Cinsiyet ayrımcılığı hayatı etkiliyor
Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, Cinsiyet ayrımcılığı yapmanın psikolojik bir sorun olabileceğini söyledi.
Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, Cinsiyet ayrımcılığı yapmanın psikolojik bir sorun olabileceğini söyledi.
Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, “İnsanlar, iki ayrı cinsiyet olarak dünyaya gelirler. Kadın ve erkek cinsiyete toplum tarafından çeşitli roller ve görevler verilir. Her kültürde ve birçok devlette bu roller ve görevler farklıdır. Oysa yasalar karşısında bugün birçok ülkede eşit haklara sahip olsalar da, bu hakları kazanma çok da kolay olmamıştır. Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkı anayasal düzenlemeyle ilk olarak 1935’de verilmişken, Fransa’da 1944’de, Yunanistan’da 1949’da, İsviçre’de 1971’de verilmiştir” dedi.
Kadınların ve erkeklerin yasalar karşısında eşit olmasına rağmen, uygulamada bu durumun farklı işlediğini ifade eden Dr. Üney , “Erkeklik birçok uygulamada kışkırtılmış, kadınlık ise aşağılanmış ve hor görülmüştür. İş hayatı, sosyal hayat, eğitim, aile hayatında kadına getirilen kısıtlamaların çoğu erkeklere getirilmemiştir. Dolayısıyla kadın, bu kısıtlamaların her dışına çıktığında neredeyse sert bir şekilde cezalandırılmakta ya da aşağılanmaktadır. Oysa bunlarla ilgili kural hiçbir yerde yazmamasına rağmen kadın cezalandırılır. Kadın erkek ayrımcılığı demek; kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın, ekonomik, sosyal, politik ve diğer birçok alanda kadınlara karşı bir ayrım, kısıtlama veya mahrum bırakma uygulanmasıdır” diye konuştu.
Dr. Üney, bu durumla ilgili şu şekilde örnekleme yaptı:
“1. Şirketlerde genelde üst kademelere atanması oldukça azdır.
2. Siyasette kadın ve erkek oranı partilerin istemine rağmen oldukça azdır.
3. Erkeklerin kıyafetine karışma çok da olmazken, kadınlar giysileri her zaman eleştiri konusu olmuştur.
4. Boşanmış erkekler rahatça toplumda dolaşırken, kadınların dolaşması uygunsuz bulunmuştur.
5. Erkeklerin gece sokağa çıkması sorun değilken kadınların gece dışarı çıkması çok da istenmez.
6. Kadın ahlaki olarak bir uygunsuz davranışta bulunsa erkeğinkine göre aşırı şekilde eleştiri ve saldırı alır. Sanki ahlaklı davranmak zorunda olan sadece kadınlarmış gibi.
7. Günümüzde eş şiddetine uğrama erkelerde neredeyse hiç yokken kadınlarda oldukça fazladır.
8. Günümüzde alınan tüm önlemlere rağmen kadın cinayetleri devam etmektedir.
9. Kadınların toplumda bazı meslekleri yapması neredeyse yasak gibidir. Böylece o alanlarda erkeklerle rekabet etmesi oldukça zordur.
10. Genç erkeğin sevgilisiyle dolaşması hoş karşılanırken, aynı erkeğin sevgilisi olan genç kız eleştirilir ve suçlanır.”
Yrd.Doç.Dr. Üney, cinsiyet ayrımcılığının nedenlerini ise şöyle sıraladı:
“1. Kadının fiziksel olarak güçsüz görülmektedir. Ancak bildiğimiz kadarıyla ev işlerinin üstesinden gelen kadın mecburen fiziksel olarak dayanıklı olmak zorundadır zaten.
2. Kadınların erkekler kadar eğitimli değildir. Ne yazık ki tüm tedbirlere rağmen kadının okuması, eğitim alması aileleri tarafından engellenmektedir. Bu tip aileler eğitim alan kadının daha asi olacağını düşünmektedirler.
3. Erkekler bin yıllardır egemen rollerini kaybetmek istememektedirler. Bu nedenle birçok alanda kadınlara fırsat vermemektedirler.
4. Kadınların mülk edinme ve miras hakları halen geleneksel bakışla şekillenmektedir. Bu nedenle kadınlar hiçbir zaman istedikleri ekonomik seviyeye gelemeyeceklerdir.
5. İnsanlar psikolojik üstünlüğü bırakmak istemezler. Bugüne kadar birçok yolla psikolojik üstünlüğü elinde tutan erkekler bunu bırakmakta zorlanırlar.
6. Erkekler kadınları psikolojik, ruhsal dayanıklılık, ahlak yönünden eksik göstererek onları istedikleri gibi şekillendirebilmektedirler. Bu yolla istedikleri kadın modelini oluşturmaktadırlar.
7. Gelenekler ve atasözleri kadını aşağıda görmektedir. Bu da bir anlayış oluşturmaktadır. Hatta kızını dövmeyen dizini döver şeklindeki söylemler, kadına şiddeti ve aşağılamayı masum göstermektedir. Günümüz dünyasında çalışma alanına giren ve eğitim alan kadın, bu bilindik kuralları zaman içinde daha eşitçi bir hale çevireceği kuşkusuzdur.”