'Evlilik doğru kişi ile yapılmalı'
Prof. Dr. Ahmet Ataoğlu, yapılacak evliliklerde, seçici ve akıllı-mantıklı davranılması gerektiğini belirterek, 'Sıkıntılı evliliklerden ortaya çıkan çocuklar, büyük sorunlar oluşturuyor. Bu çocukların hemen hemen hepsi, hayatları boyunca psikolojik ve bağımlılıkla ilgili sorunlarla uğraşıyor.' dedi.
Bağımlılığın tek yönlü bir problem olmadığını söyleyen Ataoğlu, bu durumun bütünlüğünde psikobiyolojik ve sosyal alanların da bulunduğunu kaydetti.
Çocuklukta herhangi bir şiddet, cinsel ya da psikolojik travmaya maruz kalan kişilerin, yeterli kişilik özelliklerinin oturmadığını ifade eden Ataoğlu, şunları kaydetti:
"Çocuklarda, yetersiz sevgi görme, ilgi yetersizliği, değersiz izlenimi edinme ya da parçalanmış ailenin ortaya çıkarmış olduğu sorunlar çok önemli. Bu çocuklarda belirgin, temel oturmuş kişilik özellikleri oluşmuyor. Onlar kendilerini denetlemede, kontrol etmede zorluk çekiyor. Duygularını aşırı yaşıyor, hareketleri sınırsız oluyor ve bu yüzden dürtüsel davranıyorlar. Bu davranışlar, başladığı her şeyi sonuna kadar götürüyor veya sonuna kadar geri çekiyor. Bu yüzden bu insanların madde kullanımına karşı eğilimleri çok daha yüksek oluyor."
"BAĞIMLILIKTA GENÇLER EN BÜYÜK RİSK GURUBUNDA"
Ataoğlu, kişisel problemlerin bağımlılık yapan maddelere yönlendirdiğini ifade ederek, "Gençler arasında özellikle okul ve eğitim stresi, ailevi sorunlar, çevre uyum bozukluğu gibi zorluklar karşısında, bu stresle baş etmek için çeşitli maddelere yöneliyor. Bunlar alkol, uyarıcı maddeler ve ya bonzai ya da kasları gevşeten, ağrı giderip uyku yapan maddelere yöneliyorlar. Böylelikle stresten kaçınma, problemlerini erteleme ve günü kurtarma düşüncesiyle yaşıyorlar. Bu stres altında uyum sorunu yaşayan 16-24 yaşları arasındaki gençler, aslında bağımlılık yönünden en büyük riske sahip." diye konuştu.
Ataoğlu, sadece gençlerin değil, yetişkinlerin de iş ve aileden kaynaklı yaşadıkları sorunlardan dolayı bağımlı olabildiğini kaydetti.
"EVLİLİK DOĞRU KİŞİ İLE YAPILMALI"
Ataoğlu, günümüzde rastgele evliliklerin yaşandığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"İnsanlar, birbirlerini çok iyi tanımadan evleniyor. Evlilikte, haz merkezleri ve dürtüsel davranışlar, cinsel yönden öne geçiyor. Biyolojik yapımız da bunu kamçılıyor. Yapımız, bizim evlenmemizi ve genlerimizi bir sonraki kuşağa aktarmamızı istiyor. Ama bu heyecanlı, duygusal ve cinselliğin ön plana çıktığı bu dönemlerde aklımız daha az çalışır. Çünkü beynimizin akıl ihtiva eden bölgesini, duygu bölgesi bastırır. Duygusal merkezimiz hareket ve düşüncelerimizi her zaman bastırır. İşte o dönemde yapılan evlilikler, seçici olmadığı ve akıllı-mantıklı davranılmadığı için, parçalanan evlilikler oluşuyor. Bu gibi sıkıntılı evliliklerden ortaya çıkan çocuklar, büyük sorunlar oluşturuyor. Bu çocukların hemen hemen hepsi, hayatları boyunca psikolojik ve bağımlılıkla ilgili sorunlarla uğraşıyor. Bu nedenle evlilik, doğru kişi ile yapılmalı."
Her kişinin bir felsefesi olması gerektiğine dikkat çeken Ataoğlu, şöyle devam ettii:
"Düşüncelerimiz, davranışlarımızla bir bütünlük göstermezse parçalanmış, hayatı anlamsız gören ve yarın ne yapacağını bilemeyen bir gençlik oluşur. Her bireyin hayatında bir felsefesi olması lazım. O felsefe bizim adım atmamızı anlamlı kılar. Beynimiz, aynı olayı tekrar tekrar yaşayabilmemiz için o maddeyi sürekli aldırmak için peşinden koşturuyor, bir de tolerans gelişiyor, alınan maddeyi sürekli ve çeşitlendirerek aldırıyor. Sonuçta, insanların akıllı düşünmesini, mantıklı çözümler yürütmesini ve doğru yargılarla yaşamasını bozuyor."
Günümüzde kullanılan uyuşturucu maddelerinin, kişinin hayatına kast ettiğini vurgulayan Ataoğlu, "O bireyin hayattaki üretkenliği ve ileriye dönük varlığı bir anlam ifade etmiyor. Yani kişinin yokluğu ile varlığının fark etmemesini sağlıyor. Birçok aile için, o kişinin yok olması beklenen bir süreç haline geliyor." değerlendirmelerinde bulundu.