Suriye'de çözüm Türk tezlerinden geçiyor
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, ABD, Suriye'de kimyasal silahlı kullanılması durumunun kendisi için kırmızı çizgi olacağını sert bir şekilde belirtmesine rağmen birkaç gün öncesine kadar, bu konuda kendi ilan ettiği kırmızı çizgilerin çiğnenmesine göz yummuş ve vaat ettiği sözleri unutmuştur. dedi.
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, 'ABD, Suriye'de kimyasal silahlı kullanılması durumunun kendisi için kırmızı çizgi olacağını sert bir şekilde belirtmesine rağmen birkaç gün öncesine kadar, bu konuda kendi ilan ettiği kırmızı çizgilerin çiğnenmesine göz yummuş ve vaat ettiği sözleri unutmuştur.' dedi.
İlk kez Barack Obama'nın 2012 yılı Ağustos ayında kimyasal silah kullanımına büyük bir tepki vereceğini ilan ettiğini belirten Eğilmez, 'Fakat ABD bu sözünün arkasında da durmamıştır. Kimyasal saldırılarda 3 binden fazla insan öldü, 14 binden fazla insan da yaralandı.' dedi.
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, Obama'nın bu açıklamasından tam olarak 1 yıl sonra, rejim güçlerinin Şam'ın Doğu Guta banliyösüne bütün dünyanın gözü önünde kimyasal bir saldırı düzenlediğini kaydederek, 'Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere bin 400'den fazla insanı acımasızca katletmişti. Sonuçta ABD ve batı dünyası bu saldırıyı da kınamaktan öteye geçmemişlerdi. Bağımsız kaynaklara göre Esed 2014 yılından beri başta İdlib, Hama ve Halep olmak üzere birçok yerde, sivillere yönelik en az 120 kimyasal saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılarda 3 binden fazla masum sivil hayatını kaybetmiş ve 14 binden fazla insanda kimyasal maddelere maruz kalarak, kalıcı olarak yaralanmıştır. Merkezi Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan Kimyasal Silahların Yasaklaması Örgütü (OPCW)'nin iddialarına göre Suriye savaşında rejim tarafından kimyasal silahların kullanımı rutin hale dönüşmüş durumda. OPCW'ye göre rejim güçlerinin yanında başta DEAŞ olmak üzere diğer terör örgütleri de kimyasal silahları çok kolay elde ediyor ve hiç çekinmeden kullanıyorlar.' şeklinde konuştu.
'Kimyasal silahlar nasıl temin ediliyor?'
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, Esad rejiminin savaştan önce de kimyasal silah stoklarına sahip olduğunun bilindiğini belirterek, 'Esad'ın hem stoklarında kimyasal silahları var, hem de Rus teknolojisiyle bu silahları üretebilecek kapasiteye sahip tesisleri mevcut. Libya lideri Kaddafi iktidar döneminde, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC)'ne katılacağını ilan ettiğinde, bu durum George Bush hükümetinin büyük bir zaferi olarak lanse gösterilmişti. Ne var ki, Kaddafi yönetimi devrildikten sonra, isyancıların OPCW'ye verdikleri raporda, Kaddafi'ye ait kayıt altına alınmamış 9.5 ton hardal gazı bulduklarını belirmişlerdi. Ama bu kadar büyük çaptaki kimyasal mühimmatı ne yapacaklarını açıklamamışlardı. Ve ne yaptıklarına dair de açık bir takip yapılamamıştı. OPCW'nin raporuna göre Esad rejimi birçok defa kimyasal saldırı düzenlemiş ve sahip olduğu sarin ve hardal gazı stoklarının çoğunu tüketmiştir. Ortaya çıkan kimyasal mühimmat sıkıntısını klor ile doldurduğu varil bombalarıyla çözmüştür. Helikopterlerden bıraktığı varil bombalarıyla kimyasal ölüm kusmaya devam etmiştir. Normal şartlar altında bu kadar yoğun kimyasal kullanımından sonra, rejimin elindeki stokların bitmiş olması gerekirken, saldırılarına devam ediyor olması yeni kimyasal kaynakları ulaştığının tartışılmaz bir kanıtıdır.' diye konuştu.
'ABD, Türk Devletini dikkate almazsa kaybeder'
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, 'ABD kimyasal silah kullanımını, sivil ölümlerini durdurmayı, Suriye'de Esed rejiminin iktidardan gitmesini, Rusya ve İran'ın nüfuz alanlarının günden güne genişlemesini engellemek ve hatta geriletmek istiyorsa, ivedilikle ve can kulağı ile Türkiye'yi dinlemeye başlamalı.' diyerek şunları kaydetti:
'Türk Devleti'nin aylardır ifade ettiği gibi uçuşa yasak güvenli bölge ve ÖSO'nun güçlendirilmesi Suriye'deki sivillerin korunması açısından birçok sorunu çözecektir. Ayrıca bölgede terörle mücadeleyi hızlandıracağı gibi Esed'in gidişini de hızlandıracaktır.
