Sosyal Güvenlik Uzmanından vatandaşlara uyarı
Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan Nacar, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) hizmet alan vatandaşlara hak mahrumiyetine uğramamaları için uyarılarda bulundu.
Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan Nacar, çalışma hayatı ve ücretlendirmeler ile emeklilik konusunda halk arasında sıkça sorulan konular hakkında açıklamalar yaptı. Nacar, daha önceden yetim maaşı alıp SGK çatısı altında çalıştıkları takdirde yetim aylıklarının kesildiğini belirterek, 2018 Mart ayında gelen yeni düzenleme ile yetim maaşlarının artık kesilmeyeceğini, kısa süreli çalışma (3 saat) değil uzun süreli çalışma hakkı doğduğunu belirtti. Nacar, “Herhangi bir maaş kesintisi söz konusu olmayacak. Bu çalışma ile daha önceden yetim maaşı kesilenler varsa tekrar müracaat etmeleri halinde maaşlarını alabilecekler. Sistem yetim maaşı alanları çalıştıklarından dolayı otomatik kestikleri için SGK'ya itiraz etmiyorlardı. Şimdi kanunen yasal hakları doğmuş oldu. Bu şekilde yüzlerce vatandaşımız yetim maaşlarını tekrar alabilecekler” dedi.
MUHTARLARA 41 AY SONRA SGK'YA GEÇİN UYARISI
Eskiden muhtarların maaş almadıkları gibi sigorta ödemelerini kendilerinin isteğe bağlı yaptıklarını hatırlatan Nacar, şuanda muhtarların bin 600, bin 700 lira civarı maaş aldıkları halde SGK'larını Bağ-Kur üzerinden yatırdıklarını belirterek, uzun yıllar SGK'da çalışıp muhtar olduklarında Bağ-Kur'a geçenleri uyardı. Nacar, “Son 3,5 yıl kavramına dikkat çekmek istiyorum. 41 aydan sonra SGK'dan 25 Şubat 2011 tarihli ve 6111 sayılı yasa ile Bağ-Kur'luyken sigortalı görünebilme haklarını muhtarlıktan çıkmadan sigorta başlangıcı yapmaları halinde Bağ-Kur'dan değil SGK'dan
muhtarlar emekli olabilecek” dedi.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI ERKEN EMEKLİ OLACAK
Tehlikeli ve yıpratıcı işlerle uğraşanlara daha erken emeklilik hakkı tanındığını bildiren Erhan Nacar, aralarında maden işçileri, döküm işçileri, asker-polis ve gazetecilerin de olduğu işlerde çalışanlara sağlanan fiili hizmet süresi zammı ile erken emeklilik avantajından sağlık çalışanlarının da yararlandığını hatırlatarak, “Yaklaşık 350 bin sağlıkçıyı ilgilendiren ve 2014 yılından bu yana çıkması beklenen düzenleme ile sağlık çalışanları 7146 Sayılı Kanun'la birlikte her 360 günlük çalışma karşılığı 60 günlük 'fiili hizmet süresi zammı', bilinen adıyla yıpranma payı elde edecek. Böylece sağlık işlerinde çalışanlar, uzun süredir talep ettikleri haklarına kavuşmuş oldular. Ancak, sağlıkçılar sadece yasanın yürürlük tarihinden sonraki çalışmaları için bu haktan yararlanacak olup, eski yıllar için faydalanma olmayacak. 2008 yılı Ekim ayı başından önce ilgili kanunlarda fiili hizmet süresi zammı ve itibari hizmet süresi kapsamında sayılan işlerden olmadığı halde 5510 sayılı Kanun'un 40'ıncı maddesinde sayılan işler ve iş yerlerine girecek nitelikte çalışması olanların, 2008 Ekim ayı öncesi bu kapsamda geçen çalışmalarının emeklilik yaş haddi indiriminden yararlanmak için aranan gün sayısı için dikkate alınmamaktadır. Buna göre insan sağlığına ilişkin işlerle ilgili kanunlarına göre sağlık meslek mensubu olarak 3 Ağustos 2018 tarihinden önce geçen çalışma süreleri, emeklilik yaş haddi indirimi için aranan 3600 gün hesabında dikkate alınmayacaktır” diye konuştu.
