'Biz ev sahipliğine devam edeceğiz'
Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Beş milyon mülteciyi bu ülkede eğer iktidar olurlarsa, olurlarsa tekrar bunları Suriye'ye göndereceklermiş, Afganistan'a göndereceklermiş. Biz göndermeyeceğiz.' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Uluslararası İyilik Ödülleri töreninde konuştu.
Türkiye Diyanet Vakfı'nın en prestijli faaliyetlerinden birisinin bu sene 6.'sı düzenlenen Uluslararası İyilik Ödülleri olduğunu ifade eden Erdoğan, "Çıktığımız iyilik seferberliği yoluna güçlenerek, daha da serpilerek devam ediyor. Bu ödüller vesilesiyle yeryüzünün dört bir yanındaki iyi yürekler ve müşfik gönüller arasında her gün yeni köprüler kuruluyor. Mutmain bir kalp, gülen bir yüz. Müteşekkir bir göz. Şöyle kalpten kopup gelen bir Allah razı olsun haricinde hiçbir karşılık beklemeden yapılan iyilikler geleceğe dair ümitlerimizi de yeşertiyor. İyilik ödüllerine yönelik teveccühün yurt içinde ve yurt dışında artmasını memnuniyetle karşılıyoruz'' dedi.
Korona virüs sürecinde yaşananların Türkiye ile birlikte tüm insanlara iyiliğin, paylaşmanın önemini gösterdiğine dikkat çeken Erdoğan şu sözleri kaydetti:
"Başta dezavantajlı toplum kesimleri olmak üzere ihtiyaç sahibi insanlar adeta kaderlerine terk edildi. Bu vahim tablo karşısında devlet olarak vatandaşlarımızın testten ilaca ve yataklı tedaviye kadar tüm gereksinimlerini karşılarken Batılı ülkelerin yaptığı gibi dünyanın geri kalanına sırtımızı dönmedik. Türkiye’den talepte bulunan 160 ülkeye ve 12 uluslararası kuruluşa, tıbbi ekipman ve kritik malzeme desteği sağladık. Salgının en çok vurduğu bölgelere yönelik yurtdışından temin ettiğimiz aşılarla beraber yerli aşımız Turkovac’ın da dağıtımına başladık.''
Türkiye'nin sınırının hemen ötesinde çok zor şartlarda hayata tutunma mücadelesi veren 5 milyon Suriyeli mazluma da yardım eli uzattığını kaydeden Erdoğan, "Milletçe omuz omuza vererek insanların ilgisizlikten öldüğü, sağlık çalışanlarının maske dahi bulamadığı, yaşlı insanların huzurevlerinde çaresiz bırakıldığı sahnelerin hiçbirini ülkemizde yaşatmadık. Bilhassa, vefa sosyal destek gurupları bu süreçte milletimizin dayanışma ve diğerkâmlığının sembolü olarak gerçekten çok kritik rol oynadılar. Polisimizden askerimize, sağlıkçılarımızdan din görevlilerimize, eğitimcilerimizden sosyal hizmetler personeline, AFAD görevlilerinden bütün resmi ve sivil toplum kuruluşlarına kadar 100 binlerce insanımız vefa sosyal destek guruplarında 2 yıl boyunca gece gündüz demeden canla başla çalıştılar. Ailelerinden boş vakitlerinden, hatta kendi sağlıklarından fedakarlıkta bulunarak toplumumuzun en kırılgan kesimlerine yardım ettiler. dedi.
"Diyarbakır anneleri 925 gün önce terör örgütüne karşı çıktıkları isyan bayrağıyla, işte bu iki yüzlülüğe 'edi bese' dediler"
Erdoğan, Türkiye'nin 40 yıldır terör örgütlerine karşı mücadele yürüttüğüne dikkat çekerek, "Halkımızın kanından ve gözyaşından beslenen bunlar ilk günden itibaren en büyük yarayı Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, evet anaların yüreklerinde açtılar. Analarından zorla kopardıkları gencecik çocukları ölüme gönderirken kendi çocuklarını Avrupa'nın başkentlerine tatile yolladılar. Kütüphanelerini yaktıkları, öğretmenlerini şehit ettikleri, okullarını ateşe verdikleri mazlum Kürt çocuklarını cehalete mahkum ederken kendi evlatlarına Avrupa'nın en iyi, en lüks, en pahalı okullarını layık gördüler. Diyarbakır anneleri 925 gün önce terör örgütüne karşı çıktıkları isyan bayrağıyla, işte bu iki yüzlülüğe 'edi bese' dediler" diye konuştu.
Diyarbakır annelerinin örnek mücadelesiyle ilgili konuşan Erdoğan, "Bir avuç cesur ana, 10 yıllardır benim Kürt kardeşlerimin sırtına kene gibi yapışan, kanını sülük gibi emen zalimlere 'artık yeter' diyerek ihtar verdiler. Başlattıkları evlat nöbetiyle Diyarbakır anneleri, sadece korku duvarlarını parçalamakla kalmadılar aynı zamanda siyasetçi görünümlü insan kaçakçılarının maskelerini de aşağı indirdiler. Diyarbakır annelerinin 'evlatlarımızı geri istiyoruz' haykırışı teröre ve bölücü örgütün uzantılarına vurulmuş en ağır darbelerden biridir. Terör örgütünün kirli, karanlık, korkak yüzü bir avuç kadının direnişi ile tarihte ilk defa bu derece ayan beyan ortaya çıkmıştır. Yine bu süreçte Türkiye muhalefetiyle, medyasıyla, yazarı, sanatçısı, siyasetçisi ile kimin nerede durduğunu da görme fırsatı bulmuştur." dedi.
