Prof. Dr. Çelik ve Gazeteci Turgay Güler, darbelerin arka planını anlattı
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, tarihçi yazar Prof. Dr. Mehmet Çelik ile aslen Malatyalı olan Gazeteci Yazar Turgay Güler Malatya'da katıldıkları, 'Şubat Soğuğundan Temmuz Sıcağına Darbe ve Direniş' konulu söyleşide, Türkiye tarihindeki darbelerin arka planı hakkında bilinmeyen gerçekleri anlattı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, tarihçi yazar Prof. Dr. Mehmet Çelik ile aslen Malatyalı olan Gazeteci Yazar Turgay Güler Malatya'da katıldıkları, 'Şubat Soğuğundan Temmuz Sıcağına Darbe ve Direniş' konulu söyleşide, Türkiye tarihindeki darbelerin arka planı hakkında bilinmeyen gerçekleri anlattı.
Yeşilyurt Belediyesi tarafından düzenlenen ve konuşmacı olarak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, tarihçi yazar Prof. Dr. Mehmet Çelik ile Malatyalı Gazeteci Yazar Turgay Güler'in katıldığı söyleşiye vatandaşlar büyük ilgi gösterdi.
Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen söyleşiyi AK Parti İl Başkanı Hakan Kahtalı, Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat, belediye başkan yardımcıları, Malatya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı İhsan Gençay, Yeşilyurt Belediye Meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşu başkanları, kurum müdürleri, muhtarlar ile çok sayıda vatandaş izledi.
Katılımın yüksek olduğu söyleşinin açılış konuşmasını yapan Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat, '27 Mayıs darbesi, 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi, 17-25 Aralık darbesi, 6-8 ekim ayaklanma olayları ile 15 Temmuz darbesini yapan aynı yerdir, üst akıldır. Bu tip darbe ve ayaklanma süreçlerini uygulayanların renginin sürekli değiştiğini görüyoruz. Aynı yerden emir komuta zinciriyle yürütülen bu süreçlerde emir bir gün yeşil olana, bir gün kızıl renkte olana veriliyor, gün geliyor en alçağı olan renksize bu görev veriliyor.Hepsi aynı yerden idare edilen maşalardır.Bu aziz milletin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine kast etmek için, yok etmek için girişilen operasyonlardır. Bunun adı bir gün darbe, bir gün postmodern darbe, bir gün polis-yargı darbesi oluyor ama bütün bu darbelere karşı bu aziz milletimiz 15 Temmuz'da darbecilerin yüzüne tokadını attı. 28 Şubat ile 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışması aynı zihniyetin ürünüdür. Bu darbe girişimlerini kınıyorum ve artık millet olarak yönümüzü geleceğe doğru çevirmemiz gerektiğine inanıyorum' diye konuştu.
Başkan Polat'ın konuşmasının ardından Prof. Dr. Mehmet Çelik ve Gazeteci Yazar Turgay Güler, Türkiye tarihindeki darbelerin arka planı hakkında bilinmeyen gerçekleri anlattı. 15 Temmuz gecesi televizyonda darbe girişimin engellenmesi için dikkat çekici yorumlar yaparak geniş bir hayran kitlesine sahip olan Turgay Güler, Malatyalılarla bir arada olmaktan dolayı mutlu olduğunu ifade ederek, Yeşilyurt Belediyesine teşekkür etti.