Erhan Nacar, bu durumdan ise kimlerin yararlanacağını şöyle sıraladı:
“Sağlık çalışanları için 3 Ağustos 2018 tarihinden itibaren getirilen yıpranma payından yararlanabilmek için insan sağlığına ilişkin işlerde 4 (a) kapsamında çalışmak, ilgili kanunlarına göre sağlık meslek mensubu sayılmak ve insan sağlığı için koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde çalışmak temel şarttır. Hekim, diş hekimi, hemşire, ebe, eczacı, diyaliz teknikeri, psikolog (klinik), odyolog, diyetisyen, dil ve konuşma terapisti gibi sağlık hizmetlerinde çalışanlar bu haktan yararlanabilecek. Doğrudan işin kontrolü ve denetim görevini üstlenen ve/veya idareci konumunda olan sağlık meslek mensupları, insan sağlığını koruyucu, teşhis ve tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde fiilen çalışmadıkları sürece fiili hizmet süresi zammından yararlanamayacak.”
"Emeklilik yaş haddinde indirim olacak mı?" sorusuna da değinen Nacar, söz konusu işlerde en az 3 bin 600 gün çalışılması halinde ise toplam prim ödeme gün sayısına ilave edilen fiili hizmet süresi zammının yarısı emeklilik yaş hadlerinden indirileceğini bildirdi. İnsan sağlığına ilişkin işlerle ilgili kanunlarına göre sağlık meslek mensubu olarak 3 Ağustos 2018 tarihinden önce geçen çalışma süreleri, emeklilik yaş haddi indirimi için aranan 3 bin 600 gün hesabında dikkate alınmayacağını bildirdi. Nacar, ulusal bayram ve genel tatil günleri, yıllık izin, ücretsiz izin, ücretli izin, sıhhi izin, eğitim kurs süreleri, fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilmeyeceğini belirterek, “Yani işin tehlikesine maruz kalınmayan günler fiili hizmet süresi kapsamında olmayacak” dedi.
Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan Nacar, fiili hizmet kapsamında bildirim nasıl yapılacağı konusunda ise şu bilgileri verdi:
“Fiili hizmet süresi zammı kapsamında olan sigortalıların işin riskine maruz kaldıkları süreler ve işin riskine maruz kalmadıkları süreler için farklı bildirim belgesi (aylık prim ve hizmet belgesi) düzenlenecek. İşverenlerce aynı ayda aynı sigortalı için iki ayrı aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenmesi gerektiği durumlarda, her iki belgenin düzenlenmesi sırasında da eksik gün nedeni olarak '13-Diğer Nedenler' seçeneği işaretlenecek. Fiili hizmet kapsamındaki süreler için iş yerine uygun olarak (29), (30), (31) ve (53) nolu belge türlerinden biri kullanılacaktır. Örneğin, özel bir hastanede doktor olarak görev yapan sigortalının 2018 Eylül ayı içinde hafta tatili hariç tam çalışması olduğunda, fiili hizmet kapsamında düzenlenecek (29) numaralı belge türünden azami 26 gün; diğer günler için düzenlenecek (01) numaralı belge türünden de asgari 4 gün hizmet bildirilecek. İş kolu kodu itibariyle fiili hizmet süresi zammı kapsamında olmadığı halde, çalıştırılan kişinin mesleği veya yaptığı iş nedeniyle fiili hizmet süresi kapsamında sigortalı bildirimi yapması gereken iş yerlerinin bu kapsamda tanımlaması yapılması gerekiyor.”
KANSER HASTALARINA KOLAY EMEKLİLİK
SGK uygulamasında sigortalıların sağlık durumunun çalışmaya uygun olmaması halinde uğrayacağı gelir kayıplarının telafisi amacıyla malulen emeklilik hakkı verildiğini bildiren Erhan Nacar, ”Yani, ilk defa sigortalı olduğu tarihten sonra sonra çeşitli nedenlerle meslekte kazanma gücünün en az yüzde 60'ını kaybetmeleri halinde gerekli prim günü ve sigortalılık süresi şartlarını sağlamaları halinde malulen emekli olabilmeleri mümkün bulunmaktadır. Sigortalının veya işverenin talebi üzerine resmi veya üniversite hastaneleri tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporu ile dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az yüzde 60'ını kaybettiği SGK sağlık kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır. Bunların en az 10 yıl sigortalılık süresi varsa ve ödenen primler de en az 1800 gün ve üzeri ise malullük maaşı alma hakkı doğar. Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün en az yüzde 60'ını kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilirse sigortalı bu hastalık veya engeli sebebiyle malullük aylığından yararlanamayacaktır. Sağlık kurulu raporlarında birden fazla hastalık mevcut ise çalışma gücünün en az yüzde 60'ını kaybedip kaybetmediğine dair değerlendirmede en ağır rahatsızlık dikkate alınır ve toplam engelliliğe bakılmaz. Ancak, birden fazla hastalığın bir arada olduğu ve tedaviye rağmen çalışma olanağı vermediğine SGK sağlık kurulunca karar verilenler malul sayılmaktadır” dedi.
