Bakan Bozdağ, 'Geciken adalet, adalet değildir'
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, '15 yerinden bıçaklanan kadını onu bu hale getirene adli kontrol şartı verildiğinde yüreğim yanıyor' dedi.
İçişleri Bakanlığı’nın öncülüğünde ‘Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddet İle Asayiş Suçlarıyla Mücadele Değerlendirme Toplantısı’ gerçekleştirildi.
ATO Congresium Konferans Salonu’nda gerçekleşen toplantıya İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanı sıra Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık katıldı. Üç bakanın katıldığı toplantıda, aile içi ve kadına karşı şiddette atılan adımlar ve bu konuda yapılan asayiş uygulamaları değerlendirildi.
Burada bir konuşma gerçekleştiren Adalet Bakanı Bozdağ, kadına şiddet konusunda önleyici hukuk sisteminin daha güçlü bir şekilde kurulması gerektiğini anımsatarak, "Bu iş 84 milyonun ancak seferberliğiyle çözülecek bir iştir. Bu mücadele bir seferberlik anlayışıyla ele alınmalıdır. Sadece bu bakanlıkların bu meselenin üstesinden gelmesini beklersek biz daha fazla mesafe almakta zorlanırız. Ben 84 milyonun seferberliğine ihtiyaç olduğunu bir kez daha ifade ediyorum. Cezaları artırdık, tedbirleri artırdık, yapılmadık şey kalmadı ama olaylar devam ediyor. Sayı azalsa da bir cinayet bir cinayettir, bir şiddet bir şiddettir, hepsi de büyük bir felakettir insanlık suçudur” diye konuştu.
Kadına karşı şiddet konusuna değinen Bakan Bozdağ, bir kadını 15 yerinden bıçaklayan kişinin adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına tepki göstererek, “15 yerinden bıçak yiyen bir kadının hukukunu koruyup onu bu hale getiren şiddet bağımlısı bu kişiyi adli kontrolle serbest bırakmaya bizim hukukumuz izin verir mi? Vermez ama bırakıyor. Bunu tutuklamayacaksın da kimi tutuklayacaksın? Bundan daha büyük bir şiddet olur mu? Elbette yargının takdir hakkı var. Ama takdir hakkı somut kurala bağlı bir haktır. 15 tane bıçak yiyen, ayaklarından ateşli silahla tarayan birisine adli kontrol verildiğinde benim yüreğim yanıyor, eyvah diyorum. Kadına karşı şiddette ve diğer konularda bizim merhamete değil, adalete ihtiyacımız vardır. Bu konularda merhamet yerine adalet neyi emrediyorsa onun üzerine hareket etmek, adaletin gereklerini yapmak lazım. Adaletin gerektirdiği yerde adaleti yapmazsak başka haksızlıklara kapı aralamış oluruz” cümlelerine yer verdi.
İyi hal indirimi konusuna da değinen Bakan Bozdağ, iyi hal indiriminin kravattan, elbiseden, tıraştan değil suçun failinin gerçek pişmanlığı üzerinde uygulanan bir ceza indirim nedeni olduğunu hatırlatarak, “Kravata, boyun bükmeye göre indirimler üzerinde durup bu konuda da yeni bir adım atmak gerektiğine ben yürekten inanıyorum. İyi hal indirimi kravattan, elbiseden, tıraştan değil suçun failinin gerçek pişmanlığı üzerine uygulanan bir ceza indirim nedenidir. Ama görüyoruz ki uygulamada bu şekle bağlı bir indirim nedeni gibi görülüyor. Bunun gerçek bir indirim gibi algılanması ve kılık kıyafetten, üsluptan, tıraştan kaynaklı bir şekilde otomatik bir şekilde uygulanmasını da yasa gerektiriyorsa yasayı değiştirerek, eğitim gerekiyorsa eğitim yaparak bu konunun önüne geçme konusunda da kararlı olduğumuzu ifade etmek isterim” diye söyledi.
Aile içi şiddette ‘ama’lı cümle kuranlara karşı mücadele edilmesi ve doğru kararın kamuoyu ayaklanmadan verilmesi gerektiğini vurgulayan Bakan Bozdağ, şunları söyledi:
“Aile içi şiddet konusunda, kadına karşı şiddet konusunda ‘ama’lı cümle kuranlarla da mücadele etmemiz şarttır. ‘Ama’lı cümle kuranları dinlersek kaybederiz. Bu ‘ama’lar bizim anamızı hep ağlattı. Bu konu ‘ama’, ‘lakin’ diyerek üstesinden geleceğimiz bir konu değildir. Doğru kararı medya ayaklanmadan, sosyal medya ayaklanmadan, kamuoyu ayaklanmadan biz vereceğiz, onlar bize ‘sağ olsun, var olsun’ diye teşekkür edecekler. Bize teşekkür etmelerini sağlayacak şekilde bu meseleye beraber sahip çıkalım. Kamuoyu baskısıyla karar alan, uygulayan değil doğru olduğu için doğru karar alan ve onu dosdoğru uygulayan hem emniyet hem yargı mensupları olarak biz bu meseleye vasiyet edelim. Geciken adalet, adalet değildir. Eğer biz işlerimizi vaktinde ve doğru bir biçimde yapmazsak yargılama süreçleri de uzuyor. O zaman da insanlar verilen ceza büyük de olsa o cezayı görmüyor. Çünkü geciken adaleti hissetmiyor insanlar. Adalet hemen lazım ama vaktinde lazım.”