Terziler hazır giyime direniyor
Bir zamanların gözde mesleklerinden biri olan ve bayram öncesi küçük, büyük herkesi giyindirmek için yoğun bir şekilde çalışan terziler ayakta kalmaya çalışıyor. Yaklaşık 30 yıldır Suriçi'nde terzilik yapan Yusuf Tan, son nesil denilebilecek yaşlıların terzileri ayakta tuttuğunu belirterek, onların da göçüp gitmesiyle terzilerin de yarısının kapatacağını ifade etti.
Bir zamanların gözde mesleklerinden biri olan ve bayram öncesi küçük, büyük herkesi giyindirmek için yoğun bir şekilde çalışan terziler ayakta kalmaya çalışıyor. Yaklaşık 30 yıldır Suriçi'nde terzilik yapan Yusuf Tan, son nesil denilebilecek yaşlıların terzileri ayakta tuttuğunu belirterek, onların da göçüp gitmesiyle terzilerin de yarısının kapatacağını ifade etti.
Bir zamanların gözde mesleklerinden terzilik, hazır giyim ve makineleşmeye direniyor. Eskiden bayram öncesi büyük bir hareketlilik ile küçük, büyük herkesin bayram elbiselerini yetiştirmek için gece gündüz demeden çalışan terziler, hazır giyim sektörünün gelişmesiyle artık geleneksel kıyafetler giyen veya kendisine uygun elbise bulamayanların uğradığı bir yer haline geldi. Müşterinin yanı sıra mesleği öğretecek kimseyi de bulamadıklarını vurgulayan terzi Yusuf Tan, terzileri ayakta tutan son neslin şimdiki yaşlılar olduğunu vurguladı.
'Bir ay boyunca evimizi, göremezdik'
İlkokul birinci sınıftan itibaren mesleğin içerisinde olduğunu söyleyen Tan, 'Sabahladığımız, o küçük yaşta gece yarıları eve gittiğimiz oluyordu. Şimdi çok şükür o insanların sayesinde ekmeğimizi yiyoruz. Eskiden Ramazan ayının ayrı bir havası vardı. Terzilerin yoğunluğu Ramazan ayına girmeden başlardı. Hemen hemen bir ay boyunca doğru dürüst evimizi görmezdik. Eskiden bayan işiyle de uğraşırdık ama sonra sadece erkek işiyle uğraştık. Tabi küçük çocuklara pantolon, gömlek olsun, şalvar, gömlek, takım elbise, yelek olsun bunların hepsini bir fiil dikiyorduk. Şimdi genelde yaşlı kesimler şalvar olsun hazırda bulamadıkları için gelip diktiriyorlar. Yada çok şişmandır, çok zayıftır ona göre değişik şeyler giyiyoruz. Özel giyim çok nadir geliyor. Ustalarda zaten 60 yaş üzeri oldukları için onlar da gittikten sonra bizden sonraki nesil bu mesleği yapmıyor. Diyarbakır bakırı ile ünlüdür ama gidin bakın ya iki tane bakır ustası çıkar ya çıkmaz. Çünkü zanaatın ilerisi yoktur. Bizde de şuanda o duruma geliyor' dedi.
'İnşallah bu meslek yok olmaz'
Kendini yenilemenin ve çağa ayak uydurmanın önemine dikkat çeken Tan, 'Bizim ustalarımız çalışkandırlar ama kendilerini ilerletmemişler. Mesleği nasıl almışlarsa öyle devam yürütmüşler. Biraz da terzilik mesleğinin düşmesinin sebebi bu da olabilir. Yenilenmemek, çağa ayak uydurmamak. İnşallah bu meslek yok olmaz. Eleman yetiştirmek çok önemlidir. Çocukları teşvik etmek çok önemlidir' diye konuştu.
60 yaş üstü kuşağın kendilerini ayakta tuttuğunu vurgulayan Tan, el işçiliğine vurgu yaparak emeğin görülmesi gerektiğini belirtti. Tan, şunları kaydetti:
'Genele bakılırsa 60 yaş üstü insanlarımız şalvar, yelek diyoruz ya bunların giyimi, belki biraz bizi ayakta tutuyor. Halbuki başka bir taraftan baktığınızda şalvar Avrupa'da moda. Geçen ay genç bir arkadaşa şalvar, yelek diktim Makedonya'da yarışmaya gitti. Buranın kültürünü kaybetmemek adına bu benim çok hoşuma gitti. Bu insanların gitmesiyle birlikte büyük ihtimalle mesleğimiz de yarı yarıya düşecektir. Bizim usta öğretici belgemiz yok ama böyle kursların olduğunu biliyoruz. Bizim ki ondan çok farklıdır. Onlar kitap üstüdür. Bu emeği görmek lazım, bu şekli görmek lazım. Bizim ki sadece el işçiliği kalmış onunla ayaktayız.'
