Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Kabine sonrası açıklamalar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.
Ekonomiden güvenliğe, dış politikadan ticarete pek çok konuyu istişare ettikleri bir Kabine Toplantısı'nı daha tamamladıklarını belirten Erdoğan, toplantıya katkı veren tüm bakanlara ve bürokratlara teşekkür edip, alınan kararların Türkiye için hayırlara vesile olmasını diledi.
Bölgede her gün bir yenisi patlak veren krizlere rağmen Türkiye'nin refahı, huzuru, güvenliği için koşturmaya devam ettiklerini vurgulayan Erdoğan, açılışlar, toplantılar ve ziyaretlerle dolu 3 haftayı daha geride bıraktıklarını söyledi.
Erdoğan,13 Eylül'de, mensubu ve mezunu olmaktan her zaman iftihar ettiği Marmara Üniversitesi'nin Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi açılışını gerçekleştirdiklerini anımsatarak, Marmara Denizine hakim 2,5 hektarlık arazi üzerinde, toplam 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyenin, üniversiteye ve tüm öğrencilere hayırlı olmasını temenni etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1,5 asra yaklaşan tarihinde Türkiye'ye büyük hizmetlerde bulunmuş, nice insan yetiştiren Marmara Üniversitesi'ne böyle bir eseri kazandırmanın ayrı bir bahtiyarlık kaynağı olduğunu dile getirerek, "Bir kez daha üzerimde hakkı olan hocalarımı şükranla yad ediyor, vefat edenlere Allah'tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ömürler niyaz ediyorum. Yeni akademik yılda tüm hocalarımıza ve üniversite öğrencilerimize üstün başarılar diliyorum." diye konuştu.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Denis Becirovic'in Türkiye'ye yaptığı çalışma ziyaretinin oldukça verimli geçtiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Orta Doğu'yu kan gölüne çeviren üst aklın, son aylarda Balkanlar'da da toplumsal fay hatlarını kaşıdığını görüyoruz. Ayrılıkçı gündemlerin körüklenmesinin gerisinde hangi niyetlerin olduğu bellidir. Türkiye olarak biz, Balkanlar'da, özellikle de Bosna Hersek'te barıştan, huzurdan ve istikrarın korunmasından yanayız. Bu konudaki hassasiyetimizi, Demokratik Eylem Partisi Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç'e de geçtiğimiz günlerde İstanbul'da ifade ettim. İnşallah bundan sonra da Bosna Hersek'in yanında olmayı sürdüreceğiz."
"DİYANET'E YÖNELİK SİNSİ BİR KAMPANYA YÜRÜTÜLÜYOR"
Erdoğan, bu sene "Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası" temasıyla idrak edilen Mevlid-i Nebi Haftası'nda Diyanet camiasıyla bir araya geldiklerini hatırlatarak, "Rabb'im, bizlere son nefesimize kadar Rasulullah Efendimizin izinden yürümeyi, O'nun örnek hayatı ve ahlakıyla şahsiyetimizi şekillendirmeyi nasip eylesin diyorum." ifadesini kullandı.
Türkiye'de ve dünyanın farklı köşelerinde irşat faaliyetlerinde bulunan, İslam'ın yayılması ve yaşanması için mücadele eden, "iman kalesinin muhafızları" olarak gördükleri tüm hocalara şükranlarını sunan ve muvaffakiyetler dileyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Burada bir hususu özellikle dikkatlerinize getirmek istiyorum. Son yıllarda bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde Diyanet teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat döneminden gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin, tekrar atılmaya başlanması bu linç kampanyasının bir parçasıdır. Ellerine geçirdikleri her fırsatta manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bakıyorsunuz, bugün de 28 Şubat zihniyetini 'başörtülü, çarşaflı, sakallı, cüppeli' diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyor.
Yıllarca millete yaşam tarzı dayatanlar, şimdi farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor, milletimizin bazı kesimlerini adeta öcü gibi göstermeye kalkıyor. Şunun bilinmesini isterim, bu devlet, hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletindir. Devletin sahibi, hangi inanca, kökene, siyasi görüşe mensup olursa olsun 85 milyonun tamamıdır. İnsanımızın kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemler, artık sona ermiştir."
Erdoğan, insanların başörtüsünden, saçından, sakalından, çarşafından dolayı ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günlerin artık mazide kaldığını vurgulayarak, "İnsanımızın takunyalı, tarikatçı, cemaatçi, inançlı-inançsız diye ayrımcılığa uğradığı günler, artık geride kalmıştır. Sırf başındaki örtüsünden dolayı annelerin çocuklarını lojmanlarda ziyaret edemediği, yemin törenine dahi katılamadığı o kötü günler, artık tamamen geride kalmıştır." dedi.