'Bir anda birileri PKK'dan daha büyük sorun diye irticayı gösterip, PKK'yı besledi'
28 Şubat postmodern darbe süreci öncesinde Türkiye'de yaşanan siyasi olaylar ile toplumsal gelişmeler üzerine kısa bilgiler veren Turgay Güler, '28 Şubat'ı anlamak için 15 Temmuz'u yaşamış olmak yetmiyor. 15 Temmuz darbe kalkışması bu ülkenin bugüne kadar gördüğü en alçak ve aşağılık saldırıydı. Her iki darbe süreçlerini anlamak için 1991 ile 1995 yılları önemlidir. Bu dönemlerde işlenen cinayetler, suikastlar, haince kurulan tuzakları çok iyi irdelemek gerekiyor.28 Şubat darbesi, o yıllarda işlenen cinayetlerin ve suikastların ürünüdür. Bahriye Üçok, Turan Dursun, M. Ali Kışlalı ve Uğur Mumcu'nun öldürülmesi bu ülke üzerinde plan yapanların kurduğu tuzaklardır. Uğur Mumcu'nun cenazesi defnedilirken, bazı gazeteler, siyasiler, 28 Şubat zihniyetine sahip bazı askerler, yargı mensupları, TÜSİAD, bazı STK'lar 'İslami Terör' diye bir şey uydurdular ve sokaklarda 'Kahrolsun Şeriat' sloganları atıyorlardı aslında 'Kahrolsun İslam' diyorlardı. Bu bir algı operasyonuydu. PKK silah bıraksın, çözüm süreci başlasın diye mücadele eden Turgut Özal'ın zehirlenmesi, kan ve saç örneklerinin kaybolması, hastane sürecinde hala çözülemeyen hadiseler, Kürt Raporunu yazan, çözüm sürecine destek veren Adnan Kahveci'nin şüpheli bir trafik kazasında öldürülmesi, çözüm sürecinde Özal'a en fazla inanan ve destek veren Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis'in şüpheli bir kazada ortadan kaldırılması 28 Şubat sürecinin başlamasına neden olan süreci doğurdu. Bu cinayetleri işleyenler 'terörü bitiremezsiniz' mesajı verdiler. O gün ile bugün arasında çok fark yok aslında. Rahmetli Özal kendisine yönelik suikast girişiminin kimlerin yaptığını biliyor, kardeşi Korkut Özal ile paylaşıyor ama başkasına anlatamıyordu çünkü devletin kurumları öylesine kuşatılmış ki bu işin peşinden gidecek davayı sürdürecek polis, asker, yargı, adalet ortada yok, ülke bu haldeydi. Bingöl'de 33 silahsız askerin şehit edilmesi, Sivas'ta Madımak Otelinin yakılması ve 33 kişinin ölümü, Başbağlar köyünde 33 vatandaşımızın katledilmesi, ardından Bahtiyar Aydın'ın ve Cem Ersever'in öldürülmesi, insanları kamplaştıran ve ayrıştıran olaylar, toplumsal huzursuzluğun fitilini ateşledi. 1993 yılında ülkenin tek sorunu PKK'ydı. Bir anda birileri PKK'dan daha büyük sorun diye irticayı gösterip, PKK'yı beslediler. Bunlar bu kadar alçak ve haindir' ifadelerini kullandı.
'Bu millet iman gücüyle bu darbeyi önledi'
Dönemin Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan'ın o yıllarda hakaret ve aşağılanmalarla karşı karşıya kaldığını hatırlatan Güler, 'Bu ülkenin kimliği bellidir, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkeyiz, bize başka bir kıyafet giydiremezsiniz. 1990 yıllarda Anadolu'nun çocuklarının eli artık kalem tutuyordu, gazetecilerimiz, yazarlarımız, aydınlarımız, düşünürlerimiz ve siyasetçilerimiz olmuştu. Yüzyılın başında kumaşı Anadolu tezgahlarında dokunmamış insanlara teslim ettiğimiz bu ülkeyi geri alma vakti gelmişti ve kolları sıvamıştık. Anadolu insanı ülkesini gözü dönmüş çetenin elinden almak için kolları sıvamıştı. Adım adım iktidara yaklaşıyorduk bunu fark edenler öncesinden bir plan yapmışlar ve sabah akşam Müslümanları dövüyorlardı. İslamiyeti karalayacak yaklaşımlar, ifadeler televizyonlarda ve gazetelerde geniş yer alıyordu, dine söven adamlar ekranlarda çokça görülmeye başlanmıştı. O