Aşk mı? Sevilme açlığı mı?
Psikolog Dr.Feyza Bayraktar, çoğunlukla, çocukluk döneminde, ebeveynleri tarafından sevildiğini, onaylandığını, takdir edildiğini hissedemeyen, güvenli bağlanmayı deneyimleyemeyen, öz değer problemi yaşayan çocukların yetişkinlik dönemlerinde sağlıklı romantik ilişkiler kurmakta güçlük çekebildiğini söyledi.
Psikolog Dr.Feyza Bayraktar, çoğunlukla, çocukluk döneminde, ebeveynleri tarafından sevildiğini, onaylandığını, takdir edildiğini hissedemeyen, güvenli bağlanmayı deneyimleyemeyen, öz değer problemi yaşayan çocukların yetişkinlik dönemlerinde sağlıklı romantik ilişkiler kurmakta güçlük çekebildiğini söyledi.
“Aşk, belki de en fazla merak edilen, üzerinde en fazla düşünülen, konuşulan konulardan bir tanesi... Hayatın bu kadar içinde olan, insana kendisini hem çok iyi hissettiren, hem de zaman zaman acı çektiren bir duygunun mekanizmasını anlama çabası, insanın kendisini karşısında çoğu zaman kontrolsüz hissettiği bir duyguyla baş etmenin yollarını bulma isteğinden de kaynaklanıyor olabilir” diyen Psikolog Dr.Feyza Bayraktar, “Farklı alanlardan bilim insanları, aşk üzerine bir çok çalışma yapmış ve aşkın mekanizmasını farklı teorilerle açıklamaya çalışmışlardır. Bu konu üzerindeki çalışmalar hala da devam etmektedir. Bir insanın başka bir insana neden aşık olduğu sorusunu, tek bir cevapla açıklamak yeterli olmaz. Bunun başlıca sebeplerinden bir tanesi; aşk, her ne kadar aşık olan insanlarda benzer tutum ve davranışlara sebep olsa da kişinin hissettiği duygunun yoğunluğu, kişinin psikolojik durumu ve yaşadığı ilişkinin dinamiklerine bağlı olarak kişiden kişiye farklı şekillerde kendisini gösterebilmesidir” dedi.
“Kişinin aşkı hissetme yoğunluğu, psikolojik durumu ve ilişki dinamiklerindeki farklılıklardan bahsedecek olursak; kişinin yaşadığı duygunun, aşk etiketi altına gizlenmiş olan “sevilme açlığı” olma ihtimalinden de söz etmeden geçmemek gerekir” diye belirten Psikolog Dr.Feyza Bayraktar, “Kişi, çoğu zaman, sağlıklı romantik bir ilişki içinde değil de sevilme açlığı, karşısındaki kişi tarafından sevilme takıntısından kaynaklanan bağımlı bir ilişki içinde olduğunun farkına varamayabilir. İlişkisinde yaşadığı tüm zorluklara, çektiği tüm acılara rağmen, o ilişkide kalmak için yoğun çaba harcar ve bu durumu tanımlarken de yaşadığı duygunun aşk olduğunu varsayar. Oysa, gerçekte var olan; sağlıklı bir ilişki içinde yaşanılan aşk, sevgi ve bağlanma değil; sevilme açlığı, karşısındaki kişi tarafından sevilme takıntısı ve o ilişkiye bağımlı olma durumu olabilir. Çoğunlukla, çocukluk döneminde, ebeveynleri tarafından sevildiğini, onaylandığını, takdir edildiğini hissedemeyen, güvenli bağlanmayı deneyimleyemeyen, öz değer problemi yaşayan çocuklar, yetişkinlik dönemlerinde sağlıklı romantik ilişkiler kurmakta güçlük çekebilirler. Bir ilişki içinde, kendi gerçeklikleriyle sevilme, kabul edilme duygusunu deneyimleyemedikleri için yetişkinlik dönemlerinde de romantik ilişkilerinde kendi gerçeklikleriyle nasıl var olabileceklerini bilemeyebilirler. Bu sebeple de bu kişiler için bir kişiyle yakın ilişki içine girmek oldukça güç olabilir. Yaşadıkları bu problemden dolayı da partnerlarını seçerken, farkında olmadan, yakın ilişkilenme, bağlanma problemleri yaşayan kişiler arasından seçebilirler. Bu noktadaki ikilem; kişi, içten içe yakın ilişkilenmeden kaçındığı halde, yakın ilişkilenmeyi deneyimleyebileceği bir ilişki istediğine inanır. Gerçekten yakın ilişkilenmeyi deneyimleyebileceği, bağ kurabileceği, özetle; sağlıklı bir ilişki yaşayabileceği bir ilişki içine girdiği an, o ilişkiyi sabote eder ve o kişi ile arasına mesafe koyar. Onun yerine, kendisi gibi yakın ilişkilenme problemi yaşayan bir kişi ile yakın ilişki içinde olma çabasına girer. Kişinin, bir ilişkideki en büyük korkusu terk edilmektir. Dolayısıyla, kişi yakın ilişkilenmeyi deneyimleyebileceği bir ilişkide terk edilmektense, yakın ilişkilenmeyi deneyimleyemeyeceği bir ilişkide terk edilmenin daha az acı verici olduğuna inanır. Çoğu zaman buna inandığının farkında bile değildir” şeklinde konuştu.
