DES Genel Başkan Yardımcısı Topal: 'Türkiye torpil ve iltimas nedeniyle patinaj yapıyor'

Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Topal, Milli Eğitim Bakanlığında yönetici atama süreçlerinde yaşanan torpil ve iltimasların eğitim paydaşları arasında büyük ümitsizlik, rahatsızlık ve infial oluşturduğunu söyledi.

TAKİP ET
Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Topal, Milli Eğitim Bakanlığında yönetici atama süreçlerinde yaşanan torpil ve iltimasların eğitim paydaşları arasında büyük ümitsizlik, rahatsızlık ve infial oluşturduğunu söyledi.

Topal, yıllardır izlenen yanlış ve yanlı politikalarla, yapboz reformlarla içinden çıkılmaz hale gelen ve sistem anarşisi içinde bocalayan Milli Eğitimde, Bakan Ziya Selçuk'un çağdaş bir ruh ve kaliteli bir form kazandırmaya çalıştığını belirterek, ''Eğitim sistemini düzeltmek ve nitelik kazandırmak bir ekip işidir. Şaibeli, eskimiş ve bagajı dolu ideolojik bürokratlarla, genel müdürlerle bir yere varılamaz' dedi.

Milli Eğitimin katillerinin ve eğitim sistemini içinden çıkılmaz hale getiren ilkesiz, vizyonsuz, bürokratların; birikimsizliğini ve donanımsızlığını ideolojik saplantılarıyla dolduran etiksiz genel müdürlerin, bürokratların çoğunun halen görevden alınmadığını kaydeden DES Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Topal, şunları söyledi;

'Bugünden tezi yok, hak ve hukuka aykırı iş ve işlemler derhal iptal edilmeli, yolsuzluk, kamuyu zarara uğratma ve başta FETÖ olmak üzere terör örgütlerine yardım yataklık etmiş genel müdürler, bürokratlar ve referans eden sorumlular olmak üzere herkes derhal hesap vermeli ve cezalandırılmalıdır. Osmanlı devletini yıkan, Türkiye Cumhuriyetinin gelişip, güçlenmesini engelleyen 200 yıllık milli hastalığımız olan torpil, adam kayırma ve iltimas ivedilikle rehabilite edilmelidir.

Particilik yapma; kul hakkı yeme; devletin imkn ve makamlarını torpil, iltimas, adam kayırma ile dağıtma; kamu kaynaklarını mensubu bulunduğu cemaat ve cemiyete peşkeş çekerek eşitsizlikçi ve adaletsizlikçi uygulamalara kapı açma; rüşvet ve torpil gibi ahlaksızlıklara son verme iddiasıyla yola çıkan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın ve bu paralelde Milli Eğitim Bakanı Sayın Selçuk'un bu sefil, rezil kayırmacı düzenin gelişip daha da yaygınlaşmasına neden olan bürokrat ve yöneticileri ayıklaması, cezalandırması gerektiğini aksi halde bu büyük vebal ve tarihi sorumluluktan kurtulamayacağını hatırlatmak isterim.

Milli bir haslet haline gelmeye başlayan bu sosyal hastalıklar toplumu bozmakta, hakkının yenildiğini gören insanları devlet ve millet düşmanı yapmakta, hoşgörü ve insan sevgisini zedelemektedir. Toplumsal huzursuzluk ve tatminsizliğin artmasının, sosyal çürümenin ana nedenlerinden birisi de torpil ve iltimas vakalarıdır. İş, makam ve mevkileri bir emanet olarak tanımlayan Peygamberimizde torpil, adam kayırma ve her nevi rüşveti yasaklamış, şefaat edilmeyeceğini bildirmiş ve yapanları lanetlemiştir. Bu nedenle Türkiye iktisadi, siyasi ve sosyal anlamda büyümek ve güçlü olmak istiyorsa torpil ve iltimasla mücadele etmek zorundadır.

Türkiye torpil ve iltimas nedeniyle patinaj yapıyor!