dönemki seçimlerde partisi birinci çıkan Necmettin Erbakan'a yapılmayan kalmadı. Erbakan ile görüşen ABD Büyükelçisi 'Biz Refah Partisini sevmiyoruz, ama bizimle iyi geçinirseniz, menfaatlerimize zarar vermezseniz iyi anlaşırız' diyor. Erbakan büyükelçi ne istediyse tersini yaptı. Vatanını, milletini seven Erbakan'ın ekonomi başta olmak üzere bütün alanlarda yapmak istediği iyileşmeler iç ve dış mihraklar başta olmak üzere bazı özel bankaları rahatsız etti. Her türlü aşağılamayla karşı karşıya kalan Erbakan kararlı şekilde mücadele ederken birden ortaya Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı gibi tiplerin içinde olduğu ahlaksız olaylar, cin çıkarma işleriyle Müslümanlık üzerinde baskı kurulmaya başlandı. O dönem birden başörtüsü zulmü oluşturuldu, okumak isteyen başörtülü kardeşlerimiz üniversiteye alınmadı. İnsanlar sadece eylem yapıyor ve kimseye zarar vermiyordu. Malatya başörtü zulmünü çok iyi bilen, acısını çeken bir kenttir. Emniyet binasını kuşatan Malatyalılar bir tane taş bile atmadı, asil bir duruş sergiledi. Sizin Allah'ınıza kurban olayım. O dönem Erbakan bu ülkenin inanan insanlarını sokağa dökmedi, ateşe atmadı. İnsanlar sokağa çıksaydı 'şeriat ayaklanması' diyerek binlerce insanı öldürecek kadar gözü dönmüş caniler vardı. 15 Temmuz'da da aynısını yapmaya kalktılar, tanklarını, toplarını, tüfeklerini, uçaklarını milletin üzerine sürdüler. Bu millet iman gücüyle bu darbeyi önledi' diye konuştu.
'28 Şubat sürecinde kanunsuzluk, hukuksuzluk had safhaya ulaşmıştı'
28 Şubat sürecinde kanunsuzluk ve hukuksuzluğun adeta tavan yaptığını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Çelik ise 28 Şubat darbe sürecini yaşatanların insani ve ahlaki damarlarının olmadığını ifade ederek, '28 Şubat döneminde 22 banka iflas etti. Koç ve Sabancı şirketlerinde müdürlük yaparken milletvekili olup meclise giren bazı isimler Demokrat Parti, Adalet Parti ve Ecevit dönemlerinde Sanayi ve Ticaret Bakanı oldular. Demirel dönemlerinin bütün sanayi ve ticaret bakanlarına baksınlar dört sene bakanlık yapıyor seçime giderken aday olmuyor yeniden eski görevine dönüyor. Bunların görevi; milletten topladıkları vergileri çanağın içerisine doldurup TÜSİAD ismi adı altında bir araya gelen, Türkiye'nin kanını sömüren insanlara bu paraları dağıtmaktı. O dönem 'banka herhangi bir şekilde iflas ederse müdinin parasını devlet öder' diye bir kanun çıkardılar. Dünyanın hiçbir yerine böyle ahlaksız ve namussuzca çıkartılan bir kanun yoktur. Bunlar özel bankaları kurdular, faizler yüzde 10 iken yüzde 20 verdiler vatandaş da elinde avucunda ne varsa sattı. Kurulan şirketlere kredi verdiler daha sonra 'iflas ettik' dediler. Bunun adı resmen soygunluktur. O dönemdeki hırsızlar siyasetçi, bürokrat ve işadamı olup milletin kanını emdiler. Gazeteler ekmek, simit çalanı hırsız ilan etti, asıl soygunu göz ardı ettiler. Bu 22 banka böyle soyuldu. 15 senedir Recep Tayyip Erdoğan döneminde bu bankalar neden batmadı peki? O dönem ayrıca bütün holdingler bankaların yönetim kurullarına generalleri aldı, bu generaller bankacılık ne anlar? 52 üst rütbeli subay bir çok şirketin yönetim kurullarında görev aldı. O üniformaya gerçekten yazık, o ahlaksızlığı nasıl yaptınız, ondan sonrada her şeyi yaptılar. 28 Şubat sürecinde kanunsuzluk, hukuksuzluk had safhaya ulaşmıştı. O dönemki siyasetçilerin yüzüne tükürseniz tükürüğünüze yazık olur, şahsiyet açısından yokturlar' dedi.
