Fırat ve Dicle havzasında göçmen kuşların kuraklık nedeniyle rota değiştirdiği belirlendi

Uzmanlar iklim değişikliğinin etkisiyle yaşanan kuraklık nedeniyle su kaynaklarında meydana gelen azalmanın kuşların göç rotasını değiştireceği uyarısında bulunuyor.

Fırat ve Dicle havzasında göçmen kuşların kuraklık nedeniyle rota değiştirdiği belirlendi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Kuş türlerinin Afrika, Avrupa ve Asya göç yolu üzerinde bulunan Anadolu toprakları, aynı zamanda çok sayıda türün konaklama ve üreme sahası olma özelliği taşıyor.

Kış aylarını Afrika'daki Nil Nehri kıyısında geçiren leylekler ve birçok kuş türü, ilkbaharda yeniden ata yurtlarından olan Dicle ve Fırat havzalarına göç ediyor.

Uzmanlar, elektrik direkleri, yüksek ağaçlar, cami kubbeleri, kayalık alanlar ve sazlıklara kurdukları yuvalarında kuluçkaya yatan ve yumurtadan çıkan yavrularını beslemeye çalışan başta leylekler olmak üzere onlarca türün küresel kuraklığın beraberinde getirdiği nedenlerle yeterli besine ve su kaynağına ulaşamama riski ile karşılaşabileceğini belirtiyor.

'BESİN BULAMAYAN KUŞLAR BURALARI TERCİH ETMEYEBİLİR'

Dicle Vadisi'nde canlı türlerine yönelik bilimsel çalışmalar yürüten Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kılıç, 1979 yılından beri bölgede incelemeler yaptığını ve sadece Hevsel Bahçeleri bölgesinde bir yılda 180 kuş türü tespit ettiklerini söyledi.

Vadinin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde önemli bir durak olduğunu ve havzasında birçok gölet bulundurduğunu, böylelikle de yırtıcılardan balıkçıllara kadar onlarca türe yaşam alanı sunduğunu ifade eden Kılıç, nehrin taşıdığı su miktarında düşüşün artmasıyla vadiye gelen türlerde de azalma beklendiğini belirtti.

Kılıç, su oranının düşmesiyle, çevresinde beslediği bitki ve canlı organizmaların da azalacağına işaret ederek, "Tabiatta su azaldığı zaman hem su kuşları hem de diğer kuşlar barınabilecekleri, beslenebilecekleri, yavrularını yetiştirebilecekleri alanlardan mahrum kalır. Besin temin ettikleri yerler daralacak olursa göçmen türler burayı tercih etmeyebilir." dedi.

Sonbaharda yağış azlığının pek çok yerde kendini gösterdiğini dile getiren Kılıç, "Barajların yapılmış olması Dicle Nehri'ndeki su debisini belirli bir oranda tutuyor. Ama bu kuraklık devam ettiği müddetçe ister istemez barajlardan da daha az su bırakılacak. Çünkü daha fazla tarım alanlarına ya da içme suyuna yönlendirilecek. Dolayısıyla tabiatta su az kalacak." diye konuştu.

'HER BİR TÜRE AİT BİREY SAYISINDA CİDDİ AZALMA VAR'

Kılıç, Dicle Vadisi'nde her yuvada ortalama 4 ya da 5 yavru gözlemlendiğini ancak kuraklığa bağlı olarak uzun yıllar içerisinde buraya gelen leylek sayısında da azalma bekleneceğini anlatarak, şöyle konuştu:

"Şu anda sayılar kabul edilebilir sınırlar içerisinde. Fakat kuraklık geliyor ki biz bunu ister istemez önümüzdeki yıllarda bekliyoruz. Dicle Vadisi'nde 100 tür kuş var. Fakat her bir türe ait birey sayısında ciddi azalma var. Buna ait kritik ipuçları da var.

Türler çok sayıda bireyle temsil edilirse yaşama şansı bulur ama biz bunu çok az sayıda görüyoruz. Mesela eskiden toylar her yerde vardı. Şimdi biz toyları çok nadir görüyoruz. Çünkü birey sayısı gittikçe azaldı. Birey sayısı azaldıkça o tür artık orada yaşama şansına kavuşamayacaktır."