"NİTELİĞİN ARTIRILMASINA ÖNCELİK VERİYORUZ"
"Bir kez daha açıkça ifade ediyorum. Bu makamlarda olduğumuz müddetçe, Allah'ın izniyle, hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bedel ödeyerek milletimize kazandırdığımız hak ve hürriyetlerin, vesayet heveslileri tarafından gasbedilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Demokrasiyi hazmetmekte sorunu onlarla da mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar devam ettireceğiz."
Erdoğan, adalet hizmetlerinde ülkeyi hak ettiği yere getirmek için yoğun gayret sarf ettiklerini vurgulayarak, "23 yıldır 'güven veren ve erişilebilir adalet' hedefimizden asla kopmadık. 2002 yılında 9 bin civarında olan hakim savcı sayımız, 15 Temmuz'da yaşadığımız ihanete rağmen yaklaşık 3 kat artışla bugün 25 bini geçti. Nicelikle beraber niteliğin de artırılmasına öncelik veriyoruz." dedi.
İlk kez bu sene uygulamaya geçirdikleri "yardımcılık" müessesesiyle, hakim ve savcı adaylarının, usta çırak ilişkisi içinde mesleğe daha donanımlı bir şekilde hazırlanmasını amaçladıklarını belirten Erdoğan, "Yeni modelle Akademi'deki eğitimlerine başlayan 1076 hakim ve savcı yardımcımızı tekrar tebrik ediyor, hepsine başarılar diliyorum." diye konuştu.
Bağımsız, tarafsız, adil ve etkili bir yargı sisteminin kökleşmesi için bundan sonra da çalışmayı sürdüreceklerini dile getiren Erdoğan, infaz sistemiyle ilgili zaman zaman medyaya da yansıyan bazı tartışmaları yakından takip ettiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, vicdanları rahatlatacak, toplumda devlete olan güveni güçlendirecek, özellikle de "cezasızlık" algısının önüne geçecek adımları, Meclis ile işbirliği içinde mutlaka atacaklarının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkevi binamız, tıpkı şu an çatısı altında olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz gibi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı da milletin evi gibi, Türk milletinin her bir ferdine açıktır." dedi.
18 Eylül’de başarı ödüllerini takdim ettikleri, Türkiye'yi yurt dışında gururla temsil eden müteahhitleri tekrar kutlayan Erdoğan, firma sayısı itibarıyla Çin'den sonra ikinci sırada oldukları sektörde gelirleri hak ettikleri seviyelere getireceklerini söyledi.
ŞEHİT POLİS MEMURU ŞEYDA YILMAZ'I ANDI
Erdoğan, 85 milyonun emniyeti, huzuru, ülkenin birlik ve beraberliği için fedakarca çalışan güvenlik kuvvetleriyle gurur duyduklarını belirtti.
Jandarma ve Emniyet Teşkilatı'nın emrine verdikleri 7 bin 204 yeni aracın özellikle asayiş ve trafik hizmetlerinde kendilerine çok ciddi kolaylık sağlayacağına inandığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her zaman söylüyorum. Bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz vatandaşımıza karşı müşfik, ama suç işleyenlere, suçta kibirlenenlere karşı daima tavizsiz olmalıdır. Vazifesini hakka, hukuka, ahlaka uygun şekilde icra eden tüm güvenlik görevlilerimizin Türkiye Cumhurbaşkanı olarak her zaman yanındayım. Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde kalleşçe şehit edilen polis memurumuz Şeyda Yılmaz'ın şahsında tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Yeni araçlarımızın emniyet ve jandarma ekiplerimize tekrar hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum."
FAİR-PLAY ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, liglerin başlamasıyla birlikte Süper Lig futbol kulüplerinin bir kısmını ve Türkiye Futbol Federasyonu yönetimini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul ettiğini anımsattı.
Bu sene tüm liglerde rekabet, centilmenlik ve Fair-Play seviyesi yüksek bir futbol şöleni izlemeyi arzu ettiklerini vurgulayan Erdoğan, bu konuda tüm futbol kulüplerinden, tüm yönetici ve sporculardan azami hassasiyet beklediğini dile getirdi.
