Evlilikte tehlike çanlarına dikkat

Uzman Psikolog Özge Genlik, evliliğin bozulmaya başladığını işaret eden belirtiler konusunda uyardı.

Evlilikte tehlike çanlarına dikkat
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Evliliğin bozulmaya başlamasının ilk belirtisinin; partnerler arası “ruhsal sevişmenin” son bulması olduğunu kaydeden Uzman Psikolog Özge Genlik, “Diğer bir deyim ile: “duygusal soğukluk”tur. Öncelikle partnerler bunu anlamdıramazlar ancak duygusal bağlamda bir şey paylaşmak içlerinden gelmemektedir. Sadece zihinsel düzlemde kısa ve geçiştirici cümlelerden oluşan diyaloglar; evlilik sürecindeki ilk sarsıntıdır” diye konuştu.

Daha sonra fizyolojik düzeyde de bir arada paylaşılan zamanda azalmalar gözlemlendiğini anlatan Genlik, “Duygusal boyutta ayrışan çift, zihinsel boyutta da ayrışmaya başlamıştır. Ve çoğunlukla: “paylaşacak bir şeyimiz kalmadı”, “eskisi gibi heyecan hissetmiyorum, her şey çok rutin” gibi söylemlere çok rastlanır. Evlilik dönüşümsel bir ilişki sürecidir. Partneriniz size, sizi yansıtan bir ayna vazifesi görmektedir. Partnerlerin özlemleri aynıdır ancak beklentileri farklıdır. Örneğin “sevmek ve sevilmek” her birimizin ortak özlemidir. Ancak sevgiyi ifade etme biçimindeki farklılıklar beklentileri ortaya çıkarır. Kimi insan sevildiğini duymak ister, kimisi dokunarak sevildiğini hisseder, kimisi sürekli kendisine somut düzlemde bir şeyler verildiğinde sevildiğini hisseder vb. Evlilik ilişkisi de beklentilerin farklılığından doğan bir ruhsal beslenme sürecidir. Partnerleri “farklılıklar” biraraya getirir, “aynılıklar” uzaklaştırır” diye konuştu.

BOŞANMAYA NE ZAMAN KARAR VERİLMELİ?

Evlilik zeminindeki “güç” ile “mutluluğun” dansı ahenkli olmadığında o evliliğin zaten son bulduğunu söyleyen Uzman Psikolog Özge Genlik, “Güç; esnekliktir: Partnerler birbirlerini ne kadar istekle, keşif şapkalarını takarak anlamak için dinliyorlar ise evlilik zemini güçlüdür. Partnerlerden biri veya her ikisi de sadece kendi zeminlerinden anlatmak için konuştuklarında ve “dinlemek” yerine duymayı tercih ettiklerinde duygusal boşanma gerçekleşir.

Mutluluk; özgüvendir. “öz”e güvenmek; evlilikte ortak payda da partnere “istek” ve “ihtiyaçlarını” güvenle açabilmektir. “Olması gerekenleri” dayatmak ve inatla “-meli, -malı” zemininden konuşmak yerine; ayrışma ve buluşmamanın sentezinde olanı olduğu gibi kabul edebilmek rol beklentilerine girmeden duygudaşlık yapabilmek evlilik sürecindeki “mutluluktur”. Evlilik sürecindeki mutluluğun son bulması ile ruhsal boşanma gerçekleşir.

Ruhsal ve duygusal olarak boşanmanın gerçekleştiği bir evlilik zemininde zaten düşünsel ve fiziksel boşanma somut formda hızla oluşacaktır” dedi.

Evliliğin 4 bin yıllık mazisi olan toplumsal bir kavram olduğunu anımsatan Uzman Psikolog Özge Genlik, “Kadının “karı”, erkeğin de “koca” olarak adlandırıldığı ve karı-kocalık makamındaki zeminde kurulan ilişkinin adı “evlilik”tir. Bu bağlamda evlilik; kadın ve erkeğin duygusal-fiziksel-düşünsel ve ruhsal zeminde ortak paydada buluşma halidir. Evliliği bitirmek tek tarafın kararı ile mümkündür ancak ortada evliliği bitirme gibi bir karar var ise evlilik sürecinin yara aldığını söyleyebiliriz. Boşanma statik bir olgu değil bir süreçtir. Dinamik bir yapıya sahiptir ve içerisinde pek çok kişisel, sosyal, ekonomik ve hukuksal nicelikler barındırmaktadır. Bu bağlamda boşanma sürecinin psikososyal açıdan anlamlandırılmasına yardımcı olunması özellikle tek taraflı boşanma durumlarında daha işlevsel olacaktır. Psikolojik olarak boşanma hem bir yas evresini hem de kriz evresini iç içe sergilemektedir. Boşanma kararı tek taraflı alınmış ise boşanmak istemeyen taraf kendisini çaresiz ve yalnız hissedecek belki de partnerinin geri döneceğine ilişkin obsesyonlar (takıntılı düşünceler) üretecektir. Evliliği bitirmekte kararlı olan taraf tutumunda kararlılık sergiledikçe, evliliğinin sürdürmek isteyen partner “öfke, çaresizlik, uyku-iştah düzeninde dalgalanmalar deneyimleyerek duygusal ve fiziksel tansiyonun yükselmesine zemin hazırlayabilmektedir. Bu süreçte en önemli husus; evliliğini sürdürmek isteyen kişiye “alan” ve “zaman” tanınmasıdır. Çünkü evliliğini sürdürmek isteyen kişi; “kontrolsüz bir gebelik” sürecini deneyimlemektedir. Bebek dünayaya “merhaba” demek üzereyken, anne “korku” duygusunu deneyimliyorsa, ne yapmalı? Anneye kendi kendisini teskin edebilmesi ve doğumu gerçekleştirebilmesi için vakit ve güvenli zemin tanınmalıdır. Bir süre sonra evliliği sürdürmekte niyetli olan kişi; evlilik mekanizmasının işlevsel olmayan yönlerinin farkına varacak ve kriz ile başa çıkma mekanizmalarını güçlendirerek aslında kendi arzu ve ihtiyaçlarının tatmini yönünde eylemde bulunduğunu, ilişkinin yara aldığını  ve ilişkisel süreçteki iyileşmenin ancak partnerlerin ayrışması sonucunda gerçekleşebileceğini görecek ve duyumsayacaktır” şeklinde konuştu.