Uzmanlardan 'karne' uyarısı
Uzmanlar 2017-2018 eğitim döneminin sona ermesiyle birlikte alınan karnelerdeki kötü notların bir sonuç değil süreç olduğunu ve karneyi aslında toplumun aldığını belirterek, Karne ekip işidir. Bu ekibin içinde çocuklar, aileler, öğretmenler, okul var. Aileler bunun bilincinde olmalı. Yargılayıcı bir dil kullanmak yerine destekleyici bir dil kullanılmalı. Kıyas çocuk için yıkımdır dedi.
Uzmanlar 2017-2018 eğitim döneminin sona ermesiyle birlikte alınan karnelerdeki kötü notların bir sonuç değil süreç olduğunu ve karneyi aslında toplumun aldığını belirterek, 'Karne ekip işidir. Bu ekibin içinde çocuklar, aileler, öğretmenler, okul var. Aileler bunun bilincinde olmalı. Yargılayıcı bir dil kullanmak yerine destekleyici bir dil kullanılmalı. Kıyas çocuk için yıkımdır' dedi.
2017-2018 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle birlikte milyonlarca öğrenci ile birlikte aileleri de karne heyecanı sararken, uzmanlar ebeveynlere uyarılarda bulundu. Diyarbakır'da faaliyet gösteren Anka Danışmanlık Psikoterapi Merkezinden Uzman Psikolog Dilan Dolan ve Psikolog Dilan Birel karneyi aslında toplumun ve toplumun en küçük birimi olan ailenin aldığını ifade ederek, düşük nota bir tepki gösterilecekse ebeveynlerin bunu önce kendisine göstermesi gerektiğini ifade etti.
'Aile ilk tepkiyi kendine göstermeli'
Uzman Psikolog Dilan Dolan, sevgiyle notun eş değer olmadığını vurgulayarak, 'Ama sevgiyi çocuğa bu şekil vermiyorlar. Bu durum çocuğa 'notun düşük sen eksiksin' imajıyla veriyorlar. Özellikle davranış notlarını aile alıyor. Çünkü çocuklar davranışlarını kendi ailesinden ve çevresinden öğreniyor. Onun için aile eğer çocuğa tepki gösterecekse önce kendine göstermeli' dedi.
'Kıyas çocuk için yıkımdır'
Çocuğun notlarını başkalarıyla kıyaslamanın çocuk için yıkım olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Dolan, 'Bu ileride çocuklar için büyük bir sorun teşkil ediyor. Her yıl en az 10 çocuk karneden ya da onun için çok önemli bir sınavdan sonra intihar ediyor. Bence ebeveynler öncelikle çocuklarının ne kadar kıymetli olduğunun bilincinde olup topluma iyi insanlar yetiştirmek için çocukların davranışlarını şekillendirmeli. Bunun için de karneye kızmak yerine kendilerine kızmaları daha mantıklı olur. Özellikle notlar kısmına gelecek olursak Türkçe bir periyoddur, matematik bir zincirdir. Matematiği birinci sınıfta yapamayan çocuk ikide yapamaz üçte yapamaz. Aile bunun bilincinde olmalı ve çocuğunu desteklemeli. Bu destekten sonra hala yapamıyorsa çocuk kendi alanına yönlendirebilir. İlla sayısal diye tutturmaya gerek yok. Çünkü herkes her şeyi yapamıyor ve her çocuğun da bir yeteneği var. Belki resmi ya da müziği çok iyidir. Onun için aileler zayıf gördükleri bir notu kendi içinde değerlendirmeli. Çocuğuyla oturup konuşmalı. Karne bir sonuç değil bir süreçtir. Aileler de bunun çok net bilincinde olmalı. Kendi öfkelerini kendilerine kusmak yerine çocuklarına kusuyorlar. Burada da olan her zaman olduğu gibi çocuklara oluyor. Onun için önce bir dönüp kendimize bakalım. Biz çocuklarımızın aynasıyız. Çocuklar bize bakarken aslında kendilerini görüyor. Aile çocukların her şeyi ilk aldıkları yerdir. Neden böyle oldu diye oturup durum değerlendirmesi yapmalı. Bir çocuk kaybetmektense bir not kaybetmek çok daha iyidir' diye konuştu.