Sigortalı olmadan önce malul olanların malulen emekli olamayacaklarını bildiren Nacar, ancak bunlarda 15 yıl sigortalılık süresi ve 3960 gün prim şartlarından engellilere mahsus engelli vergi indirim ile özel şartlarla emekli olma hakkının bulunduğunu bildirdi. Erhan Nacar şöyle dedi:
“Malullük şartlarında her ne kadar çalışma gücünün yüzde 60 ve üzeri kaybedilmiş olma şartı yer alsa da maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, SGK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenebileceğinden SGK yönetmelikle bu yüzde 60 çalışma gücü kaybını bazı rahatsızlıklar için dikkate almayarak malullük maaşı bağlama yoluna gitmektedir. Örneğin, böbrek nakli olan için çalışma gücünün yüzde 60'ın üzerinde olup olmadığına bakılmadan yönetmelik gereği malullük aylığı bağlanır. Bazı kanser hastalıkları için de kanserin evresine de bağlı olarak çalışma gücü kaybının yüzde 60'ın üzerinde olup olmadığına bakmaksızın malullük aylığı bağlanmasını öngörmektedir. Onkoloji yani tümör/kanser rahatsızlıkları ile ilgili 27 başlık altında yer alan kanser hastaları, -İyi diferansiye tiroid kanserleri ve derinin bazal hücreli kanseri- dışındaki tüm hastalıklar maluliyet talep tarihinden önceki bir yıl içinde tanı almak kaydıyla talebe istinaden düzenlenmiş sağlık kurulu raporu tarihinden itibaren 18 ay süresince malul kabul edilir ve bu süre sonunda hastalık durumuna göre maluliyet yönünden tekrar değerlendirilmektedir. Malul sayılıp aylık bağlanmış olan kanser hastaları bu 18 aylık süre sonunda tekrardan incelemeye tabi tutulur. Malullük hali devam edenlerim malullük aylığı ödemesi de devam ettirilmektedir. Tedavi sonrası iyileşme gösterip malullüğü ortadan kalkanların ise malullük aylığı kesilmektedir.”
MALULLÜK AYLIĞI HESABI
Malullük aylığı hesaplama yönteminin normal emeklilik yönteminden farklı olduğunu bildiren Nacar, malullerin aylık bağlama oranı yüksek belirlendiği için bağlanacak maaşın çoğunlukla yaşlılık aylığından fazla olduğunu bildirdi. Nacar, “Örneğin 3600 gün primi bulunup malullük aylığı bağlanacak sigortalıya hesaplanacak aylık SSK malullük maaşı için 2000 öncesi günlere karşılık yüzde 70 oranında, 1.1.2000-30.9.2008 arası günlere karşılık yüzde 60 oranında 1.10.2008 sonrası için ise yüzde 40 oranından az olmaz. Bağ-Kur malullük aylığı ise 1.10.2008 öncesi günler için aylık bağlama oranı yüzde 65 oranından, 1.10.2008 sonrası için ise yüzde 50 oranından az olmak. Genel bir ortalama yapacak olursak malullere yaklaşık olarak 9000 gün prim ödemesi varmışçasına maaş bağlanır. Malullük aylığı son sigorta statüsüne göre bağlanır. Hesaplama yöntemi farklılığı nedeniyle kimi zaman SSK malullük maaşı kimi zaman da BAĞ-KUR malullük maaşı daha yüksek çıkabilir. Hangisinin yüksek olacağını ancak ödenen prim dönemi ve prim matrahına bakarak tespit etmek mümkün olur. Yani bir genelleme yaparak SGK malullük maaşı veya Bağ-Kur malullük maaşı daha yüksek olur denemez” dedi.