Kişinin ilk önce, farkında olmadan, yakın ilişkilenme problemi olan bir kişi seçtiğini anlatan Psikolog Dr.Feyza Bayraktar, “O kişiyi, onun kendi gerçekliği ile görüp kabul etmektense, onu zihninde yaşattığı bir kalıp içine sokar ve o kişiye büyük anlam yükler. Tabii ki her ilişkide insanlar birbirini yakından tanıyana kadar karşılarındaki kişiyi tüm gerçekliği ile göremezler. Yalnız, buradaki durum biraz daha farklıdır; çünkü karşısındaki kişi, daha ilk günden, kişi için tam aradığı insan belki de bir kurtarıcı olarak görülür ve onu hayatının merkezine koyar. O kişi tarafından sevilmek, onaylanmak ve kabul görmek için çaba harcar. Çoğunlukla, karşısındaki kişiden ve ilişkiden gerçekçi olmayan beklentileri vardır; içindeki boşluğu dolduracak bir kurtarıcı olarak gördüğü kişiden koşulsuz sevgi ve ilgi bekler. Beklentileri karşılanmadığı zaman kendilik değerini sorgular, öfkelenir, zaman zaman karşısındaki kişiden nefret eder. Yakın ilişki kurma problemi olan partnerı ya da partner adayı, bu tutum ve davranışlar karşısında daha da uzaklaşır. Bu uzaklaşma karşısında, kişinin terk edilme korkusu tetiklenir ve o ilişki içinde kalabilmek, o kişiyle birlikte olabilmek, eğer terk edilmişse de o kişiyi geri döndürmek için yoğun çaba harcar. Kendisinin ne hissettiği, mutlu olup olmadığı, ilişkinin onu besleyip beslemediğini sorgulamak yerine, karşısındaki kişiyle bir ilişki oldurtabilmek için uğraşır. Planlar yapar ve uygulamaya çalışır. Kişi, karşısındaki kişiye karşı bir çok duyguyu, aynı anda ve genellikle de oldukça yoğun hisseder. Öfke, nefret, terk edilme korkusu ve aynı anda karşısındakini yoğun şekilde arzulama gibi...Her ne kadar, tüm bu duygular, kişi tarafından aşk olarak tanımlansa bile, aslında yaşadığı aşk değil; sevilme açlığı, büyük anlam atfettiği kişi tarafından sevilme takıntısı ve o ilişkiye bağımlılığıdır. Genellikle, bu ilişki dinamiği içine girmeye yatkınlığı olan kişiler, bir ilişkiden çıktıktan sonra, farklı kişilerle de benzer ilişki döngülerine girerler. Bu ilişki döngüleri, sadece romantik ilişkileri için değil, hayatlarındaki diğer kişilerle olan ilişkilerinde de benzer şekilde seyredebilir. Yakın ilişki kuramayacak bir kişi tarafından sevildiğini, onaylandığını, kabul edildiğini hissetme çabası ve ne kadar zarar verse de ilişki içinde sınır koymakta güçlük çekme ve o ilişkide kalmaya devam etmek için elinden geleni yapma...Genellikle, bu tür ilişki problemi yaşayan kişilerde, aynı zamanda yeme bozuklukları ve bağımlılık problemleri de sıkça gözlemlenir.
Sevilme açlığı, karşısındaki kişi tarafından sevilme takıntısı yaşayan kişilerin, bağımlı ilişki döngülerinden çıkmaları, sağlıklı ilişki kurabilmeleri ve eşlik eden diğer problemleri de çözebilmeleri için psikolojik destek almaları oldukça yardımcı olur.” diye konuştu.