'Karne ekip işidir'
Psikolog Dilan Birel ise, karnenin bir ekip işi olduğuna dikkat çekerek, şunları kaydetti:
'Bu ekibin içinde çocuk da, aile de, öğretmen de, okul da var. Karne sanki sadece çocuğunmuş gibi davranılıyor. Aileler her türlü fedakarlığı yapıyor, her türlü imkanı sağlıyor ama karneler ya da başarılar beklentinin altında oluyor. Aile sadece okula göndermekle yetiniyor ama çocuğun hangi dersi öğrenip öğrenmediği ile ilgilenmiyor. Bunu böyle konuştuğumuzda okulun ilgilenmesi gerektiğini söylüyorlar. Özel okullar çocuğun peşinde koşuyor ama devlet okullarında böyle imkanlarımız olmadığı için çoğu çocuğumuz farklı bir yöne kayıyor. Süreç böyle olunca bütün beklenti çocuğun üzerinde yoğunlaşıyor. Bütün sorumluluğun çocuğun üzerine yıkılmaması gerekiyor. 'Sen başarısızsın, sen bunu yapamıyorsun' demek yerine oturup beraberce konuşulmalı. Belli bir eğitim sistemimiz var, belli eğitimler veriliyor, her çocuk bundan aynı notu alamıyor ama herkes çocuğundan o kadar beklenti içerisine giriyor. Bütün çocuklar bilim adamı, bütün çocuklar çok başarılı olsun istiyorlar ama her çocuk çok çalışkan olamaz. Bütün sorumluluğu çocuğun üstüne atmamalılar. Çocuğa bütün imkanları sağlıyoruz ama o imkanın içine atıp kendisinin yüzüp çabalamasını ve karaya varmasını bekliyoruz. Asıl olan o karaya giderken kulaç atmasını öğretip yüzmesini sağlamak ve karaya kendisinin ulaşabileceğini göstermek. Böyle olunca çocuk boşluğa düşüyor. Dersleri öğrendikçe zorluk çekiyor. Ailenin yapması gereken sorgulamadan ve yargılayıcı bir dil içerisinde bulunmadan çocuğun arkasında ve destekleyici olmak.'
2017-2018 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle birlikte milyonlarca öğrenci ile birlikte aileleri de karne heyecanı sararken, uzmanlar ebeveynlere uyarılarda bulundu. Diyarbakır'da faaliyet gösteren Anka Danışmanlık Psikoterapi Merkezinden Uzman Psikolog Dilan Dolan ve Psikolog Dilan Birel karneyi aslında toplumun ve toplumun en küçük birimi olan ailenin aldığını ifade ederek, düşük nota bir tepki gösterilecekse ebeveynlerin bunu önce kendisine göstermesi gerektiğini ifade etti.
'Aile ilk tepkiyi kendine göstermeli'
Uzman Psikolog Dilan Dolan, sevgiyle notun eş değer olmadığını vurgulayarak, 'Ama sevgiyi çocuğa bu şekil vermiyorlar. Bu durum çocuğa 'notun düşük sen eksiksin' imajıyla veriyorlar. Özellikle davranış notlarını aile alıyor. Çünkü çocuklar davranışlarını kendi ailesinden ve çevresinden öğreniyor. Onun için aile eğer çocuğa tepki gösterecekse önce kendine göstermeli' dedi.