Bir zamanların gözde mesleklerinden terzilik, hazır giyim ve makineleşmeye direniyor. Eskiden bayram öncesi büyük bir hareketlilik ile küçük, büyük herkesin bayram elbiselerini yetiştirmek için gece gündüz demeden çalışan terziler, hazır giyim sektörünün gelişmesiyle artık geleneksel kıyafetler giyen veya kendisine uygun elbise bulamayanların uğradığı bir yer haline geldi. Müşterinin yanı sıra mesleği öğretecek kimseyi de bulamadıklarını vurgulayan terzi Yusuf Tan, terzileri ayakta tutan son neslin şimdiki yaşlılar olduğunu vurguladı.
'Bir ay boyunca evimizi, göremezdik'
İlkokul birinci sınıftan itibaren mesleğin içerisinde olduğunu söyleyen Tan, 'Sabahladığımız, o küçük yaşta gece yarıları eve gittiğimiz oluyordu. Şimdi çok şükür o insanların sayesinde ekmeğimizi yiyoruz. Eskiden Ramazan ayının ayrı bir havası vardı. Terzilerin yoğunluğu Ramazan ayına girmeden başlardı. Hemen hemen bir ay boyunca doğru dürüst evimizi görmezdik. Eskiden bayan işiyle de uğraşırdık ama sonra sadece erkek işiyle uğraştık. Tabi küçük çocuklara pantolon, gömlek olsun, şalvar, gömlek, takım elbise, yelek olsun bunların hepsini bir fiil dikiyorduk. Şimdi genelde yaşlı kesimler şalvar olsun hazırda bulamadıkları için gelip diktiriyorlar. Yada çok şişmandır, çok zayıftır ona göre değişik şeyler giyiyoruz. Özel giyim çok nadir geliyor. Ustalarda zaten 60 yaş üzeri oldukları için onlar da gittikten sonra bizden sonraki nesil bu mesleği yapmıyor. Diyarbakır bakırı ile ünlüdür ama gidin bakın ya iki tane bakır ustası çıkar ya çıkmaz. Çünkü zanaatın ilerisi yoktur. Bizde de şuanda o duruma geliyor' dedi.
'İnşallah bu meslek yok olmaz'
Kendini yenilemenin ve çağa ayak uydurmanın önemine dikkat çeken Tan, 'Bizim ustalarımız çalışkandırlar ama kendilerini ilerletmemişler. Mesleği nasıl almışlarsa öyle devam yürütmüşler. Biraz da terzilik mesleğinin düşmesinin sebebi bu da olabilir. Yenilenmemek, çağa ayak uydurmamak. İnşallah bu meslek yok olmaz. Eleman yetiştirmek çok önemlidir. Çocukları teşvik etmek çok önemlidir' diye konuştu.
60 yaş üstü kuşağın kendilerini ayakta tuttuğunu vurgulayan Tan, el işçiliğine vurgu yaparak emeğin görülmesi gerektiğini belirtti. Tan, şunları kaydetti:
'Genele bakılırsa 60 yaş üstü insanlarımız şalvar, yelek diyoruz ya bunların giyimi, belki biraz bizi ayakta tutuyor. Halbuki başka bir taraftan baktığınızda şalvar Avrupa'da moda. Geçen ay genç bir arkadaşa şalvar, yelek diktim Makedonya'da yarışmaya gitti. Buranın kültürünü kaybetmemek adına bu benim çok hoşuma gitti. Bu insanların gitmesiyle birlikte büyük ihtimalle mesleğimiz de yarı yarıya düşecektir. Bizim usta öğretici belgemiz yok ama böyle kursların olduğunu biliyoruz. Bizim ki ondan çok farklıdır. Onlar kitap üstüdür. Bu emeği görmek lazım, bu şekli görmek lazım. Bizim ki sadece el işçiliği kalmış onunla ayaktayız.'