Evrensel hukukun ve dinimizin adalet ve eşitlik anlayışının bir numaralı düşmanı olan bu torpil ve kayırmacılık alışkanlığı nedeniyle etkin siyasi ve bürokratik kişiler eş, dost, akraba ve yakınlarını devletin imkan ve nimetlerinden faydalandırarak devlet düzenini ve toplumsal dayanışma ve birliğimizi tahrip etmekte, insanlar arasına fitne, kargaşa ve kaos tohumları ekmektedirler. Ülkemizi hak ettiği yüksek noktalara taşıyacak genç, dinamik ve birikimli nesillerin yerine adam kayırma, kadrolaşma mantığı ile insanların hak ve hukuklarının çiğnenmesi memleketimizin en önemli sorunlarından birisi olan 'beyin göçü'nü artırmakta, Türkiye'ye her platformda patinaj yaptırmaktadır.

Bugün her kurum ve devlet dairesinde torpil dönmektedir. Torpil ve iltimasla, her hangi bir cemaat ve klik maharetiyle iş başına gelen yöneticiler, liyakatli, vatanperver, ehliyetli ve vasıflı kişileri çevrelerinde barındırmaktan kaçınmaktadır. Yüzyıllardır devam eden bu sosyal hastalıklar sosyolojik ve psikolojik olarak nesiller boyunca devam eden tahribatlara neden olmaktadır.

Öğretmenler il merkezlerine gelmek yahut idareci olmak için torpil yaptırmak zorundadır. Askeri, polisi rahat yerde görev yapmak için torpil yaptırır. Kaymakam, hkim, savcı olmak istersen torpil yaptırmak zorundasın. Müdür, amir, bürokrat sınavlarında da aynı şekilde torpil yaptırmak zorundasın. İşe girmek ve tayin yaptırmak içinde öyle. Devlet dairesindeki bir işini halletmen için tanıdık bulmaya çalışırsın. Bugün sokaklarda dolaşan milyonlarca diplomalı gencimiz helal yollardan emeğinin hakkıyla hayatını devam ettirebileceği işlerin talepçisi olarak yetkililere haykırmaktadır. Buna dur demek sokaklarda yalvarırcasına haykıran masum ve mağdur gençlerimizin ne yazık ki elinde değildir.

Bugünün Türkiye'sinde iş bulmak ve görevde yükselmek için kültürel çevre, referans birikimi ve güçlü ilişkiler gerekiyor. Sıradan vatandaşların çocukları kısa süreli, güvencesiz, düşük ücretli, vasıfsız ve esnek istihdamlı işlere ancak girebiliyor. Kamudaki bu hastalık özel sektöre de yansımış terfi ve yönetici olma süreçlerinde de durum bu hale gelmiştir.

Türkiye'nin neresinde doğarsa doğsun her çocuğa eşit kalite ve fırsatta eğitim hakkı sunmak gerekiyor. Her gencimize iyi işlerde çalışma ve yükselme hakkını güvence altına almamız gerekiyor. Bu doğrultuda eğitimde köklü ve ciddi bir değişimin başlaması, sonuçlanması ve sürdürülebilir olması için Bakan Ziya Selçuk'a büyük sorumluluklar düşmektedir. Gereksiz polemiklere girmeden, ideolojik tartışmalara bulaşmadan, eğitimin acil çözüm bekleyen temel sorunları gündemin arasında kaybolmadan, Milli Eğitimde paradigmal bir değişikliğin başlaması için Sayın Bakan desteklenmelidir.

Türkiye'nin küreselleşen dünyada iş, bilim, teknoloji, sanat ve hizmet sektörlerinde, ülkemize ve dünya uygarlığına katkıda bulunabilecek gençler yetiştirmesi tamamen eğitim sisteminin yeniden inşasıyla ilgilidir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin ihtiyaçlarını karşılayan, çağdaş bir eğitim modelini tekrar oluşturmalıyız. Çocuklarımızın yaratıcılıklarını ve yeteneklerini destekleyici, gelişime, değişime ve özgür düşünceye açık eğitim sistemine ihtiyaç vardır. Ülkemizi en ileri uluslararası platformlara taşıyacak, yeniden büyük Türkiye'yi kurarak yeryüzünün geleceğini barış, huzur, refah ve adaletten yana belirleyecek yeni nesiller için daha birçok reforma gerek vardır.'

Bakmadan Geçme