15 Temmuz darbe kalkışmasını yapanların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile milleti hesap edemediğini belirten Prof. Dr. Çelik, 'Bu hainliği yapanlar 'Recep Tayyip Erdoğan'ı alırız, korumaları direnirse öldürürüz, en kötüsü yurt dışına kaçar biz de planı uygularız' diye hesap yaptılar. Tayyip Erdoğan'ın yerinde başkası olsa ailesini alır uçağa atlar yurt dışına gider ülkesini seyreder, duruma göre ya döner ya da iltica talep ederdi. Tayyip Erdoğan'ın damarında delilik olduğunu biliyorlardı fakat bu kadar deli ve delikanlı olacağını bilmiyorlardı, burada yanıldılar. 15 Temmuz gecesinin ilk kahramanı Cumhurbaşkanımızdır. Bu aziz millet ise bu alçaklığı yapanların tüm planlarını bozan ikinci güç olarak sahneye çıktı. Darbeye kalkışanlar sokağa çıkanları 'tankı, tüfeği göster, iki kişiyi öldür, herkes kaçar' diye hesap etti ama olmadı. İki gücü birbirine bağlayan da o gece televizyona çıkıp cesaretli şekilde konuşan, korkmadan, çekinmeden ülkesinin geleceğini savunan hemşeriniz Turgay Güler kardeşimiz oldu. Benimle birlikte Turgay Güler, ilk yayınlanan 52 kişilik ölüm listesindeydik' ifadelerini kullandı.
Türkiye ve dünyadaki darbelerin sebep-sonuç ilişkisi, toplumsal olayların ülke ekonomisi başta olmak üzere diğer alanlarda oluşturduğu tahribatları en ince detayına kadar anlatan Prof. Dr. Mehmet Çelik ve Gazeteci Yazar Turgay Güler'e söyleşi bitiminde Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat tarafından Elif-vav tablosu ve kayısı paketi hediye edildi.
Yeşilyurt Belediyesi tarafından düzenlenen ve konuşmacı olarak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, tarihçi yazar Prof. Dr. Mehmet Çelik ile Malatyalı Gazeteci Yazar Turgay Güler'in katıldığı söyleşiye vatandaşlar büyük ilgi gösterdi.
Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen söyleşiyi AK Parti İl Başkanı Hakan Kahtalı, Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat, belediye başkan yardımcıları, Malatya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı İhsan Gençay, Yeşilyurt Belediye Meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşu başkanları, kurum müdürleri, muhtarlar ile çok sayıda vatandaş izledi.
Katılımın yüksek olduğu söyleşinin açılış konuşmasını yapan Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat, '27 Mayıs darbesi, 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi, 17-25 Aralık darbesi, 6-8 ekim ayaklanma olayları ile 15 Temmuz darbesini yapan aynı yerdir, üst akıldır. Bu tip darbe ve ayaklanma süreçlerini uygulayanların renginin sürekli değiştiğini görüyoruz. Aynı yerden emir komuta zinciriyle yürütülen bu süreçlerde emir bir gün yeşil olana, bir gün kızıl renkte olana veriliyor, gün geliyor en alçağı olan renksize bu görev veriliyor.Hepsi aynı yerden idare edilen maşalardır.Bu aziz milletin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine kast etmek için, yok etmek için girişilen operasyonlardır. Bunun adı bir gün darbe, bir gün postmodern darbe, bir gün polis-yargı darbesi oluyor ama bütün bu darbelere karşı bu aziz milletimiz 15 Temmuz'da darbecilerin yüzüne tokadını attı. 28 Şubat ile 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışması aynı zihniyetin ürünüdür. Bu darbe girişimlerini kınıyorum ve artık millet olarak yönümüzü geleceğe doğru çevirmemiz gerektiğine inanıyorum' diye konuştu.
