(Özel haber) Ayakçı olarak başladı patron oldu
Diyarbakır'da 11 yaşında ayakçı olarak başladığı tekstil sektöründe 32 yıl sonra kendi iş yerini açan Remziye Humartaş, hedefinin önce Türkiye'ye sonra da dünyaya açılmak olduğunu ifade etti.
Diyarbakır’da 11 yaşında ayakçı olarak başladığı tekstil sektöründe 32 yıl sonra kendi iş yerini açan Remziye Humartaş, hedefinin önce Türkiye’ye sonra da dünyaya açılmak olduğunu ifade etti.
Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde yaşayan 45 yaşındaki Remziye Humartaş, 11 yaşında ayakçı olarak başladığı tekstil sektöründe 32 yıl sonra patronluk koltuğuna oturdu. Sektörde geçen sürede çok sıkıntılar çektiğini birkaç kez erkek ortaklarla iş yeri açma denemelerinin olduğunu ancak başarısızlıkla sonuçlandığını ifade eden Humartaş, en sonunda kendi iş yerini açmaya karar verdiğini ve kendi öz kaynaklarıyla iş elbiseleri diken bir atölye açtığını belirtti. Tekstil sektörü çalışanlarının yaklaşık yüzde 70’inin kadınlar olduğunu ancak tekstil sahiplerinin hep erkekler olduğunun altını çizen Humartaş, kadının kendine güvenmesi halinde her şeyi başarabileceğini kaydetti.
“Çocukluğumdan beri bu sektörde çalışıyorum”
Çocukluğundan beri tekstilin içinde olduğunu söyleyen Humartaş, “Ortacılıktan, ayakçılık diyoruz biz ona oradan başladım. Çocukluğumdan beri yaptığım bir iş, 11 yaşında başladım. Atölyelerde çalıştım ondan sonra ihracat üzerine çalıştık ve sonrasında da tekrar atölyelere döndük. En son 2014 yılında kendi iş yerimi açmaya karar verdim. Önce farklı iki ayrı ortaklık yaşadım. En son kendi başıma açmaya karar verdim ve 1 yıldır kendi başıma atölye açtım. Kendi öz kaynaklarımla hiçbir destek almadım. Şuanda 4 kadın arkadaşla çalışıyoruz. Bu şekilde işi sürdürüyoruz” dedi.
“Kadının patron olabileceğini toplum çok fazla kabullenmiyor”
İlk devraldığı iş yerinin iş elbiseleri ürettiğini ve orada çalıştığı için kendisinin iş elbiseleri üretimine başladığını belirten Humartaş, “Her şeyi bir arada çalışmak biraz daha mantıklı. Yeleğinden elbisesine kadar, doktor, hemşire elbiseleri, her kalem her kumaştan çalışma olabiliyor. Montundan su geçirmez peştamalına kadar hepsini yapabiliyorsunuz. İlk başladığımda müşteri gelmişti hesabı kestik, anlaştık. Fiyatta anlaştık tam peşinatı vereceği sırada ‘Patronunuzla görüşebilir miyim? Onunla görüşeceğim ondan sonra’ dedi. Neden diye sorduğumda ‘Son kararı onunla vermek istediğini’ söyledi. Sürekli karşılarında erkek patronlar görmeye alıştıkları için o noktada ‘Patron benim, anlaştığın kişi de benim’ dedim. ‘Erkek patronun yok mu?’ dedi ben de ‘Erkek patron yok’ dedim. Bu aklımda sürekli kalan bir şey. Kadının patron olabileceğini toplum çok fazla kabullenmiyor. Ondan dolayı zorlu bir süreç yaşıyoruz” diye konuştu.
“Kadının eve kapanması çok büyük bir iş kaybıdır”
Tekstil sektöründe çalışanların çoğunun kadınlardan oluştuğunu ifade eden Humartaş, birçoğunun da küçük yaşlarda bu sektöre girdiğini ancak evlilik sonrası çoğunun ev hanımı olmayı tercih ettiğini belirtti. Humartaş, “Tekstil sektöründe çalışanların yüzde 70’i kadındır. Birçoğu da küçük yaşlarda bu işe başlıyor ama evlilikten veyahut belirli bir dönemden sonra bu işi bırakıyorlar. Aslında değil, herkesin nasıl okul okuyup veya olgunlaştığı bir süreci olduğu gibi çok iyi makineci, çok iyi iş çıkarabilecek yine kadınlardır. Bir süreçten sonra pasifize oluyorlar. Bence bu çok iyi bir iş kaybıdır. Kadınlar evlerinden ziyade hem çalışıp hem de evlilik de yapabilirler. Ama evlendikten sonra tümüyle kendilerini evliliğe ve ev kadınlığına adadıkları için toplumdan aslında kendilerini soyutluyorlar. Gerçekten kadınlar çok daha farklı şeyler üretebilirler. Tek bir kalem çalışabilir. Tek bir kalem çalışırsa binlerce ondan üretebilir ve çok fazla eleman da gerekmez. En fazla bir 5-6 elemanla istediği şeyi yapabilir” ifadelerini kullandı.
“Önce Türkiye’ye daha sonra ihracata açılacağız”
Kendi iş yerini ilk açtığında sadece yerel bir işletme düşündüğünü kaydeden Humartaş, şimdi TSE belgesini alıp dünyaya açılmak için planlar yaptığını vurguladı. Humartaş, şunları söyledi:
“İlk başladığımda küçük bir yer ya da sadece Diyarbakır’a hitap etmek, Diyarbakır sınırları için çalışmak gibi planlarım vardı. Ama bugün TSE belgesini alacağım. Benim amacım biraz daha büyümek. Büyürken de hayali büyümek değil, gerçek anlamda ciddi adımlarla ilerlemek. Bölgeye hitap etmek istiyorum. Bölgeden sonra ise Türkiye’nin her yerine mal verebilecek hale geleceğiz ondan sonra kesinlikle ihracattır.”