Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Ziya Sözen:
Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Ziya Sözen, Gün birlik günüdür, gün beraberlik ve kardeşlik günüdür, gün hep beraber ülkemize, devletimize, milletimize ve bayrağımıza sahip çıkma günüdür. Çünkü bizim bizden başka dostumuz yoktur. Bizim gidecek başka ülkemizde yoktur. Gelin hep beraber ülkemize sahip çıkalım. dedi.
Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Ziya Sözen, 'Gün birlik günüdür, gün beraberlik ve kardeşlik günüdür, gün hep beraber ülkemize, devletimize, milletimize ve bayrağımıza sahip çıkma günüdür. Çünkü bizim bizden başka dostumuz yoktur. Bizim gidecek başka ülkemizde yoktur. Gelin hep beraber ülkemize sahip çıkalım.' dedi.
Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Ziya Sözen, yazalı basın açıklaması yaptı. 'Hiçbir darbe ve darbe girişimi hayırlı değildir, asla da tasvip edilemez. Fakat Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine sinmiş hain ve alçak asker kılıklı darbecilerin yaptığı darbe girişimi sonrasında darbecilerin yaptıkları ve bundan sonraya yapmaya çalışacaklarını ele aldığımızda bu darbenin bir an önce yapılmış olması ülkemizin hayrına ve menfaatine olmuştur.' diyen Sözen, 'Çünkü bu darbe esnasında darbeye katılan askerlerin, emniyet mensuplarının, hakim ve savcıların, diğer kritik görevde olan kamu görevlilerinin rütbeleri, unvanlarını ve konumlarına baktığımızda darbenin bir kaç yıl sonra yapılacak olmasını düşünmek dahi istemiyoruz.' ifadesini kullandı.
Sözen, şunları kaydetti:
'Çünkü 15 Temmuz darbesi emir komuta zinciri içerisinde olmuş olsaydı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları darbeden ve darbecilerden yana tavır almış olsaydı çok daha vahim sonuçlarla karşılaşabilirdik. Hatay'dan Van'a kadar 2. Ordu Komutanlığı sorumluluk sahası içerisinde şimdi Zeytin Dalı Operasyonunu yöneten 2. Ordu komutanımız, ( o zamanki Van Asayiş Kolordu komutanımız) Metin Temel Paşa dışındaki bütün general ve kurmay albayların darbeci olması ve darbecilerle beraber olması olayın vahametini bize gösteriyor. TSK içinde görev yapan birçok Korgeneral rütbesindeki darbecinin bir kaç yıl içinde Kuvvet Komutanı, Ordu Komutanı veya Genelkurmay Başkanı olduğunu düşünecek olursak ve olası bir darbenin emir komuta zinciri içinde yapıldığını düşünecek olursak Türkiye için bir felaket olurdu. Ya da 15 Temmuz sonrası PKK ile işbirliği içinde oldukları belirlenen bu generaller ve rütbeliler ile Fırat Kalkanı Harekatı ve şimdiki Zeytin Dalı Harekatı'nı yürütebilir miydik? Bu ihanetçiler ile Doğu ve Güneydoğudaki operasyonları yürütebilir miydik?'
Sözen, 'Yargıyı kuşatmaya çalışan bu FETÖ'cü yargıçlar bir kaç yıl içinde daha önemli görevlere gelip yargıyı tamamen kuşattıklarında, biz bu yargıçlarla terör örgütlerine, onların siyasi uzantılarına ve iş birlikçilerine karşı nasıl mücadele ederdik?' sorusunu yönelterek 'Bu yargıçlar 17-25 Aralık'ta yaptığı gibi Sayın Cumhurbaşkanımızı yargılasalardı, Allah korusun gözaltına alıp yargılasalardı ne olacaktı? 15 Temmuz'da hemen hemen her yerde dik duruş gösteren valilerin, kaymakamların, emniyet müdürlerinin veya jandarma komutanlarının da FETÖ'cü olduğunu düşündüğümüzde darbeyi önlemede çok daha zorluklar çekecek, darbeyi bastırmak için çok daha büyük bedeller ödemek zorunda kalırdık. 15 Temmuz gecesinde Hükümete en büyük desteği veren MHP'nin başında bulunan Sayın Devlet Bahçeli olmasaydı, FETÖ'cüler önceden MHP'yi ele geçirip MHP'nin başına darbe yanlısı FETÖ'cü bir genel başkan getirmiş olsaydı, milliyetçi vatansever insanları darbe lehine sokağa dökmüş olsaydı ne olurdu? Türkiye olarak çok büyük bedeller ödemek zorunda kalır, darbe içinden çıkılmaz bir hal alırdı. Darbe bastırılmış olsa bile Türkiye'de iç savaş çıkar, kardeş kardeşi vurur, bunu bahane eden Avrupa Birliği ve ABD ülkemize müdahale eder, ülkemizi işgal eder, Irak ve Suriye'deki belalar, musibetler bizim başımıza gelir, ülke bölünür, param parça olurdu.' şeklinde cevap verdi.
Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Sözen, çözüm sürecinde güçlenen PKK ve onun Suriye'deki uzantısı PYD/YPG'ye bir iki yıl daha müdahale etmemiş olsaydık, bir sabah uyandığımızda Doğu'da Sivas'a kadar, Güney'de Mersin'e kadar işgal edilmiş bir ülke ile karşı karşıya kalabileceğimizi belirterek 'Bunun gibi örnekleri çoğaltabileceğimiz kötü durumların olmaması, darbenin beklenenden önce yapılmasından kaynaklandığını söylemek mümkündür. Bunun için 15 Temmuz hain darbe girişimi için Hayırlı ( ! ) darbe ifadesini kullanmak doğru bir ifade şekildir.' ifadesini kullandı.
Sözen, şunları kaydetti:
'Peki, darbenin bütün olumsuz etkilerini üzerimizden atmış mıyız, bütün FETÖ'cüleri kurum ve kuruluşlarımızdan temizlemiş miyiz, FETÖ'nün bütün mali kaynaklarını kurutabilmiş miyiz? Kamudaki üst düzey FETÖ'cüleri tespit etmiş miyiz? Bu soruların cevabı elbette ki hayır. Nerdeyse kendi ülkemizde FETÖ asıl devlet olmuş, ülke olarak biz paralel devlet konumuna geçmiştik. FETÖ ülkemizin bundan sonraki en az 20 yılını ipotek altına almıştır. Önümüzdeki 20 yılda bu ülkeyi yönetmeye talip herkesi fişlemiş, herkesin mahrem bilgilerini eline almış, özel hayatlarını deşifre etmiş ve dış ülkelere ve onların istihbarat servislerine zamanı gelince kullanmak üzere servis etmiştir. Bizim böyle bir ortamda bu FETÖ'cülerin tamamen etkisinden kurtulmamız sanıldığı gibi kolay ve hızlı olmayacaktır. Bundan dolayı FETÖ ile mücadeleyi sadece bir kaç kişi ve kurumun insafına ve mücadelesine bırakmamamız lazım. Ordu, devlet, millet, bütün kurum ve kuruluşlar olarak el birliği ile gece gündüz bu hain yapı ile mücadele etmeliyiz. FETÖ hiçbir adım atmazsa bile biz bu mücadele hızımızla onları 20 yıl geriden takip ediyoruz. Bundan dolayı bütün siyasi partiler iç çekişmeleri bir tarafa bırakıp FETÖ'ye karşı daha etkin mücadele için kanunların daha etkin ve hızlı çıkarılması için Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Hükümete destek vermeliler. Bu ortamda asla gevşeklik göstermemeliyiz. OHAL Kanununu uzun bir süre daha FETÖ ve diğer terör örgütlerine karşı etkin mücadele için uzatmalıyız. Duygusallığa asla yer vermemeliyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın sık sık ifade ettiği gibi acırsak acınacak duruma düşeriz. Daha hızlı bir şekilde yargılanma süreçlerini tamamlayıp suçlulara hak ettikleri ağır cezalar vermeli, suçsuz masum insanların da normal yaşantılarına dönmelerini sağlamalıyız. Kişilerden ziyade bataklığı tamamen kurutacak tedbirler almalıyız. Ayaklarla elbette ilgileneceğiz. Ama başlar dururken ayaklar ile uğraşıp zaman kaybetmemeliyiz. Önemli ve kritik görevlerde görev alacak bütün üst düzey yöneticileri tekrar gözden geçirmeliyiz. Yıllarca makamını pozisyonunu koruyan dava adamı olmayıp rüzgara göre yön alan iki yüzlü yöneticilerden süratli bir şekilde kurtulmanın yollarına başvurmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Hükümet yetkililerinin etrafını örümcek ağı gibi örüp doğru bilgilerin zamanında ulaşmasını engelleyen, adeta kara perde görevi gören kişilerden süratli bir şekilde kurtulmanın yollarını hep beraber bulmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımıza doğru ve önemli bilgileri söylemekten kaçınmamalıyız. Bunları söylemeyerek ülkemize kötülük ettiğimizi bilmeliyiz. Bu ve buna benzer tedbirleri almadığımız müddetçe bu mücadelede arpa boyu yol almamış, FETÖ ve benzeri örgütleri ülkemizin kaderi olmaktan çıkaramayacağız.'
Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Ziya Sözen, yazalı basın açıklaması yaptı. 'Hiçbir darbe ve darbe girişimi hayırlı değildir, asla da tasvip edilemez. Fakat Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine sinmiş hain ve alçak asker kılıklı darbecilerin yaptığı darbe girişimi sonrasında darbecilerin yaptıkları ve bundan sonraya yapmaya çalışacaklarını ele aldığımızda bu darbenin bir an önce yapılmış olması ülkemizin hayrına ve menfaatine olmuştur.' diyen Sözen, 'Çünkü bu darbe esnasında darbeye katılan askerlerin, emniyet mensuplarının, hakim ve savcıların, diğer kritik görevde olan kamu görevlilerinin rütbeleri, unvanlarını ve konumlarına baktığımızda darbenin bir kaç yıl sonra yapılacak olmasını düşünmek dahi istemiyoruz.' ifadesini kullandı.
Sözen, şunları kaydetti:
'Çünkü 15 Temmuz darbesi emir komuta zinciri içerisinde olmuş olsaydı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları darbeden ve darbecilerden yana tavır almış olsaydı çok daha vahim sonuçlarla karşılaşabilirdik. Hatay'dan Van'a kadar 2. Ordu Komutanlığı sorumluluk sahası içerisinde şimdi Zeytin Dalı Operasyonunu yöneten 2. Ordu komutanımız, ( o zamanki Van Asayiş Kolordu komutanımız) Metin Temel Paşa dışındaki bütün general ve kurmay albayların darbeci olması ve darbecilerle beraber olması olayın vahametini bize gösteriyor. TSK içinde görev yapan birçok Korgeneral rütbesindeki darbecinin bir kaç yıl içinde Kuvvet Komutanı, Ordu Komutanı veya Genelkurmay Başkanı olduğunu düşünecek olursak ve olası bir darbenin emir komuta zinciri içinde yapıldığını düşünecek olursak Türkiye için bir felaket olurdu. Ya da 15 Temmuz sonrası PKK ile işbirliği içinde oldukları belirlenen bu generaller ve rütbeliler ile Fırat Kalkanı Harekatı ve şimdiki Zeytin Dalı Harekatı'nı yürütebilir miydik? Bu ihanetçiler ile Doğu ve Güneydoğudaki operasyonları yürütebilir miydik?'
Sözen, 'Yargıyı kuşatmaya çalışan bu FETÖ'cü yargıçlar bir kaç yıl içinde daha önemli görevlere gelip yargıyı tamamen kuşattıklarında, biz bu yargıçlarla terör örgütlerine, onların siyasi uzantılarına ve iş birlikçilerine karşı nasıl mücadele ederdik?' sorusunu yönelterek 'Bu yargıçlar 17-25 Aralık'ta yaptığı gibi Sayın Cumhurbaşkanımızı yargılasalardı, Allah korusun gözaltına alıp yargılasalardı ne olacaktı? 15 Temmuz'da hemen hemen her yerde dik duruş gösteren valilerin, kaymakamların, emniyet müdürlerinin veya jandarma komutanlarının da FETÖ'cü olduğunu düşündüğümüzde darbeyi önlemede çok daha zorluklar çekecek, darbeyi bastırmak için çok daha büyük bedeller ödemek zorunda kalırdık. 15 Temmuz gecesinde Hükümete en büyük desteği veren MHP'nin başında bulunan Sayın Devlet Bahçeli olmasaydı, FETÖ'cüler önceden MHP'yi ele geçirip MHP'nin başına darbe yanlısı FETÖ'cü bir genel başkan getirmiş olsaydı, milliyetçi vatansever insanları darbe lehine sokağa dökmüş olsaydı ne olurdu? Türkiye olarak çok büyük bedeller ödemek zorunda kalır, darbe içinden çıkılmaz bir hal alırdı. Darbe bastırılmış olsa bile Türkiye'de iç savaş çıkar, kardeş kardeşi vurur, bunu bahane eden Avrupa Birliği ve ABD ülkemize müdahale eder, ülkemizi işgal eder, Irak ve Suriye'deki belalar, musibetler bizim başımıza gelir, ülke bölünür, param parça olurdu.' şeklinde cevap verdi.
Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Sözen, çözüm sürecinde güçlenen PKK ve onun Suriye'deki uzantısı PYD/YPG'ye bir iki yıl daha müdahale etmemiş olsaydık, bir sabah uyandığımızda Doğu'da Sivas'a kadar, Güney'de Mersin'e kadar işgal edilmiş bir ülke ile karşı karşıya kalabileceğimizi belirterek 'Bunun gibi örnekleri çoğaltabileceğimiz kötü durumların olmaması, darbenin beklenenden önce yapılmasından kaynaklandığını söylemek mümkündür. Bunun için 15 Temmuz hain darbe girişimi için Hayırlı ( ! ) darbe ifadesini kullanmak doğru bir ifade şekildir.' ifadesini kullandı.
Sözen, şunları kaydetti:
'Peki, darbenin bütün olumsuz etkilerini üzerimizden atmış mıyız, bütün FETÖ'cüleri kurum ve kuruluşlarımızdan temizlemiş miyiz, FETÖ'nün bütün mali kaynaklarını kurutabilmiş miyiz? Kamudaki üst düzey FETÖ'cüleri tespit etmiş miyiz? Bu soruların cevabı elbette ki hayır. Nerdeyse kendi ülkemizde FETÖ asıl devlet olmuş, ülke olarak biz paralel devlet konumuna geçmiştik. FETÖ ülkemizin bundan sonraki en az 20 yılını ipotek altına almıştır. Önümüzdeki 20 yılda bu ülkeyi yönetmeye talip herkesi fişlemiş, herkesin mahrem bilgilerini eline almış, özel hayatlarını deşifre etmiş ve dış ülkelere ve onların istihbarat servislerine zamanı gelince kullanmak üzere servis etmiştir. Bizim böyle bir ortamda bu FETÖ'cülerin tamamen etkisinden kurtulmamız sanıldığı gibi kolay ve hızlı olmayacaktır. Bundan dolayı FETÖ ile mücadeleyi sadece bir kaç kişi ve kurumun insafına ve mücadelesine bırakmamamız lazım. Ordu, devlet, millet, bütün kurum ve kuruluşlar olarak el birliği ile gece gündüz bu hain yapı ile mücadele etmeliyiz. FETÖ hiçbir adım atmazsa bile biz bu mücadele hızımızla onları 20 yıl geriden takip ediyoruz. Bundan dolayı bütün siyasi partiler iç çekişmeleri bir tarafa bırakıp FETÖ'ye karşı daha etkin mücadele için kanunların daha etkin ve hızlı çıkarılması için Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Hükümete destek vermeliler. Bu ortamda asla gevşeklik göstermemeliyiz. OHAL Kanununu uzun bir süre daha FETÖ ve diğer terör örgütlerine karşı etkin mücadele için uzatmalıyız. Duygusallığa asla yer vermemeliyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın sık sık ifade ettiği gibi acırsak acınacak duruma düşeriz. Daha hızlı bir şekilde yargılanma süreçlerini tamamlayıp suçlulara hak ettikleri ağır cezalar vermeli, suçsuz masum insanların da normal yaşantılarına dönmelerini sağlamalıyız. Kişilerden ziyade bataklığı tamamen kurutacak tedbirler almalıyız. Ayaklarla elbette ilgileneceğiz. Ama başlar dururken ayaklar ile uğraşıp zaman kaybetmemeliyiz. Önemli ve kritik görevlerde görev alacak bütün üst düzey yöneticileri tekrar gözden geçirmeliyiz. Yıllarca makamını pozisyonunu koruyan dava adamı olmayıp rüzgara göre yön alan iki yüzlü yöneticilerden süratli bir şekilde kurtulmanın yollarına başvurmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Hükümet yetkililerinin etrafını örümcek ağı gibi örüp doğru bilgilerin zamanında ulaşmasını engelleyen, adeta kara perde görevi gören kişilerden süratli bir şekilde kurtulmanın yollarını hep beraber bulmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımıza doğru ve önemli bilgileri söylemekten kaçınmamalıyız. Bunları söylemeyerek ülkemize kötülük ettiğimizi bilmeliyiz. Bu ve buna benzer tedbirleri almadığımız müddetçe bu mücadelede arpa boyu yol almamış, FETÖ ve benzeri örgütleri ülkemizin kaderi olmaktan çıkaramayacağız.'