SU KULLANIMINDA TASARRUF YAPILMASI ÖNERİSİ

Su kaynaklarının korunmasının önemine değinen Kılıç, suyun çok tasarruflu kullanılması gerektiğini ifade etti.

Var olan su kaynaklarının, özellikle küçük derelerin zenginleştirilmesi için bitki örtüsüne ve ağaçlandırmaya ağırlık ve önem verilmesi gerektiğine dikkati çeken Kılıç, "Tarım alanı olan yerlerde ekimden vazgeçilmemeli. Ekimin olduğu yerde havadaki nem oranı artacağı için yağışlara katkısı olacaktır.

Tarımda özellikle damlama ve yağmurlama sistemi tercih edilmeli. Yağmur sularını da biriktirmemiz lazım. Ülkemiz maalesef su zengini bir ülke değil. Bu yüzden suları kirletmeden defalarca kullanmamız gerekiyor. Rüzgar ve güneş enerjisinden de faydalanırsak küresel ısınmayı engelleriz." şeklinde konuştu.

‘GÖÇ YOLLARI GIDA ZİNCİRİNE BAĞLI OLARAK DEĞİŞİYOR’

Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Akın Temizer, Doğu Anadolu Bölgesi'nin göçmen kuşlar için Afrika, Avrupa ve Asya kıtası üçgeninde önemli bir göç yolu olduğunu ifade ederek, Fırat Havzası'nda yer alan Keban Baraj Gölü, Fırat Nehri, Karakaya Baraj Gölü ve Hazar Gölü'nün göçmen kuşların önemli dinlenme beslenme ve üreme alanları arasında yer aldığını belirtti.

Temizer, son yıllarda kuraklık başta olmak üzere insan faaliyetlerinden kaynaklı ekolojik dengenin bozulması, gıda zincirinin azalması ve kuşların yaşam alanlarının tahrip edilmesi sonucu bu bölgelerde yerli ve göçmen kuş türlerinde bir azalış söz konusu olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

"Geçmişte haziran ayından sonra yağmurlar yağmaya başlardı ancak daha sonra bu yağmurlar temmuz ve ağustos aylarına sarktı. Haziranda yağmurlarla beraber bölgeye bıldırcınlar göç ederdi. Bu sene bölgeye yağmur yağmadığı için bıldırcın göçleri olmadı. Aynı hadise kınalı keklikte de söz konusu. Kınalı keklikler kuzeyden güneye doğru göç ederdi. Allah'tan çiftliklerde üretilen yerli keklikler çoğaldı da popülasyonu korumaya başladılar. Ama bu hayvanlar da yakın bir süre zarfında kuzeyden güneye göç edecek. Bu göç yolları da gıda zincirine bağlı olarak değişiyor."

"Sulak alanlarda yaşayan kuşların göç ettiğini, bulundukları yerleri terk ettiklerini görüyoruz. Bu hayvanlar kurak bölgelerden suyu azalmayan bölgelere doğru göç etmeye başladılar." diyen Temizer, bunun önlenmesi için sulak alanların korunması, suların iyi kullanılması, akarsu ve derelerin kirletilmemesi, tarımsal alanda damlama sulama yöntemine mutlaka geçilmesi gerektiğini ifade etti.

‘KURAKLIKTAN DOLAYI GÖÇ YOLLARI BUNDAN SONRA DA DEĞİŞECEK’

Temizer, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kuraklıktan dolayı göç yolları bundan sonra da değişecek. Hayvanlar kendine yeni rotalar, yeni yönler arayacak. Onun için barajlar, göller, sulak alanların suyunun çok dikkatli kullanılması gerekmekte. Sular çekildiği ya da kuruduğu zaman hem balık popülasyonlarına hem de çevrede yaşayan canlılara büyük ölçüde zarar veriyor. Mutlaka ülkemizde ve dünyada sulak alanların korunması ile ilgili tedbirler alınmalı. Hatta yer altı su kaynaklarımızı da kontrollü bir şekilde kullanmak ve korumak zorundayız."