Organ bağışı yapanlar daha uzun yaşıyor

Organ bağışının sadece alıcıya değil vericiye de büyük faydasının olduğunu anlatan Prof. Dr. Şehmus Özmen, Bağış yapan kişiler toplum ortalamasına göre daha uzun yaşıyor. Bunun nedeni, bağışçıların bir insanı sağlığına kavuşturmuş olmanın getirdiği mutluluk ve sağlıklarına, yaşam tarzlarına daha dikkat etmeleri olarak söylenebilir dedi.

Organ bağışı yapanlar daha uzun yaşıyor
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Organ bağışının sadece alıcıya değil vericiye de büyük faydasının olduğunu anlatan Prof. Dr. Şehmus Özmen, “Bağış yapan kişiler toplum ortalamasına göre daha uzun yaşıyor. Bunun nedeni, bağışçıların bir insanı sağlığına kavuşturmuş olmanın getirdiği mutluluk ve sağlıklarına, yaşam tarzlarına daha dikkat etmeleri olarak söylenebilir” dedi.

Memorial Diyarbakır Hastanesi Nefroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Şehmus Özmen, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası nedeniyle, organ bağışının önemi hakkında bilgi verdi. Türkiye’nin organ bağışı açısından ciddi bir gelişme içerisinde olduğunu belirten Özmen, “Ancak hala yeterli orana ulaşılmış değil. Son 3-4 yıl içerisinde yıllık yapılan böbrek nakli çalışmaları 2 bin ila 3 bin arasında değişmekte. Oysaki şu an 60 bin civarında hasta diyalize mahkum ve bunların ortalama 21 bini böbrek nakline ihtiyaç duymakta” dedi.

“Organ bağışı Türkiye’de yeterli oranda değil”

Yapılan böbrek bağışlarının 4’te 3’ü organ bağışı ihtiyaç duyan kişinin yakınları tarafından, 4’te 1’inin de beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların yakınlarından alınan izin sonucu gerçekleştirildiğini anlatan Özmen, şunları kaydetti:

“2013 yılında bildirilen, beyin ölümü gerçekleşmiş olgu sayısı yaklaşık bin 500 iken bunun ancak 4 veya 5’te birinin aileleri hastalarının organlarını bağışlamayı kabul etmiş. Burada hasta yakınlarının ikna edilmesin de bir problem söz konusu olduğunu gösteriyor. Oysa Avrupa ya da batı toplumlarında bu oran tam tersine, yani nakillerin yüzde 75’i kadavradan gerçekleşiyor. Bizim ulaşmamız gereken düzey ise Avrupa ile benzer olmalı yani yapılan bağışların çoğu kadavradan alınmalı, bu da organ bağışı ile mümkün.”

“Bağışçı olmak zor değil”

Organ bağışı için insanların 18 yaşını geçmiş, sağlıklı, akli dengesinin yerinde olmasının yeterli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özmen, “Sağlık bakanlığının organ bağışı için yaptığı çalışmalar sonucu kişinin bağış için bir nakil merkezine ya da hastaneye başvurması ve ben organlarımı bağışlamak istiyorum demesi yeterli olacaktır. Böbrek bağışçıları için yapılan araştırmalarda, bu kişilerin toplum ortalamasından daha uzun yaşadığı ortaya çıktı. Bunun en büyük nedeni bağışçıların ruh hallerinin, bir insana hayat bağışlamış olmanın getirdiği bir hissiyat ve bağıştan sonra sağlıklarına, yaşam tarzlarına daha dikkat etmeleridir” diye konuştu.

“Bol su tüketimi böbrek hastalıklarına karşı koruyucudur”

Böbrek yetmezliği hastalığına yakalanmamak için öncelikle onun önlemini almak gerektiğini anlatan Prof. Dr. Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle bol su içmek büyük önem taşıyor. Kronik böbrek hastalığından korunma ve hastalığın ilerlemesini önlemede en önemli faktör su tüketimidir. İştahsızlık ve yetersiz beslenme, ishal ve kusmaya bağlı sıvı kayıplarına dikkat edilmeli, vücudun susuz kalması önlenmeli ve kaybedilen sıvı yerine konulmalıdır. Kan basıncı kontrolü en önemli hedeflerden biridir. Tansiyon düşürücü ilaçlarda ACE inhibitörü ARB grubu ilaçlar koruyucu özelliğe sahiptir. Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Kan şekeri, kan yağları ve kansızlığın kontrolü takip edilmelidir. Sigaranın bırakılması kronik böbrek hastalığının ilerlemesini engelleyen önemli bir faktördür. Fiziksel aktivite artışı ve vücut ağırlığının kontrolü diğer alınabilecek önlemlerdir. Kronik böbrek hastalığına yakalanan veya yüksek risk altındakilerin düzenli olarak nefroloji uzmanınca izlenmeleri gereklidir.”