Milletvekili Erol, İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin konuştu

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin TBMM'de konuştu.

Milletvekili Erol, İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin konuştu
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Milletvekili Erol, TBMM'de yaptığı İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin konuşmasında: 

“Önce şunu belirtmek isterim ki benden önce konuşmacılar sürecin hukuki boyutunu anlattılar. Ben bir hukukçu değilim. Onlar gibi hukuki boyutunu anlatamam. Ama siyaseten değerlendirebilirim. Çünkü ülkemizde hukuka dayalı olmayan siyasetin hukukun siyasallaştığı dönemlerde ve sonuçlarının ne olduğu konusunda değişik örnekler var. Mesela Ergenekon Balyoz sürecini herkes hatırlar. O dönemlerde hainlikle suçlanan Ergenekon ve Balyoz sanıkları daha sonraki süreçte kahraman olarak görevlerine iade edildiler. Ama hatırlayın, o dönem Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının savcıları Zekeriya Öz kahraman olarak gezerken ve dönemimizin Cumhurbaşkanı o dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan kendi makam arabasını bile tahsis etme sorumlu ettiği dönemde Zekeriya Öz Türkiye'nin neresine giderse gitsin siyaset üstü bürokrasi üstü bir kimlikle kendini her şeyin üstünde gören bir kimlikle kahraman gibi görüldü. Ama işin aslı ortaya çıkınca o kahraman Zekeriya Öz vatan haini olarak şu anda yurt dışında ve Zekeriya Öz'ün yargıladığı o zamanki hainler şu anda vatanın gerçek evlatları ve kahraman olarak görevlerinin başında.“ ifadelerine yer vererek konuşmasına şöyle devam etti:

“TÜRKİYE'DE NE ZAMAN KİMİN KAHRAMAN OLACAĞI ve HAİN OLACAĞI BELLİ DEĞİL”

“Ben buradan Yüksek Seçim Kurulu'na şunu özellikle belirtmek isterim, bugün verdiğiniz karardan dolayı sizi kahraman edebilirler ve kahraman diye tanımlayabilirler. Kendinizi kahraman diye görebilirsiniz ama Türkiye'de ne zaman kimin kahraman olacağı, hain olacağı belli değil. Bugün kahramanlık taslayanlar yarın ne ile suçlandı?  Zekeriya Öz örneğinde görüldüğü gibi öyle bir riskin olduğunu da söylemek isterim. Ayrıca size bir örnek daha vermek isterim. Bütün adliye binalarında hakimin arkasında “Adalet Mülkün Temelidir” yazar. Yani adalet devletin temelidir. Eğer devleti kurumlarıyla, kurallarıyla çalıştırmazsak devletin siyasallaştırırsak o zaman bir gün hepimiz mutlaka o beklediğimiz özlem duyduğumuz adalete ihtiyaç duyduğumuzda farklı tablo ile karşı karşıya kalırız.

Bununla ilgili size bir örnek vereceğim: AK Parti’nin hükümetleri döneminde AK Parti’nin bana göre bugüne kadar en başarılı ve takdir ettiğim işi nedir? 12 Eylül darbecilerinin de Kenan Evren'in yargılama sürecini başlatmasıdır. Ama 12 Eylül dönemine geri dönün, Kenan Evren'in adı meydanlara verilirken, caddelere verilirken, okullara verilirken gittiği yerde on binler karşılarken ama Kenan Evren'in cenazesini hatırlayın eğer resmi devlet töreniyle defin edilmeseydi cenaze töreni kaldırılmasaydı cenaze töreninde 4 tane sivil yoktu. Onun için devletin siyasallaştırmak yerine devleti parti politikalarına dahil edip yargıyı siyasallaştırmak yerine devletin gelenekleriyle oynamamalıyız ve devletin liyakatini korumalıyız. Bizlerin Tabi ki siyasetçiler olarak genel başkanlarımıza ve partilerimize karşı sorumlu olması gayet doğaldır ama biatımız ve itiatımız devletin devamlılığına, devletin birliğine devletin liyakatine olmalıdır. Bugün bu parlamentoda geçmişte görev yapan bu ülkede Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapan birçok insan var. Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit… Allah rahmet eylesin bunlar dönem dönem başbakanlık yaptılar dönem dönem cumhurbaşkanlığı yaptılar. Peki bugün parlamentoda grupları var mı, yok ama devlet var ama parlamento var. Onun içindir ki birinci önceliğimiz devleti korumak, devlet liyakatini korumak. Bugün siyasetin gücü elimizde olduğu için siyasi sonuçları kendimize yorumlayarak İstanbul seçimlerini siyasi bir elde etmeye çalışırsanız o zaman siz başta Merve Kavakçı’nın bu kürsüde yemin ettirilmemesi dahil bütün geçmişinizi inkar edersiniz. Çünkü geçmişte size yapılan bütün haksızlıkları kat kat üstüne koyarak bugün sanki bir intikam duygusuyla demokrasi ile çatışan bir haliniz var. Ben buradan sizi, içinizde devlet geleneğinden gelen ve devlet geleneğini bilen siyasetçileri, uyarmak istiyorum. Yapmayın, etmeyin 14 Temmuz'da 15 Temmuz’un olacağını tahmin etmediğiniz. İddia etmediğiniz, mümkün kılmadığınız bir süreci bu ülke yaşamışsa bu mantıkla, bu anlayışla yeni riskleri açık bir ülke haline getirmeyelim. Parlamento'nun saygınlığını koruyalım devletin liyakatini, birliğini ve beraberliğini koruyalım.”