EMEKLİ OLAMAYAN YAŞLILARA AYLIK BAĞLANMASI KOLAYLAŞTI
Çalışan ve primleri ödenen sigortalılar gerekli şartları yerine getirdiğinde SGK tarafından emekli -yaşlılık aylığı bağlandığını hatırlatan Erhan Nacar, ancak çalışma hayatında emeklilik şartlarını sağlayamayan, herhangi bir geliri olmayan muhtaç durumdaki vatandaşlara sosyal devlet olmanın gereği olarak 65 yaş aylığı bağlandığını bildirdi. Nacar şunları söyledi:
"65 yaş aylığı bağlanmasında herhangi bir şekilde sigortalı olma ve SGK primi ödenme şartı olmadığı gibi, gerekli şartları taşıyan tüm yaşlılara (ve elbette engellilere de) 2022 Sayılı Kanun'a göre aylık bağlanmaktadır. Yaşlılık nedeniyle çalışmayan ve herhangi bir sosyal güvencesi olmayan muhtaçlara sosyal devlet ilkesine bağlı olarak ve herhangi bir prim ödenmeden 65 yaş aylığı verilmesinde temel şartları sağlayanların bu haktan faydalanmak için mutlaka başvuru da yapması gerekmektedir. 65 yaş aylığı 2022 Sayılı Kanun'da düzenlenmiş olup, aylığa hak kazanma koşullarından biri 'muhtaç olma' kriteridir. Muhtaçlık kriteri, hane içi kişi başına düşen gelire göre hesaplanıyordu. 19 Ağustos 2018 tarihli Resmi Gazete'de yapılan değişikle artık hane içindeki fert başına düşen gelire bakılması sistemi değiştirilmiş ve yeni düzenlemeyle artık kişinin ve eşinin gelirine bakılacağı duyurulmuştur. Bu husus çok önemlidir. Zira eski sistemde çocukları ve torunlarıyla aynı evde yaşayan kişilerin hane içindeki gelirinin yüksek olması durumunda aylık bağlanmıyordu.”
65 yaş aylığına hak kazanmak için bazı şartların sağlanması şartı olduğunu bildiren Sosyal Güvenlik Uzmanı Nacar, “Bunlardan birincisi kişi başına düşen gelir şartıdır. Vatandaşın kendisine ve eşine ait her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net tutarının 1/3'ünden az olmalıdır. 65 yaş aylığına esas olan muhtaçlık kriteri asgari geçim indirimi hariç net asgari ücret üzerinden hesaplanmaktadır. 2018 yılında asgari geçim indirimi hariç net asgari ücret 1.450,90 TL olduğundan, 65 yaş aylığında kişi başına düşen ortalama aylık gelir sınırı 483.64 TL'dir. İkinci şartlar ise genel itibariyle başka bir yardım ve nafaka almamak veya sigortalı olacak şekilde bir işte çalışmamaktadır. Buna göre, sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık almayanlar, uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışmayanlar, nafaka bağlanmamış veya nafaka bağlanması mümkün olmayanlar aylığa hak kazanabilir” dedi.
Nacar, özellikle son yıllarda 2022 Sayılı Kanun'la yapılan ödemelerin tutarlarında ciddi şekilde artış yapıldığını, 2018 yılında yayınlanan 7143 Sayılı Kanun'la 65 yaş aylığı veya diğer adıyla 2022 aylığı yükseltildiğini bildirdi. Aylık tutarın yeni düzenlemeyle 2 bin 332'den 4 bin 387'ye çıkarılan gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutar olduğunu bildiren Nacar, “1 Temmuz 2018 tarihinden itibaren ödenek tutar; 517.40 Türk lirasıdır. Bu tutara yüzde 5 ilave yapılmakta olup toplamda aylık 543.27 Türk lirası olarak ödeme yapılmaktadır. Aylıklar aylık dönemler halinde peşin olarak ödenir. Üçer aylık ödeme son değişiklikle birlikte kaldırılmıştır. Bu ödemeler; hak sahiplerinin kendilerine veya durumlarına göre vekillerine, vasilerine, kayyumlarına veya velilerine yapılmaktadır” dedi.