Yaşlılar ruh ve beden sağlığı için dikkatli olmalı
Yrd. Doç. Dr. Şahide Kolburan, yaşlılık dönemine genç yaşlardan itibaren hazırlanılması gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’de yaşlı nüfus oranı, dünyada olduğu gibi her geçen gün artıyor. Bu nedenle toplumun “yaşlı sağlığı” konusunda bilinçlendirilmesi, sağlık düzeyinin yükseltilmesi ve geliştirilmesi amacıyla Ekim ayı içerisinde “Dünya Yaşlılar Günü” kapsamında etkinlikler düzenleniyor.
Yrd. Doç. Dr. Şahide Güliz Kolburan yaşlılık psikolojisine ilişkin bilgiler verdi. Yaşlılık döneminin insanın yaşayıp tükettiği ve telafisi olmayan tek bir yaşama sahip olduğunu net olarak idrak ettiği dönem olduğunu belirten Kolburan “Yaşlı insanlar, geriye fazla zaman kalmadığını, gençlere tanınan seçenek ve fırsatların artık kendilerine tanınmadığını fark ederler. Bu bir telafi edememe duygu ve düşüncesini de beraberinde getirir. Artık geçmişi telafi etmek ya da yeni projeler üretmek için ne zaman ne de enerji vardır.” dedi.
Başarılı yaşlanmanın kriterlerini açıklayan Yrd. Doç. Dr. Şahide Güliz Kolburan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Kişiliğimizin yeni deneyimlere açık olması, kendi kararlarını kendi vermesi, hem kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olmak hem de başkalarının değer yargılarına ve görüşlerine saygılı olmak mutlu yaşlanmayla iç içedir. Kişinin yaşamından memnun olması, kendini olumlu değerlendirmesi ve geçmiş yaşamından hoşnutluk duyması başarılı yaşlanmanın kriterleridir.”
“Hayatının önceki aşamalarını, gençlik ve olgunluk dönemlerini memnuniyetle anan insanlar yaşlılık dönemlerini de bütünlük ve olgunluk duygusu içinde geçirirler. Söz edilen bütünlük duygusu, o zamana kadar kazanılmış olan olgun benlik özelliklerinin birbirleriyle bütünleştirilmesidir. Azalmakta olan bedensel-zihinsel yeteneklere ve yaklaşmakta olan sona rağmen kişi yaşamını gözden geçirdiğinde; geçmişini acı, tatlı, olumlu, olumsuz tüm yönleri ile bir bütün olarak kabul edebiliyorsa yaklaşmakta olan sonu korku ve kaygı ile karşılamayacaktır. Bu döneme kadar benlik bütünlüğünü sağlayamamış kişiler, geçirmiş olduğu ve artık telafisi olmayan yaşamı için pişmanlık ve çaresizlik duyguları yaşayacaklardır.”
Yaşlı insanların başa çıkmakta zorlandıkları en zorlu üç duygusal sorunun kayıplar, yas tutma ve yalnızlık olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Kolburan, “Birçok kayıplar yaşamış, hastalıklarla ve günlük sıkıntılarla yüz yüze gelebilen yaşlı erişkinlerin, yıllar boyunca edinmiş oldukları deneyimlerinden, ilişkilerden ve yeteneklerinden oluşan zengin güç kaynaklarından yararlanmayı başaramadıkları sık görülmektedir. Kayıplar, yas tutma ve yalnızlık yaşlı insanların baş etmek zorunda kaldıkları, en zorlu üç duygusal sorun olarak öne çıkıyor. Yaşlı erişkinlerde uğradıkları ağır kayıplara bağlı olarak yas tutma döneminin uzun sürmesine karşın eski ve yeni ilişkileri, etkinlikleri, ilgi ve merakları sayesinde yaşamın birçok yanından tat almaları mümkün olabiliyor” şeklinde konuştu.
Gelecekteki yaşlıların da yaşlılık dönemini hayatın yeni bir fırsatı olarak değerlendirebilmeleri için bu sürece gençlik dönemlerinden hazırlanmaları gerektiğinin altını çizen Yrd. Doç. Dr. Şahide Güliz Kolburan, “Gençlik döneminde oluşturulan çok yönlü ilgi odakları, zihinsel yeteneklerin geliştirilmesi, sorun çözme becerisi ve aile dışı toplumsal ilişkilere yer vermek gibi deneyimler yaşlılık döneminin daha verimli geçmesinin ön yatırımlarıdır” şeklinde konuştu.
İnsan bedeninde yaşlanma belirtilerinin ilk olarak görülmeye başlandığı bölgeler arasında ağız boşluğu ve onu çevreleyen dokular öne çıkıyor. Yrd. Doç. Dr. Esra Yüce yaşlanma ile birlikte diş kaybında artış, tükürük akış hızında azalma, ağız mukozasında ve kaslarda güçsüzlük gibi meydana gelen değişikliklerin yaşlıların çiğneme fonksiyonunun ve beslenme alışkanlıklarının da bozulmasına yol açtığını söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Yüce, sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı bir yaşlılık dönemi için temel gereksinimlerden olan beslenmenin bozulmasının bir dizi patolojik hastalığa zemin hazırladığını ifade ederek “Ağız hijyeni kötü olan yaşlılarda, bağışıklık sisteminin zayıflığıyla bazı enfeksiyonların gelişimine neden olarak genel sağlık anlamında çeşitli sorunlar yaşanabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar, ağız-diş sağlığı problemlerinin bazı sistemik hastalıkları özellikle de pnömoni (zatürre) riskini artırdığını gösteriyor. Bu sebeple yaşlı bireylere ağız-diş sağlığı konusunda gerekli önleyici tedbirlerin alınabilmesi ve tedavi gereksinimlerinin belirlenebilmesi için, ağız sağlığı durumlarının saptanması ve ağız bakımı alışkanlıklarının öğretilmesi çok önemli” dedi.