Türkiye'de Darbeler Tarihi ve Demokrasi Mücadelesi Aziziye'de anlatıldı
Aziziye Belediye'nin ev sahipliği yaptığı programda 28 Şubat'tan 15 Temmuz'a Türkiye'deki darbeler ve demokrasi mücadelesi anlatıldı.
Aziziye Belediye’nin ev sahipliği yaptığı programda 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a Türkiye’deki darbeler ve demokrasi mücadelesi anlatıldı.
Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü Konferans Salonu’nda Türkiye’de 28 Şubat Postmodern darbesinden 15 Temmuz kalkışmasına kadar olan süreçte bilinmeyenlerin gün ışığına çıktığı konferans saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan Aziziye Belediye Başkanı Muhammed Cevdet Orhan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu tarihten bu güne kadar birçok darbeyle karşı karşıya kaldığını kaydetti.
Başkan Orhan ülke olarak darbelerin olumsuz sonuçların hep birlikte görüldüğünü ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: ”Hep birlikte bu darbelerin ülkemiz için ne kadar olumsuz sonuçlar ürettiğini ve milletimizi ne büyük olumsuzluklara maruz bıraktığını gördük. Özellikle şunu ifade edeyim ki; darbeler neticesinde vermiş olduğunuz en önemli ve en büyük kayıplardan bir tanesi maalesef rahmetli Adnan Menderes’in yargılanması ile başlayan sürecin idam edilmesiyle sonuçlanmasıdır.”
Başkan Orhan, yakın tarihten günümüze kadar olan süre içerisinde Türkiye’nin 28 Şubat Postmodern darbesine maruz bırakıldığına dikkat çekerek,” Yakın tarihimizde 17-25 Aralık olaylarının öncesinde başlayan Gezi Olayları süreci ve sonrasında 17-25 Aralık olayları birbirini takip etmiştir. Bu olayların ardından 15 Temmuz tarihinde gerçekleşen darbe girişimini millet olarak hep birlikte vermiş olduğumuz mücadele neticesinde önlememiz ve darbeciler karşısında dimdik ayakta durmamız da bizim tarihsel süreç içerisinde almış olduğumuz en önemli derslerin 15 Temmuz’da tezahür etmesidir.” şeklinde konuştu.
Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Mevlüt Doğan, ” Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi de adeta tam bir darbeler tarihi olarak tarihlerimizde yerini almış bulunmaktadır. 28 Şubat süreciyle başlayan yaklaşık 20 yıllık süre içerisinde Başbakanımızın ifadesi ile adeta bizim başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat hadisesi, hükümetimizin görevi devralmasından sonra; Balyoz, Ergenekon, E-Muhtıra, Gezi Olayları, 17- 25 Aralık Olayları ve nihayetinde de 15 Temmuz hain darbe girişimi olarak karşımızda bulunmaktadır” dedi.
15 Temmuz imtihanından yüzümüzün akıyla çıktık
15 Temmuz günü Erzurum’da yaşananları anlatan Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, ”Erzurum 15 Temmuz’da öylesine hususi bir duruş sergiledi ki, bir dadaş kıvamıyla baştan sona o sürecin her anına şahitlik ettim. O gün AK Parti Genel Merkezimizde insan hakları ile ilgili bir toplantımız vardı. Bu toplantıdan dolayı o gün katılmam gereken Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ’ın amcasının cenaze törenine katılamadım. Akşam geldim ve Erzurum’un iftihar ettiği bir isim olan önceki İçişleri Bakanımız Efkan Ala ile birlikte havaalanında mülaki olduk. Benim indiğim tarifeli uçak ile onu yolcu ettik. Özellikle altını çiziyorum tarifeli uçağa bindirdik. Daha sonra Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ’ın amcasının taziye çadırına gittik. Aziziye Belediye Başkanımız Muhammed bey de bu ziyaret esnasında bana eşlik etti. Orada hadiseyi ilk defa dönemin Kars Valisi Günay Özdemir’den duyduk. Erzurum’da bu işi ilk duyan da Kars Valisi Günay Özdemir oldu. Kendileriyle yan yana oturuyorduk. İstanbul’da köprü tanklar tarafından kapatılmış haberi gelince olaya muttali olduk. Sonrasında da oradan polis evine gittik ve o sürecin her anını yaşadık” şeklinde konuştu. Bu süreç bir ay sürdü. Orada bulunanların neredeyse tamamına yakını demokrasi nöbetlerini aksatmadan tuttular. Nefis bir durum sergilediler, yani dadaşça bir durum sergilediler. Dolayısıyla bu imtihandan yüzümüzün akıyla çıktık. 15 Temmuz imtihanı böyleydi.” dedi.