'Kıyas çocuk için yıkımdır'
Çocuğun notlarını başkalarıyla kıyaslamanın çocuk için yıkım olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Dolan, 'Bu ileride çocuklar için büyük bir sorun teşkil ediyor. Her yıl en az 10 çocuk karneden ya da onun için çok önemli bir sınavdan sonra intihar ediyor. Bence ebeveynler öncelikle çocuklarının ne kadar kıymetli olduğunun bilincinde olup topluma iyi insanlar yetiştirmek için çocukların davranışlarını şekillendirmeli. Bunun için de karneye kızmak yerine kendilerine kızmaları daha mantıklı olur. Özellikle notlar kısmına gelecek olursak Türkçe bir periyoddur, matematik bir zincirdir. Matematiği birinci sınıfta yapamayan çocuk ikide yapamaz üçte yapamaz. Aile bunun bilincinde olmalı ve çocuğunu desteklemeli. Bu destekten sonra hala yapamıyorsa çocuk kendi alanına yönlendirebilir. İlla sayısal diye tutturmaya gerek yok. Çünkü herkes her şeyi yapamıyor ve her çocuğun da bir yeteneği var. Belki resmi ya da müziği çok iyidir. Onun için aileler zayıf gördükleri bir notu kendi içinde değerlendirmeli. Çocuğuyla oturup konuşmalı. Karne bir sonuç değil bir süreçtir. Aileler de bunun çok net bilincinde olmalı. Kendi öfkelerini kendilerine kusmak yerine çocuklarına kusuyorlar. Burada da olan her zaman olduğu gibi çocuklara oluyor. Onun için önce bir dönüp kendimize bakalım. Biz çocuklarımızın aynasıyız. Çocuklar bize bakarken aslında kendilerini görüyor. Aile çocukların her şeyi ilk aldıkları yerdir. Neden böyle oldu diye oturup durum değerlendirmesi yapmalı. Bir çocuk kaybetmektense bir not kaybetmek çok daha iyidir' diye konuştu.
'Karne ekip işidir'
Psikolog Dilan Birel ise, karnenin bir ekip işi olduğuna dikkat çekerek, şunları kaydetti:
'Bu ekibin içinde çocuk da, aile de, öğretmen de, okul da var. Karne sanki sadece çocuğunmuş gibi davranılıyor. Aileler her türlü fedakarlığı yapıyor, her türlü imkanı sağlıyor ama karneler ya da başarılar beklentinin altında oluyor. Aile sadece okula göndermekle yetiniyor ama çocuğun hangi dersi öğrenip öğrenmediği ile ilgilenmiyor. Bunu böyle konuştuğumuzda okulun ilgilenmesi gerektiğini söylüyorlar. Özel okullar çocuğun peşinde koşuyor ama devlet okullarında böyle imkanlarımız olmadığı için çoğu çocuğumuz farklı bir yöne kayıyor. Süreç böyle olunca bütün beklenti çocuğun üzerinde yoğunlaşıyor. Bütün sorumluluğun çocuğun üzerine yıkılmaması gerekiyor. 'Sen başarısızsın, sen bunu yapamıyorsun' demek yerine oturup beraberce konuşulmalı. Belli bir eğitim sistemimiz var, belli eğitimler veriliyor, her çocuk bundan aynı notu alamıyor ama herkes çocuğundan o kadar beklenti içerisine giriyor. Bütün çocuklar bilim adamı, bütün çocuklar çok başarılı olsun istiyorlar ama her çocuk çok çalışkan olamaz. Bütün sorumluluğu çocuğun üstüne atmamalılar. Çocuğa bütün imkanları sağlıyoruz ama o imkanın içine atıp kendisinin yüzüp çabalamasını ve karaya varmasını bekliyoruz. Asıl olan o karaya giderken kulaç atmasını öğretip yüzmesini sağlamak ve karaya kendisinin ulaşabileceğini göstermek. Böyle olunca çocuk boşluğa düşüyor. Dersleri öğrendikçe zorluk çekiyor. Ailenin yapması gereken sorgulamadan ve yargılayıcı bir dil içerisinde bulunmadan çocuğun arkasında ve destekleyici olmak.'