Başkan Polat'ın konuşmasının ardından Prof. Dr. Mehmet Çelik ve Gazeteci Yazar Turgay Güler, Türkiye tarihindeki darbelerin arka planı hakkında bilinmeyen gerçekleri anlattı. 15 Temmuz gecesi televizyonda darbe girişimin engellenmesi için dikkat çekici yorumlar yaparak geniş bir hayran kitlesine sahip olan Turgay Güler, Malatyalılarla bir arada olmaktan dolayı mutlu olduğunu ifade ederek, Yeşilyurt Belediyesine teşekkür etti.
'Bir anda birileri PKK'dan daha büyük sorun diye irticayı gösterip, PKK'yı besledi'
28 Şubat postmodern darbe süreci öncesinde Türkiye'de yaşanan siyasi olaylar ile toplumsal gelişmeler üzerine kısa bilgiler veren Turgay Güler, '28 Şubat'ı anlamak için 15 Temmuz'u yaşamış olmak yetmiyor. 15 Temmuz darbe kalkışması bu ülkenin bugüne kadar gördüğü en alçak ve aşağılık saldırıydı. Her iki darbe süreçlerini anlamak için 1991 ile 1995 yılları önemlidir. Bu dönemlerde işlenen cinayetler, suikastlar, haince kurulan tuzakları çok iyi irdelemek gerekiyor.28 Şubat darbesi, o yıllarda işlenen cinayetlerin ve suikastların ürünüdür. Bahriye Üçok, Turan Dursun, M. Ali Kışlalı ve Uğur Mumcu'nun öldürülmesi bu ülke üzerinde plan yapanların kurduğu tuzaklardır. Uğur Mumcu'nun cenazesi defnedilirken, bazı gazeteler, siyasiler, 28 Şubat zihniyetine sahip bazı askerler, yargı mensupları, TÜSİAD, bazı STK'lar 'İslami Terör' diye bir şey uydurdular ve sokaklarda 'Kahrolsun Şeriat' sloganları atıyorlardı aslında 'Kahrolsun İslam' diyorlardı. Bu bir algı operasyonuydu. PKK silah bıraksın, çözüm süreci başlasın diye mücadele eden Turgut Özal'ın zehirlenmesi, kan ve saç örneklerinin kaybolması, hastane sürecinde hala çözülemeyen hadiseler, Kürt Raporunu yazan, çözüm sürecine destek veren Adnan Kahveci'nin şüpheli bir trafik kazasında öldürülmesi, çözüm sürecinde Özal'a en fazla inanan ve destek veren Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis'in şüpheli bir kazada ortadan kaldırılması 28 Şubat sürecinin başlamasına neden olan süreci doğurdu. Bu cinayetleri işleyenler 'terörü bitiremezsiniz' mesajı verdiler. O gün ile bugün arasında çok fark yok aslında. Rahmetli Özal kendisine yönelik suikast girişiminin kimlerin yaptığını biliyor, kardeşi Korkut Özal ile paylaşıyor ama başkasına anlatamıyordu çünkü devletin kurumları öylesine kuşatılmış ki bu işin peşinden gidecek davayı sürdürecek polis, asker, yargı, adalet ortada yok, ülke bu haldeydi. Bingöl'de 33 silahsız askerin şehit edilmesi, Sivas'ta Madımak Otelinin yakılması ve 33 kişinin ölümü, Başbağlar köyünde 33 vatandaşımızın katledilmesi, ardından Bahtiyar Aydın'ın ve Cem Ersever'in öldürülmesi, insanları kamplaştıran ve ayrıştıran olaylar, toplumsal huzursuzluğun fitilini ateşledi. 1993 yılında ülkenin tek sorunu PKK'ydı. Bir anda birileri PKK'dan daha büyük sorun diye irticayı gösterip, PKK'yı beslediler. Bunlar bu kadar alçak ve haindir' ifadelerini kullandı.