Türkiye'nin tüm mazlumların yanında olduğunu ifade eden Erdoğan, "Salgın bize hem kul olarak acizliğimizi hem de hayatta maddiyat dışında peşinde koşulması gereken daha yüce gayeler olduğunu hatırlatmıştır. Mesele kulluğunun bilincine vararak, insanı insan yapan kadim değerleri, yeniden ihya edebilmektir.
İçinde sürüklendiğimiz bu girdaptan ancak iyiliği büyüterek, merhameti yücelterek, yardımlaşmayı artırarak, iyiliğin kanatlarına daha sıkı tutunarak çıkabiliriz. İyilik ve ihsanı sadece vicdan barometremiz yükselişinde başvurduğumuz bir davranıştan ziyade, hayatımızın merkezine oturtmak, sürekli kılmak, sürdürülebilir kılmak mecburiyetindeyiz. Bunu başardığımızda hem vicdanımızın hem hayatımızın hem de dünyanın daha huzurlu bir yer haline geldiği göreceğimize inanıyorum.
Çevremizde yaşanan trajediler, istiklalimiz, istikbalimiz, vatanımız, devletimiz başta olmak üzere, elimizdekilerin kıymetini çok daha iyi bilmemiz gerektiğine işaret ediyor. Veren elin alan elden üstün olduğunu asla aklımızdan çıkarmadan tüm mazlumlara mağdurlara, gariplere kapımızı, gönlümüzü açık tutmayı sürdüreceğiz. Dün, Irak’tan, Suriye’den, Afganistan’dan gelmişlerdi. Bugün Ukrayna’dan geliyorlar. Yarın nereden geleceklerini bilemeyiz. Bu ülke daima mazlumların sığınağı olmaya devam edecektir, bundan hiç endişeniz olmasın" açıklamasında bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun mültecilere yönelik sözlerini eleştiren Erdoğan, "Bu güzel ülkemizde ana muhalefetin başındaki ve yanındakiler ne diyorlar; ‘Biz seçimi kazandığımızda bu ülkedeki mültecileri, ülkelerine göndereceğiz’ diyorlar. Biz göndermeyeceğiz. Çünkü biz, ensarın ne olduğunu, muhacirin ne olduğunu, peygamberi bir metot olarak çok iyi biliriz. Sevgililer sevgilisi, unutmuyoruz, bir muhacirdi. Ama ensarla, el ele kol kolaydı. Yeri geldi onlar ensar oldular, muhacirlikten ensara gidiş, ondan sonra da kendilerinin ensar olması.
İşte bu kültürden, bu medeniyetten gelenler hatta nasibini alanlar kalkıp da bu ülkedeki beş milyon mülteciyi bu ülkede eğer iktidar olurlarsa, olurlarsa tekrar bunları Suriye’ye göndereceklermiş, Afganistan’a göndereceklermiş. Biz göndermeyeceğiz, biz ev sahipliğine devam edeceğiz.
Bundan tedirgin değiliz, ben sevgili milletime sesleniyorum; sıkıntılarınız olabilir, zaman zaman yük de olabilir. Unutmayın, bunun ecri çok büyüktür. Bu ecri, hiçbir zaman bir kenara koymayın. Biz her zaman düşmüşün yanında olduk. Bunlar nereden geliyor. Kendilerini öldürmek isteyen katillerden kaçarak geliyorlar, sığınılacak tek yer var diyorlar. Türkiye. Bize geliyorlar. Onun için de biz gönlümüzü açacağız ve şunu da unutmayacağız. Allah’ın yardımı her zaman bize yakın olmuştur ve o yardımla da, biz her zaman güçlü olduk. Fetih, Rabbim'in lütfuyla gelmiştir, onunla da hamdolsun Türkiye birçok badireyi atlatmıştır" dedi.
Türkiye'nin dört bir yanından eğitim için gelen öğrencilere de kucak açtığını ifade eden Erdoğan, "Şu anda bizler Türkiye olarak bunca dünyanın dört bir köşesinden gelen gençlerimizle ülkemizde beraberiz. Burada eğitim öğretimlerini alıyorlar. Türkiye Diyanet Vakfı'mızın bu noktadaki el uzatışı ile de Türkiye gibi bir ülkede hem Türkçeyi öğreniyorlar, hem tahsil ettikleri ilmin sahibi oluyorlar. Bundan daha güzel bir şey olur mu? Adam ne diyor; 'göndereceğim' diyor. İşte farkımız bu. Kendi insanlarımız içinde de hiç kimseyi, mahzun, boynu bükük, kalbi kırık bırakmayacağız. Çünkü bizim medeniyetimiz, tarihimiz, kültürümüz, değerlerimiz, bunu gerektiriyor. Başımıza gelen onca musibete rağmen hala dimdik ayakta duruyor, hala hedeflerimize doğru yürüyor oluşumuzu işte bu hassasiyetimize borçlu olduğumuza inanıyorum" ifadelerini kullandı.