28 Şubat 15 Temmuz’dan ayrı değildir
Milletvekili Aydemir sözlerini şöyle sürdürdü:” 28 Şubat tarihi için önemli bir 28 Şubat için bir kayıt düşeceğim ki çok önemli bir zaman kesitidir. Bunu zaman zaman hepimiz anlatıyoruz. 15 Temmuz ile 28 Şubat’ı iki farklı kalkışmaymış gibi düşünüyoruz. Oysa geldiğimiz nokta gösterdi ki; 15 Temmuz’un çıkış noktası 28 Şubat tarihidir. Bakın 28 Şubat’tan sonraki serencamı herkes fikir etsin ve düşünsün. O zaman bizi öylesine aldattılar ki; buradan bu imansız başı Amerika’ya pılase olurken biz o gösterdiği suret-i hattan dolayı millet olarak onun yanında yer almıştık. Bu necip millet, 28 Şubat’ta İnançlara gem vuruluyor, inançlara müsaade edilmiyor, inançlar yaşanmasın diye bir barem, bir bariyer konuluyor düşüncesiyle ondan yana bir tavır aldı. Bu planlar, örgütlü bir hareket tarzıydı ve bunun ucu 15 Temmuz’da aşikar oldu.”
Milletvekili Aydemir Erzurum’un eski Müftülerinden Yunus Kaya’nın uyarısını hatırlatarak, “Elbette daha önce fehmedenler, akıl edenler bu durumu görmüşlerdi. Allah gani gani rahmet eylesin, Erzurum özelinde yaşanmış hususi bir hali anlatıyorum. Bizim medarı iftiharımız her fırsatta altını çizerek söylüyorum ki yakın dostum oldu, çok çok istifade ettiğim Erzurum eski müftülerinden Yunus Kaya Hoca 2015 yılında ahirete intikal etmişti. O bu hali ta o zaman görmüştü. Etrafındaki insanları aydınlattı ve bu imansıza dikkat edin dedi. O yıllarda merhum bunları söylüyordu. Ve geldiğimiz noktada hakikat o şekilde ortaya çıktı. Şükürler olsun milli ve yerli anlayış milletimizin zihin kompartımanlarını öylesine beslemiş ki o badire iyi atlattık. Atlattığımız için şimdi geldiğimiz nokta da özellikle şu anda yedi düvele karşı verdiğimiz mücadelede zirvelere yürüyoruz. Elhamdülillah simit üretir gibi roket üretiyoruz. Bu milletin İmanlı ve inançlı duruşuyla ve tabi en mühimi o bir büyük dirayetli liderlikle yapıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Allah ömrünü çok uzun eylesin” diye konuştu.
Konferansın moderatörlüğünü yapan Tarkan Zengin 27 Mayıs’ta başlayan bir darbeler tarihinin olduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti:” Osmanlı devleti döneminde yapılmış darbeler var. Bunları da sayarsak çok sayıda darbe yaşanmış ama çok partili hayata geçtikten sonra darbelerin anası denen 27 Mayıs yaşanmıştır. 27 Mayıs darbesi Türkiye’de aslında darbe geleneğini kurumsallaştırmış bir darbedir. Bazı kurumlar kurulmuştur. Anayasa Mahkemesi bunlardan bir tanesidir. Türkiye’de de yıllarca bu tür kurumlar iktidara gelememiş olsalar bile istemedikleri insanları iktidara geldiklerinde bunların önünü kesen bir takım eylemler yapmışlardır.27 Mayıs darbesine maruz kalan rahmetli Andan Menderes ve üç arkadaşını astılar. Polis sorguları sırasında işkencelerde onlarca milletvekilini ve bürokratı kaybettik. Dolayısıyla 27 Mayıs sadece Adnan Menderes ve iki arkadaşının darağacına götürülmesi değil Türkiye’de belki de Türk tarihi boyunca seçimle ilk defa işbaşına gelen bir başbakanı da asan bir millet olarak tarihin utanç sayfalarında yer aldık.”
Zengin,” Bugün Tayyip Erdoğan’a ne diyorlarsa rahmetli Adnan Menderes’e de aynı şeyi söylüyorlardı. Mendeser’e diktatör, hırsız ve yolsuz demişlerdi. Üstelik Adnan Menderes yargılanırken ona hırsız ve yolsuz diyenler Menderes’in bütün yaptıklarını incelemişler ve sadece 2-3 tane suç bulmuşlardı. Bunlardan bir tanesi Cımbız Davası olarak tarihe geçen başbakanlık konutuna alınan bir cımbızın hesabını sormuşlardı. Diğeri de örtülü ödenekler normalde yargıya tabi değildir ama bütün örtülü ödenekleri incelemişlerdir. Orada da 400 liralık açık bulmuşlar. Rahmetli Menderes bir üniversite öğrencisine palto almıştır ve bunu talimat vermiştir.
12 Eylül’de de aynı sahne yaşanmıştır. 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren bir solculardan bir de sağcılardan astırma emri vererek sözde bir eşitlik sağlamış olmaktadır. Bir soldan bir sağdan astık diyerek sanki bir eşitlik sağlanmış gibi bir şey söylemişti. Yine aynı silahlar aynı kasadan, aynı sandıktan sağcılara da solculara verilmiş ve milletin gençleri bir birbirine kırdırılmıştır” dedi.
Verdiği örnekler ve yaptığı benzetmelerle katılımcıların beğenisini toplayan siyasetçi Savcı Sayan birlik ve beraberliğe vurgu yaptı.