'Bu millet iman gücüyle bu darbeyi önledi'
Dönemin Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan'ın o yıllarda hakaret ve aşağılanmalarla karşı karşıya kaldığını hatırlatan Güler, 'Bu ülkenin kimliği bellidir, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkeyiz, bize başka bir kıyafet giydiremezsiniz. 1990 yıllarda Anadolu'nun çocuklarının eli artık kalem tutuyordu, gazetecilerimiz, yazarlarımız, aydınlarımız, düşünürlerimiz ve siyasetçilerimiz olmuştu. Yüzyılın başında kumaşı Anadolu tezgahlarında dokunmamış insanlara teslim ettiğimiz bu ülkeyi geri alma vakti gelmişti ve kolları sıvamıştık. Anadolu insanı ülkesini gözü dönmüş çetenin elinden almak için kolları sıvamıştı. Adım adım iktidara yaklaşıyorduk bunu fark edenler öncesinden bir plan yapmışlar ve sabah akşam Müslümanları dövüyorlardı. İslamiyeti karalayacak yaklaşımlar, ifadeler televizyonlarda ve gazetelerde geniş yer alıyordu, dine söven adamlar ekranlarda çokça görülmeye başlanmıştı. O dönemki seçimlerde partisi birinci çıkan Necmettin Erbakan'a yapılmayan kalmadı. Erbakan ile görüşen ABD Büyükelçisi 'Biz Refah Partisini sevmiyoruz, ama bizimle iyi geçinirseniz, menfaatlerimize zarar vermezseniz iyi anlaşırız' diyor. Erbakan büyükelçi ne istediyse tersini yaptı. Vatanını, milletini seven Erbakan'ın ekonomi başta olmak üzere bütün alanlarda yapmak istediği iyileşmeler iç ve dış mihraklar başta olmak üzere bazı özel bankaları rahatsız etti. Her türlü aşağılamayla karşı karşıya kalan Erbakan kararlı şekilde mücadele ederken birden ortaya Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı gibi tiplerin içinde olduğu ahlaksız olaylar, cin çıkarma işleriyle Müslümanlık üzerinde baskı kurulmaya başlandı. O dönem birden başörtüsü zulmü oluşturuldu, okumak isteyen başörtülü kardeşlerimiz üniversiteye alınmadı. İnsanlar sadece eylem yapıyor ve kimseye zarar vermiyordu. Malatya başörtü zulmünü çok iyi bilen, acısını çeken bir kenttir. Emniyet binasını kuşatan Malatyalılar bir tane taş bile atmadı, asil bir duruş sergiledi. Sizin Allah'ınıza kurban olayım. O dönem Erbakan bu ülkenin inanan insanlarını sokağa dökmedi, ateşe atmadı. İnsanlar sokağa çıksaydı 'şeriat ayaklanması' diyerek binlerce insanı öldürecek kadar gözü dönmüş caniler vardı. 15 Temmuz'da da aynısını yapmaya kalktılar, tanklarını, toplarını, tüfeklerini, uçaklarını milletin üzerine sürdüler. Bu millet iman gücüyle bu darbeyi önledi' diye konuştu.