ABD Türkiye'yi dikkate almak yerine terör örgütü YPG'yi desteklemeye ve korumaya devam ederse, Akdeniz'den, Rusya'yı önceden haberdar edip atacağı ve ancak yarı yarıya isabet sağladığı füzelerle Suriye meselesinde daha arka planlara itilecektir.'
İlk kez Barack Obama'nın 2012 yılı Ağustos ayında kimyasal silah kullanımına büyük bir tepki vereceğini ilan ettiğini belirten Eğilmez, 'Fakat ABD bu sözünün arkasında da durmamıştır. Kimyasal saldırılarda 3 binden fazla insan öldü, 14 binden fazla insan da yaralandı.' dedi.
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, Obama'nın bu açıklamasından tam olarak 1 yıl sonra, rejim güçlerinin Şam'ın Doğu Guta banliyösüne bütün dünyanın gözü önünde kimyasal bir saldırı düzenlediğini kaydederek, 'Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere bin 400'den fazla insanı acımasızca katletmişti. Sonuçta ABD ve batı dünyası bu saldırıyı da kınamaktan öteye geçmemişlerdi. Bağımsız kaynaklara göre Esed 2014 yılından beri başta İdlib, Hama ve Halep olmak üzere birçok yerde, sivillere yönelik en az 120 kimyasal saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılarda 3 binden fazla masum sivil hayatını kaybetmiş ve 14 binden fazla insanda kimyasal maddelere maruz kalarak, kalıcı olarak yaralanmıştır. Merkezi Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan Kimyasal Silahların Yasaklaması Örgütü (OPCW)'nin iddialarına göre Suriye savaşında rejim tarafından kimyasal silahların kullanımı rutin hale dönüşmüş durumda. OPCW'ye göre rejim güçlerinin yanında başta DEAŞ olmak üzere diğer terör örgütleri de kimyasal silahları çok kolay elde ediyor ve hiç çekinmeden kullanıyorlar.' şeklinde konuştu.
'Kimyasal silahlar nasıl temin ediliyor?'
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, Esad rejiminin savaştan önce de kimyasal silah stoklarına sahip olduğunun bilindiğini belirterek, 'Esad'ın hem stoklarında kimyasal silahları var, hem de Rus teknolojisiyle bu silahları üretebilecek kapasiteye sahip tesisleri mevcut. Libya lideri Kaddafi iktidar döneminde, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC)'ne katılacağını ilan ettiğinde, bu durum George Bush hükümetinin büyük bir zaferi olarak lanse gösterilmişti. Ne var ki, Kaddafi yönetimi devrildikten sonra, isyancıların OPCW'ye verdikleri raporda, Kaddafi'ye ait kayıt altına alınmamış 9.5 ton hardal gazı bulduklarını belirmişlerdi. Ama bu kadar büyük çaptaki kimyasal mühimmatı ne yapacaklarını açıklamamışlardı. Ve ne yaptıklarına dair de açık bir takip yapılamamıştı. OPCW'nin raporuna göre Esad rejimi birçok defa kimyasal saldırı düzenlemiş ve sahip olduğu sarin ve hardal gazı stoklarının çoğunu tüketmiştir. Ortaya çıkan kimyasal mühimmat sıkıntısını klor ile doldurduğu varil bombalarıyla çözmüştür. Helikopterlerden bıraktığı varil bombalarıyla kimyasal ölüm kusmaya devam etmiştir. Normal şartlar altında bu kadar yoğun kimyasal kullanımından sonra, rejimin elindeki stokların bitmiş olması gerekirken, saldırılarına devam ediyor olması yeni kimyasal kaynakları ulaştığının tartışılmaz bir kanıtıdır.' diye konuştu.
'ABD, Türk Devletini dikkate almazsa kaybeder'
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, 'ABD kimyasal silah kullanımını, sivil ölümlerini durdurmayı, Suriye'de Esed rejiminin iktidardan gitmesini, Rusya ve İran'ın nüfuz alanlarının günden güne genişlemesini engellemek ve hatta geriletmek istiyorsa, ivedilikle ve can kulağı ile Türkiye'yi dinlemeye başlamalı.' diyerek şunları kaydetti:
'Türk Devleti'nin aylardır ifade ettiği gibi uçuşa yasak güvenli bölge ve ÖSO'nun güçlendirilmesi Suriye'deki sivillerin korunması açısından birçok sorunu çözecektir. Ayrıca bölgede terörle mücadeleyi hızlandıracağı gibi Esed'in gidişini de hızlandıracaktır.
ABD Türkiye'yi dikkate almak yerine terör örgütü YPG'yi desteklemeye ve korumaya devam ederse, Akdeniz'den, Rusya'yı önceden haberdar edip atacağı ve ancak yarı yarıya isabet sağladığı füzelerle Suriye meselesinde daha arka planlara itilecektir.'