Harput kazı çalışmalarında son durum

Elazığ'ın en eski yerleşim yeri olan tarihi Harput Mahallesi'ndeki 2'nci dönem kazı çalışmalarında sona gelindi.

Harput kazı çalışmalarında son durum
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Fırat Üniversitesi sorumluluğunda Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Aytaç'ın kazı başkanlığını yürüttüğü, 45 kişilik ekiple yapılan kazının sonuna gelindi. Kazıda, kesintisiz 2 bin 700 zaman dilimine ait birçok eser ortaya çıkartıldı. Kazı Başkanı İsmail Aytaç, 2014-2009 yılı arasında yapılan çalışmalardaki buluntularla, kendilerinin son 2 yılda yaptıkları buluntuların birbirinin devamı ya da benzeri olduğunu söyledi.
  
"AMACIMIZ HARPUT’U DÜNYA MİRASINA YERLEŞTİRMEK"
Harput Kalesi'nde milattan önce 700 yıllarından 1920’lere kadar buluntulara rastladıklarını belirten Aytaç, “Böylece kesintisiz 2 bin 700 zaman dilimine  ait yaşanmışlıklar var. Kaledeki çalışmaların birkaç amacı var. Birincisi eserlerimizi ortaya çıkarıp sahip çıkmak. İkincisi bunu tüm bilim dünyasıyla paylaşmak. Üçüncüsü ise turizme kazandırmaktır. Harput Kalesi'nin restorasyonları da başlayıp ileriki safhalarda Dünya Kültür Mirası yedek listesini hedeflemiştik. İnşallah 10 yıl sonra da kazının büyük bir kısmı bitip, restorasyonlarında büyük bir kısmı tamamlandığında Dünya Kültür Mirası'na yerleştirmek gibi büyük bir hedefimiz var. Şehrin bütün karar vericileri de bu konuda çaba sarf ediyorlar. Harput ile ilgili çalışmalar sadece kale restorasyonlarıyla sınırlı değildir. Özellikle sivil mimari örnekleri ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nde sorumlu olan yapıların restorasyonları, belediyemizin kendi mülkiyetini aldığı hamamların restorasyonları gibi çok amaçlı bir çalışma sürüyor” dedi.

"ÇIKAN BULUNTULARIN ÇOĞU OSMANLI ZAMANINDAN KALMA"
Harput İç Kalesi 2015 çalışmalarında, taşınabilir kültür varlıklarından bir grup eser bulduklarını aktaran Aytaç, “Bunlara ait çok sayıda farklı örneklerimiz var. Bunların ön temizliği yaptık. Bütünlenebilir ya da birkaç parçasını bir araya getirebildiğimiz örnekleri, uzman arkadaşlarımız bir araya getirip yapıştırdılar. Özellikle çanak çömlek dediğimiz pişmiş toprak seramik ürünler en fazla çıkan gruptur. Gördüğümüz örneklerin çoğu Osmanlı zamanından kalmadır. 18-19 yüzyılın ürünleridir. Bizim Artuklu sarnıcı dediğimiz yerde sıfır noktasında temizlik yaptık. Bugün o su görünebiliyor. Oradan bakır büyük bir sağan çıktı. Ama sanki Bizans özelliği veriyor. Bu senini sağlam çıkan metal ürünü açısından önemli bir bulgudur. Diğer taraftan kandiller ve mumlukları görüyoruz. Bunlar zamanla kireçler karışmış. Bunların özellikle sarnıçlarda çıkması önemli. Bugün ki gibi aydınlatma sistemi olmadığından doğal olarak yağ kandiller ve mumlarla aydınlatılıyordu. Bunların bazılarının analizlerini yapmayı planlıyoruz. Taşınabilir kültür varlıkları arasında en çok çam bilezikler çıktı. Daha önceki zaman dilimlerinde bazı düğün törenlerinde kullanılıp kırıldığı için yoğun bir şekilde çıkıyor. Diğer taraftan çeşitli maden eritme atölyeleri, terzihaneler var. Bir terzi yüzüğümüz çıktı. Mühürlerimiz var. Mühürler bizim için önemli çünkü isim ve tarih belirtiyor. Metal ve cam yüzükler var. Bu sene cam az çıktı. Özellikle ok uçları buluntular arasında. Bunların ön temizliği yapıldı ama daha ince temizlikleri sonradan yapılacak. Her katmanda karşımıza çıkan tütün ruleleri var. Bunların bir kısmı İstanbul üretimi olan örneklerimiz var. Buluntuların şekillerine göre de tipolojileri var. Beşli dediğimiz 1850’lerden sonra üretilen silaha ayıt mermi be fişek var. Bizim mutfaklarda kullandığımız tuzlukların kapaklarında bir tane var. Kaşık metaller kalın dökümlü yapılmış. Atölye sistemleri nerede yapılmış diye bunlarında örneklerine bakacağız” diye konuştu.