'28 Şubat sürecinde kanunsuzluk, hukuksuzluk had safhaya ulaşmıştı'
28 Şubat sürecinde kanunsuzluk ve hukuksuzluğun adeta tavan yaptığını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Çelik ise 28 Şubat darbe sürecini yaşatanların insani ve ahlaki damarlarının olmadığını ifade ederek, '28 Şubat döneminde 22 banka iflas etti. Koç ve Sabancı şirketlerinde müdürlük yaparken milletvekili olup meclise giren bazı isimler Demokrat Parti, Adalet Parti ve Ecevit dönemlerinde Sanayi ve Ticaret Bakanı oldular. Demirel dönemlerinin bütün sanayi ve ticaret bakanlarına baksınlar dört sene bakanlık yapıyor seçime giderken aday olmuyor yeniden eski görevine dönüyor. Bunların görevi; milletten topladıkları vergileri çanağın içerisine doldurup TÜSİAD ismi adı altında bir araya gelen, Türkiye'nin kanını sömüren insanlara bu paraları dağıtmaktı. O dönem 'banka herhangi bir şekilde iflas ederse müdinin parasını devlet öder' diye bir kanun çıkardılar. Dünyanın hiçbir yerine böyle ahlaksız ve namussuzca çıkartılan bir kanun yoktur. Bunlar özel bankaları kurdular, faizler yüzde 10 iken yüzde 20 verdiler vatandaş da elinde avucunda ne varsa sattı. Kurulan şirketlere kredi verdiler daha sonra 'iflas ettik' dediler. Bunun adı resmen soygunluktur. O dönemdeki hırsızlar siyasetçi, bürokrat ve işadamı olup milletin kanını emdiler. Gazeteler ekmek, simit çalanı hırsız ilan etti, asıl soygunu göz ardı ettiler. Bu 22 banka böyle soyuldu. 15 senedir Recep Tayyip Erdoğan döneminde bu bankalar neden batmadı peki? O dönem ayrıca bütün holdingler bankaların yönetim kurullarına generalleri aldı, bu generaller bankacılık ne anlar? 52 üst rütbeli subay bir çok şirketin yönetim kurullarında görev aldı. O üniformaya gerçekten yazık, o ahlaksızlığı nasıl yaptınız, ondan sonrada her şeyi yaptılar. 28 Şubat sürecinde kanunsuzluk, hukuksuzluk had safhaya ulaşmıştı. O dönemki siyasetçilerin yüzüne tükürseniz tükürüğünüze yazık olur, şahsiyet açısından yokturlar' dedi.
15 Temmuz darbe kalkışmasını yapanların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile milleti hesap edemediğini belirten Prof. Dr. Çelik, 'Bu hainliği yapanlar 'Recep Tayyip Erdoğan'ı alırız, korumaları direnirse öldürürüz, en kötüsü yurt dışına kaçar biz de planı uygularız' diye hesap yaptılar. Tayyip Erdoğan'ın yerinde başkası olsa ailesini alır uçağa atlar yurt dışına gider ülkesini seyreder, duruma göre ya döner ya da iltica talep ederdi. Tayyip Erdoğan'ın damarında delilik olduğunu biliyorlardı fakat bu kadar deli ve delikanlı olacağını bilmiyorlardı, burada yanıldılar. 15 Temmuz gecesinin ilk kahramanı Cumhurbaşkanımızdır. Bu aziz millet ise bu alçaklığı yapanların tüm planlarını bozan ikinci güç olarak sahneye çıktı. Darbeye kalkışanlar sokağa çıkanları 'tankı, tüfeği göster, iki kişiyi öldür, herkes kaçar' diye hesap etti ama olmadı. İki gücü birbirine bağlayan da o gece televizyona çıkıp cesaretli şekilde konuşan, korkmadan, çekinmeden ülkesinin geleceğini savunan hemşeriniz Turgay Güler kardeşimiz oldu. Benimle birlikte Turgay Güler, ilk yayınlanan 52 kişilik ölüm listesindeydik' ifadelerini kullandı.
Türkiye ve dünyadaki darbelerin sebep-sonuç ilişkisi, toplumsal olayların ülke ekonomisi başta olmak üzere diğer alanlarda oluşturduğu tahribatları en ince detayına kadar anlatan Prof. Dr. Mehmet Çelik ve Gazeteci Yazar Turgay Güler'e söyleşi bitiminde Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat tarafından Elif-vav tablosu ve kayısı paketi hediye edildi.