulmuştur. Bu konuda iki parti arasında kapsamlı görüşmeler başladı. Bu konuda bizim parti kurullarımızın hazırlamış olduğu kısmi değişiklik taslağı, bütün bir anayasa değişikliği değil. Kısmi değişiklik taslağı MHP’ye iletildi. Kendileri üzerinde çalışacak. Kendilerinin de teklifleri alınacak. Bu konuda görevlendirilen bizim partimizden Genel Sekreterimiz Abdulhamit Gül, MHP’den sanıyorum Mehmet Parsak’la bu süreçleri devam ettirip genel başkanlara, merkez kararlara konuyu getirip nihai bir metin ortaya çıktığında Meclise sevk edilmiş olacak. Bu noktada CHP’nin tutumu tarafımızdan anlaşılmış değil. Israrla altını çizmemize rağmen, burada bir sistem ve organizasyon yapılması gerekiyor dememize rağmen olayı rejim tartışmasına taşımasını hayretle izliyoruz."
"KAYYUMLAR KALICI DEĞİL"
Kayyum atanan il ve ilçelerde kısa süre içerisinde oradaki yerel hizmetlerin çok daha sağlıklı yürüdüğünü aktaran Serdar, şu ifadeleri kullandı:
"Kayyumlar orada kalıcı değiller. Sonuçta oradaki hizmeti belirli bir noktaya getirip milletin tercihleri doğrultusunda hizmet yapılabilmenin alanını açmaya, matuf olarak devletin memurları olarak orada görev yapmaktadırlar. Bu konuda bir siyasi partinin bunu istismar ettiğini de görüyoruz. Ancak yapılan uygulamada yerel unsurların oradaki vatandaşların memnuniyetini de geri dönüş olarak alıyoruz."
"FIRAT KALKANI TAMAMEN SINIR GÜVENLİĞİNDEN"
Türkiye’nin bir başka ülkenin topraklarında gözü olmadığını vurgulayan Serdar, "Eğer Suriye’de Fırat Kalkanı operasyonuyla Türk ordusu oraya girdiyse bu tamamen sınır güvenliği kaygısından kaynaklı olarak ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51. maddesi gereğince meşru savunma hakkımızı kullanarak orada bulunuyoruz. Burada hedeflenen oradaki yerel unsurlarla, özellikle Özgür Suriye Ordusu'yla birlikte Türk ordusu, terör örgütlerinin otonom alan ilan etme ve orada birtakım otonimlere girmenin önüne geçmek için bu operasyon yapılıyor. Operasyon bugüne kadar başarılı olarak devam etmekte. Özellikle El-Bab’a yaklaşık 1 kilometre kalacak mesafeye de yaklaşmış durumda. Ora da terör unsurlarından temizlenmiş durumda. Bugüne kadar 680 kilometrelik alanda Türk ordusu hakimiyetini sağlamış durumdadır. Bizim ordumuz hiçbir zaman için orada kalıcı değildir. Bizim ülkelerin toprak bütünlüğüne ilişkin, özellikle Suriye’nin toprak bütünlüğüne ilişkin tezlerimiz uluslararası düzeyde her zaman dile getirdiğimiz tezlerdir. Orası terör unsurlarından temizleninceye kadar operasyon devam edecek ve terör unsurlarından temizlendikten sonra da ordumuz kendi sınırları içerisine çekilmiş olacak" diye konuştu.
"MUSUL’UN DEAŞ UNSURLARINDAN TEMİZLENMESİ BİZİM İÇİN DE ÖNEMLİ"
Musul meselesi hakkında da konuşan Serdar, şöyle dedi:
"Irak’taki DEAŞ terör örgütünün bölgeye hunharca girmesinden dolayı DEAŞ unsurlarının temizlenmesi kolektif olarak uluslararası verilen bir karar. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak Irak’ın daha önce bütün ülkelere çağrısı çerçevesinde Başika’da orada Irak askerlerini eğitme yönünde daha önce çalışmalarımız vardı. Tabi Musul’un DEAŞ unsurlarından temizlenmesi bizim için de önemli. Bizim orada müktesebatlarımız var. Çünkü tarihten gelen sorumluluğumuz gereği ve sınırımızda özellikle orada oluşabilecek olumsuz şeylerden direkt olarak birinci elden Türkiye’nin etkilenmesi çerçevesinde Irak’taki denklemin içinde olmamız gerektiğini hep belirtmiştik. Nihayet biz bu denklemin içerisindeyiz. Özellikle Musul’a yapılan operasyonda bizim Başika’da eğitmiş olduğumuz askerler de bu operasyonun parçası olarak görev yapmaktadır. Bizim sadece orada başta itiraz ettiğimiz Haşdi Şabi ile yapılacak operasyonun birtakım mezhebi kırılma noktaları oluşturacağını, oradaki fay hatlarını devreye geçireceğini belirtmiştik. Çünkü bu operasyonun bir kolektif ve Türkiye’nin eğittiği Başika’daki Ninova askerlerinin de içinde olması nedeniyle bütün unsurlarıyla orada özel bir mezhep hattı oluşturulmaması için bunu uluslararası düzeyde gündeme getirmiştik. Bu tezimiz de kabul gördüğü için bugün o operasyonun içerisinde de yer almış bulunuyoruz."
Elazığ için yaptıkları çalışmalar hakkında da bilgi veren Serdar, bu yıl kurumlarda 92 projenin yürüdüğünü, bunun yanı sıra yeni proje çalışmaları için kurumlarla bir araya geleceklerini sözlerine ekledi.