Polat: 'Cumhuriyetin ilk 50 yılında öğretmen, imam ve muhtar toplumun gerçek ombudsmanlarıydı'

ŞEHİRDER Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Polat Cumhuriyetin ilk 50 yılında öğretmen, imam ve muhtar toplumun gerçek ombudsmanlarıydı dedi.

Polat: 'Cumhuriyetin ilk 50 yılında öğretmen, imam ve muhtar toplumun gerçek ombudsmanlarıydı'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

ŞEHİRDER Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Polat; “Cumhuriyetin ilk 50 yılında öğretmen, imam ve muhtar toplumun gerçek ombudsmanlarıydı” dedi.

Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından düzenlenen “Ombudsman, Muhtarlarla ve Sivil Toplum Kuruluşlarıyla Buluşuyor” toplantısında Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği adına ŞEHİRDER Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Polat, Doğu’da Devlet ve Halk Arasındaki Diyalog ve İlişkilerdeki Mesafeler ve Bunların Üzerine Çözüm Önerileri” başlıklı bir konuşma yaptı.

Konuşmasında halkın yönetişim anlamında devletle ilişkiye girmesinin büyük oranda cumhuriyet kazanımı olduğuna dikkat çeken Polat, bilhassa “öğretmen, imam ve muhtar”ın cumhuriyetin ilk 50 yıllık döneminde en aktif ombudsman olduklarını söyledi.

ŞEHİRDER Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Polat konuşmasına şöyle devam etti: “Devletle halkın yönetişim bağlamında ilişkiye girmesi büyük oranda bir Cumhuriyet kazanımıdır. Cumhuriyet döneminde Doğu’da toplumun genel gelişmişlik düzeyinin çok üzerinde üzerinde 3 aktör karşımıza çıkmaktadır: Eğitim ve kültürü yansıtan öğretmen, dini ve irfanı yansıtan imam, devletle halk arasında resmi elçi olan muhtar. Bu 3 aktör 30 yıl öncesine kadar halkla devlet arasında bugünkü toplantımızın da konusu olan ombudsman idiler. Çünkü;1980’e kadar Türkiye nüfusunun %70’i köylüydü. Okuma yazma oranı düşüktü. Hem devlet hem dünya, vatandaşlık vazifeleri ve hakları halk tarafından çok bilinmiyordu. Eğitim seviyesi düşük, devletle diyalogu az, meselelerini kendi içinde örfi usullerle çözmeye çalışan çekingen halkın içinde öğretmen ve imam, devlet bilgisi, görgüsü ve meseleleri çözme ferasetleriyle elbette ahalinin çok üzerindeydi. Evet, ulaşımın, iletişimin ve medyanın bu kadar gelişmediği dönemlerde halk, kendi devletini, devlet kurumlarını, kendi haklarını, öncelikle bu üç ombudsmandan öğreniyordu: öğretmen, imam, muhtar Televizyon ve radyolar sınırlıydı.

1980’den sonra toplum değişti.Ticarette ve eğitimde bilgi ve iletişimde toplumun genel gelişmişlik düzeyinde ciddi bir artış oldu. Köyden şehre hızlı biçimde göçler başladı. Şehir nüfusunda gözle görülür bir artış oldu. Günümüzde, küreselleşti dünya, artık evlerimizin içine girecek kadar küçüldü.Ve artık sıradan halk için bilinmeyenler azaldı.Halkın bilgi ve görgü düzeyi geçen zamanla beraber öğretmen,imam ve muhtarı yakaladı ve belki de geçti.

Gelişmiş bir toplum karşısında ombudsmanların daha aktif olması için kendilerini çok iyi yetiştirmeleri gerekmektedir. Öğretmen ve imam yetiştirme yöntemlerimizi ve programlarımızı gözden geçirmemiz lazım.

Halihazırda neredeyse son 25 senede en etkin ombudsman iktidar partilerinin il ve ilçe başkanlıkları olmuştur; lâkin siyasi parti temsilcileri de tek başına toplumun talep ve ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.

Maalesef doğudaki, kırsaldaki öğretmenlerin birçoğu ya sözleşmeli ya stajyer Herkesin üniversite mezunu olduğu dönemde çağımızın imamları hâlâ lise mezunu. Yine bölgeye atanan kaymakamlarımız Kaymakamlık sınavını kazanmak için durmadan çalışan,bu nedenle belki de sosyalleşemeyen,henüz olgunlaşmamış, genç arkadaşlarımız kaymakam oluyor.

Sosyalleşmemiş, bölgenin ve toplumun asabiyesine ve hassasiyetine yeterli vukufiyeti olmayan çok genç kaymakamlar ve devlet memurları belki de toplumu devletle olan ilişkilerinde tatmin etmiyorlar.

Önerimiz şudur ki; Kaymakamlık yaşının en az 35 yaş olması, öğretmen atamalarının emniyet ve askeriye de olduğu gibi gerçekleştirilmesi. Tecrübeli öğretmenler çalışmalı artık Doğu’da. İmamlar kesinlikle ilahiyat fakültesi mezunu olup ciddi bir yeterlilik sınavına tabi tutulmalılar.

Sonuç olarak; Bölgemizin; birbirinden farklı etnik ve mezhepsel toplulukları ile Asya, Avrupa ve Ortadoğu kültürlerinin kesiştiği noktada olması bize şunu gösteriyor ki, tüm bu bölgenin siyasal ve sosyo-kültürel yapısına hakim, halkın genel bilgi ve görgü düzeyinin üstünde niteliğe sahip yöneticiler ve devlet memurları görevlendirilmelidir.”