Erdoğan, dün, 37'nci Erkekler Cumhurbaşkanlığı Kupası ile açılışını yaptıkları Basketbol Gelişim Merkezi'nin de Türk basketboluna ve gençlere hayırlı olmasını diledi.
BM TEMASLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 79'uncu Genel Kurulu'na iştirak etmek üzere gittiği New York'ta, 4 gün boyunca oldukça verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Düşünce kuruluşlarından Türk-Amerikan toplumu temsilcilerine, uluslararası yatırımcılardan devlet ve hükümet başkanlarına kadar çok çeşitli kesimlerle bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu kapsamda, İran, Sırbistan, Ukrayna, Maldivler ve Gine Bisau Cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, İtalya, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan Başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı ile verimli istişarelerimiz oldu. 2021 yılında hizmete açtığımız BM'nin tam karşısındaki Türkevi binamız, bu yıl da görüşmelerimize ev sahipliği yaptı. BM ile Türkevimiz de küresel diplomasinin nabzının attığı merkezlerden biri haline geldi."
Erdoğan, New York'u her ziyaretlerinde, görenleri kendine hayran bırakan böyle bir eseri ülkeye kazandırmanın haklı gururunu yaşadıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Ana muhalefet partisinin devrik eski genel başkanının, Türkevi'nden niçin bu kadar rahatsız olduğunu da açıkçası anlayamıyoruz. Türkevi binamız, tıpkı şu an çatısı altında olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz gibi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı da, milletin evi gibi, Türk milletinin her bir ferdine açıktır. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durum da göremiyoruz. Türkiye'nin başarılarına sevinmek yerine bundan gocunanları bugün bir kez daha milletimizin vicdanına havale ediyoruz."
"FİLİSTİN HALKINA YÖNELİK YARDIMLARI ARTIRMAMIZ GEREKTİĞİNİ DİLE GETİRDİM"
Erdoğan, 24 Eylül Salı günü, BM Genel Kurulu'na hitap ettiğini, hitabında, İsrail'in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgedeki çatışmalara ve zulümlere özellikle dikkat çektiğini dile getirdi.
Küresel barış ve güvenliğin 5 ayrıcalıklı ülkenin keyfine bırakılmaması gerektiğini "Dünya 5'ten büyüktür" şiarıyla tekrar ifade ettiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Yine konuşmamızda Türkiye’nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Tüm görüşmelerimde, yaklaşan kış mevsimi öncesinde, insanlık olarak, Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Gerek Genel Kurul salonunda, gerekse daha sonraki görüşmelerimizde aldığımız tepkiler son derece olumluydu. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük. Türkiye bugün, özgürlük için, adalet için, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformdaki sesi haline gelmiştir. Bundan, ülkemiz ve milletimiz adına onur duyuyoruz."
İSRAİL'İN LÜBNAN'A SALDIRILARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York'tayken İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırılarını daha da artırdığını, son 2 haftada İsrail'in saldırılarında, aralarında çok sayıda çocuğun da olduğu 1000'i aşkın Lübnanlı hayatını kaybettiğini bildirdi.
İsrail saldırılarında vefat edenlere Allah'tan rahmet, Lübnan halkına taziyelerini ileten Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Lübnan Başbakanı Sayın Mikati ile görüşmemizde Türkiye'nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net biçimde söyledim. İlk etapta acil ilaç ve tıbbi malzeme yardımımızı bölgeye süratle gönderdik. 30 ton insani yardım malzemesi çarşamba günü Beyrut'a ulaştı. Güvenlik şartları elverdiği ölçüde yardımlarımızı devam ettireceğiz. Tabii İsrail'in sivil asker ayrımı gözetmeden sürdürdüğü saldırılara bağlı olarak, Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları da katlanarak artıyor."
Erdoğan, Lübnanlı sivillerin yerlerinden edildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Milletimizin yüz akı olan sivil toplum kuruluşlarımız, zor koşullara rağmen sahadalar; insani yardım noktasında ellerinden geleni yapıyorlar. Biz de İsrail’in saldırılarını durdurması için diplomatik temaslarımıza hız verdik. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız ve diğer yetkililerimiz bu noktada muhataplarıyla yoğun temas halinde. Uluslararası toplum İsrail'in tüm bölgeyi ateşe atan bu haydutluğuna daha fazla sessiz kalamaz. Şayet Güvenlik Konseyi gerekli iradeyi göstermezse Genel Kurul'un (BM) 1950 tarihli Barış İçin Birlik Kararı'nda olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır."