DESAM Başkanı Avcı: 'Gençlik, çarpık eğitim sistemi yüzünden hedefsiz ve özgüvensiz'
Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Başkanı Gürkan Avcı, günümüz gençliğinin farklı kültürlerin inançların ve yaşam tarzlarının bir arada bulunduğu sosyal çevrelerde doğup büyüdüğünü belirterek, Gençlik farklı siyasi görüşlerle karşı karşıya geliyor olsa da aralarındaki farklılıkları hoşgörü ile karşılayarak, onların beğenilen yönlerini örnek alarak kendi yaşam pratiği haline getirerek, öğrenmektedir. Bu nedenle siyasi otoritelerin militarist, tek tip, türdeş ve itaatkr bir gençlik yetiştirme yönündeki çok yönlü çabaları büyük bir ters tepkiye neden olmaktadır dedi.
Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Başkanı Gürkan Avcı, günümüz gençliğinin farklı kültürlerin inançların ve yaşam tarzlarının bir arada bulunduğu sosyal çevrelerde doğup büyüdüğünü belirterek, “Gençlik farklı siyasi görüşlerle karşı karşıya geliyor olsa da aralarındaki farklılıkları hoşgörü ile karşılayarak, onların beğenilen yönlerini örnek alarak kendi yaşam pratiği haline getirerek, öğrenmektedir. Bu nedenle siyasi otoritelerin militarist, tek tip, türdeş ve itaatkâr bir gençlik yetiştirme yönündeki çok yönlü çabaları büyük bir ters tepkiye neden olmaktadır” dedi.
Nitelikli okullardan, proaktif şehir kültüründen mahrum yetişen gençlerin bir bölümünün gelenekçiliğe sarılmaya ya da geleneksel ve modern değerler arasında gidip gelmeye devam etse de, gençlerin büyük bir bölümü evrensellikle örtüşmeyen idelojilere, fasit gelenekçiliğe, her tür baskıya ve otoriterleşmeye karşı çıktığını anlatan Avcı açıklamasını şöyle sürdürdü; “Özellikle genç kadınlar özel yaşam alanları başta olmak daha özgür bir çevre, daha özgür bir toplum ve daha özgür bir Türkiye’de dünyada yaşamak istiyor.
POLİTİKACILAR İLE GENÇLİK ARASINDAKİ AYRIŞMA GİDERİLMELİDİR!
Dogmatik/ötekileştirici slogan ve söylemleri kullanan politikacılar genç kuşakları kendine bağlamaya ne kadar çabalasa da istediği sonucu elde etmesi mümkün değildir. Dünyanın teknoloji ve bilişimde büyük sıçramalar yaşadığı günümüzde gençlik ve siyaset, toplumsal ve kültürel açıdan giderek derinleşen bir kuşaklar arası ayrışma sürecinin içine girmiştir.
Kimi politikacılar gençliği kendi doğru bildikleri yoldan yürümeye zorlamayı, gözetim, denetim ve baskı altında tutmayı bırakmadıkları takdirde gençlerden uzaklaşmaya hatta gençlerle karşı karşıya gelmeye devam edeceklerdir.
GENÇLİK TRENDLERİ DE KÜRESELLEŞİYOR!
Hatta bu dip tepkiselliklerinin yansıması olarak gençler: kahveler yerine kafeleri; yeni düşünce akımlarını ve değerleri yansıtan sembollerle donatılmış mekânları; değişik kültürleri çağrıştıran eşyalar ve süslemeleri, hayvan ve doğa dostu firmaları; iyi tarım ürünleri kullanan, ev yemekleri ya da vejetaryen yemekler sunan küçük lokantaları; giyimde aynılaştıran pazar anlayışına karşı çıkarak özgünlük ve farklılık vurgusu veren dükkânları; devletin ve otoritelerin müdahale edemediği melez müzik ve düşünce akımlarını tercih ediyorlar. Özellikle üniversitelerde okuyan gençler tepkilerini daha çok sembolik olarak ve dolaylı yollardan, teknolojik bir protesto kültürü çerçevesinde ortaya koymaya başlamışlardır.
GENÇLER YABANCI DÜŞMANLIĞI VE ÖTEKİLEŞTİRMEYE TEPKİLİ!
Gençler yabancı düşmanlığına karşı derinden tepki gösterdiği gibi hatta yabancı birey ve kültürlerle tanışmak, paylaşımda bulunmak istiyor.
Özgürlük, kendini sakıntısız ifade etme ve kendini gerçekleştirme gibi evrensel ve çağdaş idealler gençler için daha pozitif ve gerçekçi geliyor. Nitelikli okullarda/üniversitelerde okuyan gençlerin bir bölümü siyasi ve geleneksel otoritelerin görüş ve değerlerini beğenmedikleri gibi küçümseme yoluna da gitmeye başlamıştır.
Siyasilerin özel yaşam alanlarına yönelik müdahaleleri, tek tip kültür yaratma çabaları, evrensel ve çağdaş değerlerden kopuk idelojileri, internet kısıtlamaları gençleri tedirgin etmektedir. Kimi siyasetçilerin içerisinin ve dışarısının hain/düşmanlarla çevrili olduğu yönündeki söylemleri ve hatta rakiplerine karşı hakaret/aşağılama/kavgacı tavırları gençlerin büyük bölümü tarafından olumsuz karşılanmaktadır.
Gençler eskimiş, erkek egemen, ideolojik siyasete ve siyaseti meslek edinmiş parti temsilcilerine karşı kuşkucu ve daha eleştirel bir duruş sergilemektedir. Siyasi liderlerin tartışmalarının sıradanlığından rahatsızlık duyuyor, sorunlarını ve eleştirilerini alışılagelmiş siyasi dilin ve tarzın dışına çıkarak ifade etmeye çalışmaktadırlar.
EVRENSEL BİR İDEOLOJİK ÜSTÜNLÜĞÜ OLAN YENİ BİR SİYASETİ İNŞA ETMELİYİZ!
Politikacılar arasındaki kutuplaştırma ve çatışmaya dayalı siyasetin oluşturduğu düşmanlık ve belirsizlik ortamı gençlerin gelecek kaygılarını artırmaktadır. Gençler arasında yaygınlaşan; devlette hatta özel şirketlerde bile ancak torpil ve iltimas kanalıyla iş/terfi bulunabildiği inancı, gençlerin gözünde mevcut düzeni kayırmacılıkla özdeşleştirmiştir. Bu nedenle kimi siyasilerin slogan ve eskimiş ideolojik kavramlar etrafında biçimlenen hamasi hitaplarındaki gençlik anlayışı gençler arasında yeterince karşılık bulmamaya artarak devam etmektedir.
Eğitimli gençler bağımsız düşünme, geleneksel değerleri ve otoriteleri sorgulama, yeni fikirlere açık olma yetilerini daha çabuk geliştirmektedir. Geleneksel toplumun temel dayanağı olan ataerkilliği, üniversite eğitimi hızla aşındırmaktadır.
Bu itibarla mevcut partiler ve politikacılar gençleri heyecanlandıran yeni bir gelecek vizyonuna ve toplumu bir arada tutan evrensel bir ideolojik üstünlüğe sahip bir siyaset inşa etmek zorundadır.
Y KUŞAĞI OTORİTEYE MEYDAN OKUMAYA DAHA HIZLI ve GÜÇLÜ DEVAM EDECEK!
Kadrolaşma, müfredat değişikliği, eğitim sistemine yapılan günübirlik müdahaleler Y kuşağına mensup gençler arasındaki küreselleşmenin yol açtığı benzeşmeden, çoğullaşmadan ötürü otoriteye meydan okuma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dahası özgürlüğüne düşkün olan Y kuşağı gençleri, bir lider ya da topluluğun onlara büyük misyonlar, emir ve telkinler dayatmasından rahatsızlık duymaktadır.
Tespittir ki gençler mevcut siyasilerin çoğuna göre daha eğitimlidirler. Eğitimin öneminin toplumsal ve ekonomik yaşamda bu denli arttığı bir dönemde, gençlerin eğitim sistemine güvenini sağlamlaştıran proje ve parti programlarına çokça ilgisi vardır. Temelsiz eğitim reformları ve partilerin ideolojik tutumu gençler için hayati bir kritere sahip olan eğitimde adil rekabet ilkesinin ortadan kalktığı inancını güçlendirmeye devam edecektir.
Gençlerin, okul bitirmenin, çok çalışmanın, uzmanlığın değerini ve karşılığını gerçek hayatta yaşatan bir sistem manifestosunu duymaya acilen ihtiyacı vardır. Aksi halde mevcut eğitim sistemi gençlerin zihniyetini, olaylara bakış açısını ve değerlerini olumsuz anlamda değiştirmeye devam edecektir.
GENÇ MİLLETVEKİLİ ADAYLARI GÖSTERMEK YETERLİ ÇÖZÜM DEĞİL!
Dünyadaki ve Türkiye’deki reel köklü toplumsal değişimlerin yaşattığı yeni gençliği ve yeni toplumsal dinamikleri; genç milletvekili adayları gösterme gibi yüzeysel önlemlerle, IQ’sü düşük manipülasyonlarla, ayrıştırıcı propaganda ve torpil vaadleriyle durdurmak pek mümkün olamayacaktır.
İlkokuldan başlayarak sürekli olarak onursuz bir yarış/eleme sistemiyle terbiye edilmeye çalışılan çocuk ve gençlerimiz her yıl değiştirilen sınav sistemlerinin yanında, okul/yazı sisteminin değiştirilmesine kadar oradan da ders kitapları/müfredata kadar vb. uzanan yüzlerce oynamalarla gerçeklikten uzaklaşmışlardır.