Sayan,” Biz birbirimizi biliyoruz. Geleneğimizi biliyoruz, göreneğimize biliyoruz, yani Erzurum’da ne oluyorsa Ağrı’da da aynı şey var. Yani: Trakya’da ne oluyorsa burada da aynı şey var ama yıllarca bizi düşmanlaştırdılar. Bizi ayrıştırdılar, bizim aramıza nifak soktular, gün geldi alevi sünni diye ayırdılar, gün geldi sağcı solcu dediler. Biz Osmanlı bakiyesi olan bir ülkeyiz. Benim iki dedem Osmanlı Devleti’nde paşalık yaptı. Benim bir dedem Erzurum’da da Ermeni cephesinin komutanıydı. Yani biz bu acıların hepsini yaşadık. Toprak kazanmanın, vatan kaybetmenin zorluğunu biliyoruz. Büyüklerimizden hepsini öğrendik.” şeklinde konuştu.
Biz Recep Tayyip Erdoğan’ı yerli ve milli olduğu için seviyoruz
Sayan, ” Biz Recep Tayyip Erdoğan’ı kara kışından kara gözünden dolayı sevmiyoruz. Bu ülke için milli ve yerliyse, böyle davranıyorsa, ülkenin çıkarlarını gözetiyorsa, ülkenin namusunu, onurunu ve şerefini diğer devletlere karşı koruyorsa, dimdik ayaktaysa, Abdülhamit Han’ın torunu olduğunu unutmuyorsa, Osmanlı bakiyesi olduğunu unutmuyorsa, Selahaddin Eyyubi’nin, Alparslan’ın torunu olduğunu unutmuyorsa hangi partiye mensup olursa olsun benim gözümde büyük bir adamdır, onurlu bir adamdır
Biz geçmişte Adnan Mendereslere, Necmettin Erbakanlara sahip çıksaydık, 28 Şubat’ta teslim olmasaydık daha iyi yerlerde olacaktık. Eğer biz bugün Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıkmazsak, Devlet Bahçeli’ye sahip çıkmazsak, yerli ve milli değerlere sahip çıkmazsak şüphesiz çok ağlayacağız. Çocuklarımız daha fazla ağlayacaklar. Torunlarımız belki de Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet göremeyecekler” şeklinde konuştu.
Konuşmasında Batıya yüklenen Gazeteci Erkan Tan, ”Bu memlekette batı diye bir put var. Yani putperestler var. Bu memlekette batı putperestleri var. Batı bir puttur ve Türklerin ile Müslümanların düşmanıdır. Batı coğrafi bir kelimedir. Yani bu düşmanlar bize göre Batı’da yer aldıkları için batı denilmiştir. Aslında asıl isimleri haçlı Hristiyanlar ve Siyonist Yahudilerdir. Batı bunların ittifakıdır. Senelerce bu memlekette Batı diye bir hedef koydular. Çağdaşlık, ilerleme, medeniyet Batıdadır dediler. Korkunç bir yalan bu. Batı işte ortadadır. Suriye’de Halep’e yakın olan Guta’da her gün insanlar ölüyor. Bir haftada 350 kişi öldü. Müslüman, kadın, erkek, yaşlı ve genç, bunların hepsi öldü, nerede batı? İnsan hakları örgütleri nerede? Hani kendisine aydın diyen karanlık haçlı ve Siyonistler neredeler? Türk Tabipler birliği nerede? Bunların varlık sebebi Türk ve Müslüman düşmanlığıdır” dedi.
Darbelerin medya ayağına dikkat çeken Tan, sözlerini şöyle sürdürdü,” 28 Şubat’ta, 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 15 Temmuz’da sahnedekiler içimizdeki Batı putperesleridir. Düşmanlarımız coğrafi adıyla gelip de Türkiye’de film fırıldak çeviremezler. Niye çünkü anlarız. Bunlar filmi bizim gibi görünenler ile çekiyorlar. İşte 28 Şubat, 15 Temmuz, 12 Eylül, 27 Mayıs hep iş adamları görünümlü, gazeteci görünümlü, televizyoncu görünümlü, bilim adamı görünümlü ve siyasetçi görünümlü kişiler ve gruplar tarafından yapıldı. Yani bütün bu darbelerin arkasında Batı vardır. Peki neden? Nedeni şu; bağımsız, güçlenen ve Müslüman hassasiyetlerle davranan Türkiye Cumhuriyeti devletini yok etmek istiyorlar. Darbelerin sebebi budur. Bağımsız davranıyorsan, güçleniyorsan ve özellikle Müslüman hassasiyetlerle devlet yönetiyorsan yıkılmalısın.” diye konuştu.
Programa Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanvekili Mevlüt Doğan, Aziziye Belediye Başkanı Muhammed Cevdet Orhan, AK Parti İl Başkan yardımcısı Yasin Güraksın, AK Parti Aziziye İlçe Başkanı Ensar Coşkun, AK Parti Aziziye Kadın ve Gençlik Kolları yönetimleri, çeşitli kurum ve kuruluşların yöneticileri, muhtarlar ve çok sayıda vatandaş katıldı.