Eğitimin niteliğinden/efektivitesinden ziyade şekilsel reformlarla ve yoğun bilgi kirliliği/kafa karışıklığı/hatalı sınav soruları ve başarısız sonuçlarıyla boğuşan öğrenciler/ebeveynler nezdinde kim ne kadar soru çözecek ve hangi okula girecekten öteye gitmeyen bir eğitim sistemi enkazıyla karşı karşıya kalınmıştır.
İSLAMLAŞMA ADINA YAPILAN HAMLELER DEİST/PROTESTAN TOPLUM YARATIYOR!
Gelenekselleşmiş iddialara göre; içki, kumar, fuhuş, uyuşturucu, eşcinsellik ile boğuşan Batı gençliği/dünyası çürümüş, çöküşün ve yok oluşun eşiğine gelmiştir. Yok oluşun eşiğindeki Batı dünyası çağdaşlaşma, demokrasi, insan hakları, eşitlik ve bilim kılıfını Türk ve İslam toplumlarına dayatarak Müslümanların ahlaki ve manevi çöküşünü hazırlamaktadır.
Bu kötü gidişata DUR! deme ve büyük bir manevi kalkınmayı başlatma iddiasındaki politikacılarımız memleketi batı değerleri ve kültürünün etkisinden kurtararak hızla kalkındıracak ve geçmişte olduğu gibi büyük bir dünya gücü haline getirecektir.
Ancak milli/manevi, geleneksel/kültürel değerleri çağcıl bir pozitiflikle güçlendirilmediği gibi aynı paralelde bilimin, aklın, evrensel normların da başat edilmesi sürekli olarak ihmal edilmiştir.
Lakin başta resmi kurumların verileri olmak üzere mevcut bulgulara göre Türkiye’nin ve genelde İslam dünyasının manevi kalkınma gerçekleştirmek bir yana İslamlaşma adına yapılan reform ve devrimler yüzünden büyük bir toplumsal çöküntü/çürüme ve protestanlaşma içine sürüklenmiştir. Batı ülkelerinde yaşayan Türk ve İslam soylu gençliğin de/nüfusun da uyuşturucu, fuhuş, kumar, kriminal suçlar v.b.’lere katılım oranı nüfus yüzdesi baz alınarak incelendiğinde diğer kesimlere göre daha fazla olmuştur.
Mevcut /ilkel din eğitimi ve manevi kalkınma hamleleri gençliğin din anlayışını dejenere/dezenforme ve asimile etmiştir. Özellikle son yıllarda ülkemizde ve Türk diasporası arasında boşananların, intihar edenlerin, depresyon sorunu yaşayanların, uyuşturucu kullananların, suç işleyenlerin, içki ve sigara kullananların ve saldırıya uğrayanların sayıları tedirgin edici düzeylerde katlanarak artmaya devam ettiği rakamlarla ortadadır. Toplumun genelinde dayanışma zayıflamıştır. Bireylerin yasa dışı eylemlerde bulunma eğilimi artmıştır. Türkiye manevi diriliş bir yana deist/Protestan yaşam formuyla büyük bir sosyal çöküntü içine sürüklenmiştir.
Araştırmalar Türkiye’de her dört kişiden birinin depresyonda olduğunu, antidepresan ilaç kullanımının 5 kat arttığını, ruh sağlığı hastanelerinin tam kapasite ile dolduğunu, son on beş yılda 45 bin kişinin intihar sonucu yaşamını yitirdiğini ortaya koymaktadır.
Doğrudan ve dolaylı madde bağımlılığına dayalı ölüm oranları sürekli yükselmektedir. Uyuşturucu kullanımı rutin olarak bir önceki yıllara göre sürekli artmaktadır. Uyuşturucu kullanma yaşı 11’e kadar düşmüştür. Uyuşturucu bağlantılı suçlardan cezaevlerinde bulunanların sayısı son 15 yılda 6 kat artmıştır. Uyuşturucu bağımlılarının yarıya yakını işsizdir.
Türkiye’nin zaaflarını kaşımak ve ülkeyi bölmek, güçsüzleştirmek dış güçler diye tabir edilen aktörlerin temel görevidir ve uluslararası rekabetin kuralıdır. Eğitimli millet ve hafızası güçlü bir eğitim sistemi ise bunun en güçlü panzehiridir. Türkiye’nin başta bölgesine olmak üzere tüm çağdaş dünyaya rol model olarak sunacağı en değerli varlığı batının çoktan tedavülden kaldırdığı kopya ve taklit bir eğitim sistemi değil, özgün, bilimsel, demokratik ve çağcıl bir eğitim sistemi olacaktır.”